• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Serdar Arseven
Serdar Arseven
TÜM YAZILARI

“Gasteci”.. Adam satmaya mütemâyil!.

29 Ağustos 2015
A


Serdar Arseven İletişim: [email protected]

Sosyeteye girmeye çalışan “köylü kızı” kıvamındaki ılımlı muhafazakâr “gasteci”lerin kırım kırım kırıtmalarına fitil oluyorum.

Çok lâf edip tek işe yarar lâf etmeme hali, süslü kavramları (yerli yersiz) kullanma çabası, karşı tarafın “gözünden düşme” endişesi…

Ürkek, titrek bakışlar…

Bunları kırk yıl sırtında taşısan iyi, günün birinde indirmeye kalk da gör, gör bak neler yaparlar!..

Sen güçlüysen sen tartışılmazsan iyidir bunlar; biraz sendelemeye gör, anında karşı saftan çakarlar!.. 

Bunları böyle ezik-büzük hallere düşüren ruh halini tahmin etmeye çalışıyorum…

Gündem belirleyen (ve servis malzemesi olmayan) tek bir habere imza atmadıkları halde bir yerlere getirilmiş “adam”lar bunlar…

Pozisyonlarını, hemşehricilik, ekip halinde sabah saatlerine kadar nargile çekmişlik, şirket kurup hep birlikte kamuya ‘iş yapmışlık’, beraberce köşe dönmüşlük,  “yalakalıkta sınır tanımamışlık” gibi  subjektif sebeplere borçlu olduklarından, meslektaşları karşısında ezilip büzülüyorlar.

Gazetecilik kolay iş değildir, tehlikeli iştir, sakat iştir.

Gazeteci, kamu yararını kollarken sürekli olarak “güçlü adamlarla” karşı karşıya gelir.

Doğruları yazdığı için tehdit ederler, dava açarlar, yolunu kesmeye çalışırlar.

Gazeteci olayların içindedir, nice sakat ortamlarda bulunmuştur, sokak çatışmalarını takip ederken sırtına cop yer, gözleri yanar, kafasına taş gelir, daha büyüğünü yememek için bir yerlere sığınmaya çalışır.

Gazeteci önce deklanşöre basar, sonra nasıl kaçacağını düşünür; “basarsam fena döverler” demez!..

Gazeteci, işe stajyer muhabirlikten başlar, gece muhabiridir ilk vakitler, kazalara gider, cinayetlere gider, nice parçalanmış ceset görür, acılı yakınlardan ne dayaklar yer!..

Meslekte ustalaştıkça uğraştığı konuların ağırlığı artar, sıkıntı verir sıkıntısı büyür…

Haber atlatmaya çalışır, atlatılmanın acısını yaşar…

Kimi haberleri çok üst düzey mevkilerdekileri koltuklarından eder, kimi haberleri dokunulmaz zannedilenleri kodese tıkar, her usta gazetecinin arşivinde, gündeme oturmuş nice haber vardır…

Nice haber de, bizim tabirle “elde patlamış”tır, fırına vermekte geciktin mi geçmiş olsun…

Uzun uzun bu meslekten bahsettim de;

gazetecilik dersi vermek değil maksadım…

Demek istediğim o ki, gazetecilik mesleğinin ruhunda olan “çile”yi hiç tatmadıkları, doğru dürüst bir habere imza atmadıkları halde, gazeteci takılan ılımlı muhafazakârlar, karşılarında bu meslekte pişmiş “derin solcuları” gördüklerinde apışıp kalıyorlar!

Bir yerlere gelişlerini “yalakalıklarına” borçlu olduklarını çok iyi bildiklerinden, karşı tarafın da bunu çok iyi bildiğini bildiklerinden kırım kırım kırıtıyorlar.

Açıklarını, “süslü laflarla” kapatmaya çalışıyorlar.

Kabul etmek gerekir ki, gazetecilik mesleğine “muhafazakar takımı”ndan çok daha önce başlamış ve gelenekleri yerleşmiş “derin sol” cenahta “meslek aşkı” çok daha fazla.

Biz uzun yıllar önce oralarda başladık; sonrasında Cuma dergisi, Akit, Vakit gibi cesur medya organları ile tanıştık…

Bu birleşimden iyi bir “itaat adamı” çıkmadı ama becerdiğinde heyecanlanan, beceremediğinde de ise üzülen, üzülebilen bir tip çıktı!..

İtaat adamı çıkmadı ama “yedi düvelin” saldırısı altındaki Müslümanları “satmaya hazır” bir adam tipi de çıkmadı.

Doğruya doğru!..

Mesleğe “atanmış ılımlı muhafazakar” olarak başlayıp, öyle devam eden…

Parti, pırtı, belediye, cemaat vs. yapılardan istifadeyle yüksek mevkilere atanan, kabiliyet ve gayretlerinin asla ulaştıramayacağı yerlere ulaşan, yüklü maaş alanlar…

Eziklikten bir türlü kurtulamıyorlar!

Türk filmlerindeki o meşhur tip; sosyeteye girmeye çalışan köylü tipi, Türkan Şoray!..

İşte bu gazeteci daha doğrusu “gasteci” tipi, diyelim ki 20 yıl önce hayalini bile kuramayacağı yerlerde görünce kendisini ve hayalini bile kuramayacağı kadar “para” görünce hesabında…

“Bu düzenin mutlaka sürmesi lazım… Ben, beni buralara getirenlerin yok edilmelerinden sonra da buralarda olmalıyım” derdine düşüyor.

Günlerini, aylarını, yıllarını hep “durumunu koruma çabası”yla (yani muhafazakârlıkla) geçiriyor.

“Derin sol”un gözünden düşme korkusuyla yaşıyor.

Her an böyle, her an endişeli, “Ne olduğunu değil de ne olmadığını anlatma” çabasında…

Her an böyle, her an ezik, her an büzük…

Ve her an “satışa” mütemâyil!..

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23