• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Sedat Yılmaz
Sedat Yılmaz
TÜM YAZILARI

Yüksek faizlerin matruşka bebekleri!

17 Şubat 2018
A


Sedat Yılmaz İletişim:

Hükümet faizin yüksekliğine karşı savaş açmış, elindeki bütün silahları deniyor!

Diğer taraftan faizin yüksek seyrinden reel sektör, işadamı, sanayici çok fazla şikayetçi. Şikayette bankacılar da reel sektörden aşağı kalmıyor… Faizlerin yüksekliği sebebiyle kredi kullandıramamaktan yakınan bankacı sayısı her geçen gün artıyor…

Faizleri düşürseler, mevduat bulamayacaklar… Mecburen yüksek faizle para topluyorlar, üstüne koyarak piyasaları fonlamaya çalışıyorlar. Dijitalleşmesine rağmen devasa şube, personel, vergi ve diğer masraflarla boğuşan bankalar, daralan kredi piyasasıyla karşı karşıya gelmekten çok korkuyorlar.

Bir yandan “Konut sektörü en büyük beklentimizdi… Onlar da uğramaz oldular” diyerek dizlerini döverken piyasa faizi altında kredi veren Kredi Garanti Fonu’na (KGF) bile sıkı sıkıya sarılıyorlar…

O halde hiçbir kesimin yükselmesini istemediği faizler niçin zirvelerde dolaşıyor?

Cevap bekleyen ana soru bu…

Şimdi yüksek faizlerin matruşka bebeklerini anlatma zamanı geldi!

Bence hiç kimse kendini parçalamasın… Cevap açık!

Aynı zamanda toplumda bir kesimden diğer kesime servet transferi olarak da nitelendirilen enflasyonu düşür, bak yüksek faiz falan kalıyor mu!

Çokça eleştirdiğimiz faiz lobisinin elinden bırakmak istemediği asıl silah enflasyon… Enflasyona göre hareket ediyorlar… Enflasyonist ortamda borçlanma talebinin daha fazla istiyorlar.

Türkiye’de yaklaşık 2 binin üzerinde büyük şirket var... Bilançolarında hatırı sayılır faiz gelirlerini rahatlıkla görebilirsiniz!

Diğer taraftan enflasyonu düşürmede maliye politikalarından hiç mi hiç şüphemiz yok! Faiz dışı giderlerin bütçe ödenekleriyle uyumlu olmasındaki kararlılığı görüyoruz, takdir ediyoruz…

Yine yıl sonuna kadar mali disiplinden taviz verilmeden Orta Vadeli Program (OVP) dahilinde enflasyon, büyüme, istihdam gibi hedeflerin tutturulması yolundaki gayreti de kesinlikle azımsamıyoruz…

ENFLASYONU TETİKLEYEN GERÇEK SEBEP NE?

Evet, buzdağının görünen tepesi enflasyon

Enflasyonu tetikleyen de, kamu ve özel sektörün yüksek borçlanma ihtiyacı ve özellikle dövizle borçlanma ve ödeme talebinin kurları yukarı itelemede alanlar açması! Sonrası zaten manipülatör veya spekülatörler için hazır lokma…

Diğer soru ise, “Peki enflasyonu nasıl düşüreceğiz?..”

Madem yüksek enflasyonun nedenini bulduk… Çaresini üretmek de o kadar zor olmaması lazım… Buzdağına tepeden aşağı değil de, aşağıdan tepeye doğru bakıldığında çözüm kendiliğinden ortaya çıkıyor, zaten…

Enflasyonu kestirmeden düşürme formülü şu!

Borçlanma talebini azalt, kurların gerilemesiyle birlikte enflasyon da kendiliğinden düşecek!

Ardından, bu defa başka bir soruya muhatap oluyoruz!

Büyüme yolunda bu kadar yatırım finans beklerken, insanlar iş ve aş isterken borçlanma talebi nasıl azaltılacak?

Hani, konut veya araba aldığımızda, kıskananlara kısaca “Az ye, senin de olur!” deriz ya, aynen öyle… Yani tasarruf, tasarruf, tasarruf… Her yerde, her mekanda, her zaman tasarruf!

KOCA EKONOMİ FAİZE TESLİM Mİ OLACAK?

Büyüyen ekonomide tasarruflar da yetersiz kalıyorsa o zaman ne yapacağız?

Haydi buyurun, buradan yakın! Yine faize mi teslim olacağız?

Faize teslim olmayacağız, olmamalıyız… Enflasyonun ana sebebi olan borç – faiz kısır döngüsünden acilen kurtulmak gerekiyor.

Finansman konusunda mutlaka faizsiz enstrümanların devreye alınması şart! Her sektör kendi imkanını, gayretini, varını yoğunu bu alanda genişletmesi lazım.

İşletmelere bakıyorsunuz, büyük ümitlerle yatırım yapmışlar… Riskler almışlar… Ancak bir müddet sonra finansman faizinde boğulup gitmişler… Üretim yapıyorsunuz, ürettiğiniz değerin ve emeğin büyük bölümünü, işçiye, işletmenize değil finansman sağladığınız mecralara aktarıyorsunuz…

İşte bu kısır döngüyü sona erdirici düşünceler, planlamalar ve eylemlere ihtiyaç var!

Türkiye ekonomisi, yatırımları, girişimleri, işletmeleri, üretim odaklı finansal modeller ile geliştiren bir sermaye fonunu kesinlikle oluşturmalı.

Bu konuda oldukça geniş bir yazıyı 26 Kasım’da “Risk sermayesinin açamadığı kapı yok” başlığı altında kaleme almıştım…

Yeri geldi yine anlatmak istiyorum…

Risk sermayesinin tarifi şöyle:

“Kendine sermaye arayan şirketlerin ve yeni fikirlerin, kendine yatırım yapabilecek risk almaya hazır finansörler ile buluşması…”

Yani, risk sermayesi,  büyüme potansiyeline sahip girişimlere yapılan yatırımı ifade ediyor. Risk sermayesi yatırımı yapan şirketlere risk (girişim) sermayesi şirketleri adı veriliyor.

Türk iş dünyası, şu konuda en büyük adımı da hükümetten bekliyor.

“Kur anlamında en kötü geride kaldı” diyen Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, güçlenen Türk Lirası desteği ile enflasyonu düşürmeye odaklandıklarını belirtiyor.

Şimşek’in enflasyonla ilgili müjdesi şu:

“Enflasyon ilk çeyrekte inecek, sonra biraz yükselecek ama yıl sonunda hedef tek hane olacak…”

İnşallah… Temennimiz, beklentimiz bu yönde!

Dedim ya, enflasyonu hallet, faizler darmadağın olsun… Bak o zaman faizin matruşka bebekleriyle ilgilenen oluyor mu? 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23