Süresiz nafaka ve nafaka hapsi mağdurlarının feryatları duyulacak mı?
Karşımda oturan erkek üzgündü. Çaresizlik içindeydi. Anlatmaya başladı: “Yaklaşık üç yıl önceydi. Akşam eve geldiğimde eşim, 2 çocuğumuzu ve kullandığımız eşyaları da alarak evi terk etmişti. Günlerce araştırdım. Memleketine gitmişti. Boşanma davasını orada açtı. Her ne kadar barışmaya çalışsam da, mümkün olmadı. Boşandık. Mahkeme, çocukların velayetini anneye verdi. Çocuklar için 2.000 TL iştirak, anneleri için 3.000 TL yoksulluk nafakasına karar verildi. Benim İstanbul’da iş yerim vardı. Çalışıp nafakamı ödüyordum. Akrabalarımdan arayanlar oldu. Eski eşimin meğer dostu varmış. Dostundan yeni çocuğu olmuş; ama nafaka hakkını kaybetmemek için evlenmiyorlarmış. Benim gönderdiğim süresiz nafakayı alıp dostuyla yaşamaya devam ediyor. Ben nafaka yükü nedeniyle evlenemezken, kadının hayat boyu benden nafaka alıp keyfe keder yaşamasını içime sindiremiyorum…” dedi. Ağır travma geçirdiği her halinden belliydi.
Şöhretli bir işadamıydı ve kederli ifadeyle dert yanıyordu: “64 yaşındayım. İlk eşimden boşanmıştım. Tanınmış, varlıklı biriyim. Karşıma sevgi dolu gördüğüm bir kadın çıktı. Bana çok iyi davranıyordu. Adeta ikinci baharımı yaşıyordum. Evlilik kararı aldık. Evlendikten sonra sanki bir başka kadın oluverdi. Hırçınlıklar, kavgalar, aşırı kıskançlıklar baş göstermeye başladı. Daha 4 ay dolmadan boşanma aşamasına geldik. Mahkemeden, yıllarca yaşadığım evim/yuvamdan 6 ay uzaklaştırma kararı, evin yeni eşime tahsisi kararı, banka hesaplarıma ve gayrimenkullerime tedbir kararları yağmaya başladı. Aylık 30.000 TL. NAFAKA ile 3.000.000 TL maddi/ manevi tazminat talepli dava ile karşılaştım. Evlilik tuzağına düşmüştüm….”
Örnekleri artırabiliriz. Benzer olaylar ve davalar artık kanıksanmış durumdadır. Erkekler evlenmekten kaçınmaya başlamışlardır. Boşanmaların artışı da buna eklenince aileler giderek yok olmaktadır.
Feminist ideolojisinin sloganlarına aldananlar için vakit geç olacaktır. Sadece süresiz nafaka uygulaması bile aileyi tahrip etmeye yetmektedir. Anayasa’da ailenin korunması başlığı altında; “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır” (m. 41) ilkesi getirilmiştir. Ancak, 2002 yılında yürürlüğe giren Yeni Medeni Kanun, 2005 yılında yürürlüğü giren Ceza Kanunu, 2010 yılında referandumla Anayasanın 10. Maddesinde yapılan değişiklikle kabul edilen pozitif ayrımcılık ilkesi, yargıda “kadının beyanı esastır” anlayış ve uygulaması, 2011 yılında imzalanan İstanbul Sözleşmesi ve 2012 yılında yürürlüğü giren 6284 sayılı özel ceza yasasının ilgili bölümleri, aile kurumunun insicamını bozmuş, disiplin sağlanamaz hale getirmiştir.
Yoksulluk nafakası (Medeni Kanun, 175. m) evli eşler arasında geçerli olan ve boşanmadan sonra karar verilen nafakadır. Yoksulluk nafakası, 1988 yılından önce bir yıl olarak uygulanmasına rağmen, Türk Medeni Kanunu’nda 12 Mayıs 1988 yılında yapılan değişiklikle SÜRESİZ hale getirilmiştir. 2002 yılında kabul edilen yeni Türk Medeni Kanunu’nda da aynı görüş kabul edilerek süresiz nafaka uygulaması devam ettirilmektedir. Yoksulluk nafakası ile birlikte boşanma aşamasında TEDBİR NAFAKASI ve müşterek çocuklar için İŞTİRAK nafakası düzenlenmiştir. Nafaka yükümlülüklerini yerine getirmeyen nafaka borçlusu hakkında nafaka alacaklısının şikâyeti üzerine İcra ve İflas Kanunu 344. m. gereğince 3 aya kadar tazyik hapsine karar verilmektedir.
Süresiz yoksulluk nafakası (MK. 175. M.) ve ödenmemesi halinde 3 aya kadar tazyik hapsi cezası (İ.İ.K. 344. m.); sebepsiz zenginleşmeye, emeksiz ücrete neden olduğu gibi yoksulluk nafakası bağlanan bir kısım kadınlar süresiz nafaka haklarının ortadan kalkmaması için kayıt dışı çalışmakta, mal varlıklarını ve gelirlerini gizlemektedirler. Süresiz olarak nafaka almaya devam etmek amacıyla yeni bir evlilikten kaçınmakta, evlilik dışı ilişkiler yaşamaktadırlar. Nafaka ödeyen eş ise yeni bir evlilik imkanını kaybetmektedir. Bu uygulamalar sonuç itibariyle ahlaki çöküntüye, husumet ve şiddetin artmasına sebebiyet vermektedir.
Çocuklar adına hükmedilen iştirak nafakası da, nafakaya karar veren Mahkeme veyahut Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın İl Müdürlüklerinde oluşturulacak birimler aracılığı ile her yıl alınan nafaka bedellerinin harcama dökümlerinin sunulması sağlanarak denetim altına alınmalıdır. Nafaka bedelini amacına aykırı kullanan hakkında cezai yaptırım uygulanarak çocukların istismarı engellenmelidir. Süresiz nafaka ve iştirak nafakasının denetimsiz bırakılması, telâfisi imkansız mağduriyetler doğurmaktadır.
Haksızlıkların ortadan kaldırılması, boşanan eşler arasındaki hukuki ihtilafların bitirilerek sağlıklı evliliklerin önünü açmak suretiyle olmalıdır. Siyaset, bu denli derin toplumsal yaraya çözümler üretmelidir. Teklifler, çare ve çözümler radikal feminist örgütlerin muhalefeti karşısında dikkate alınmamaktadır. Evlilik oranında azalış ve boşanma sayılarında artışla birlikte aile kurumumuz zayıflamaktadır. Yasalar ve uygulanması karşısında, artık ağır riskler taşıdığından EVLENMEKTEN kaçınılmaktadır. Evlilik dışı ilişkilere yönelme arttığından sağlıklı nesiller de yetiştirilememektedir. Asıl olan; ailenin dağılmaması, çocukların korunması ve şiddetin önlenmesidir.
RAMAZAN TEBRİĞİ
Tüm okurlarımızın mübarek Ramazanlarını tebrik eder, hayırlı ve bereketli olmasını dilerim.