• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Sedat Yılmaz
Sedat Yılmaz
TÜM YAZILARI

Katılım bankalarına yeni yolda ciddi görev!

23 Ağustos 2017
A


Sedat Yılmaz İletişim:

Bundan önceki yazımda, Katılım Bankacılığı’nın yeniden yapılanmak üzere Türkiye’nin 2023 hedefleri doğrultusunda yeni bir strateji belirlediğini ve söz konusu stratejinin 2025 yılı itibariyle yürürlüğe konacağına dair bilgiler vermiştim…

Bilgiler vermekle kalmamış, Katılım Bankacılığı’nın yeni vizyonu çerçevesinde daha vizyoner olmasını, bu doğrultuda katılım sistemine, hayata dair yeni ürün ve hizmetler katarak ülkede var olan potansiyelin desteğiyle bankacılık sektöründeki payını çok daha fazla büyütebileceğini ifade etmiştim…

Büyümede Bireysel Emeklilik Sigortası (BES) konusunda Katılım Bankacılığı’na çok görev düştüğünü, tasarruf açığının bu yolla ve helal çerçevede giderilebileceğinin altını çizmiştim. Bugün de farklı yazmayacağım. Yine tüm ekonomiye faizsiz sistemin hakim olması noktasında yapılması gereken bazı hususları daha sizlerle paylaşacağım…

***

Elbette tasarruf olmadan büyüme, yüksek büyümeler hayal…

Bir ülkenin ürettiği tasarruf tek başına büyümeyi alıp götürmeli…

Türkiye dış tasarruflarla istenilen büyümeyi yakalayamaz.

Taşıma suyla değirmen dönmez!.

Zaten bu sürdürülebilir büyüme modeli değil. Sürdürülebilir büyümenin hem de yüksek büyümenin yolu yurtiçi tasarrufların artırılmasından geçiyor…

Evet, ülke hakikaten tasarruf fakiri…

Türkiye, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkeleri arasında yüzde 15’lik tasarruf oranıyla oldukça aşağı sıralarda.

Tasarruf sisteminin ve anlayışının değişmesi şart!

Bugün vatandaşın cebinde para bırakacak yeni sistem, yeni model, yeni bakış açısı olmazsa olmaz!

***

Milyonlarca insan pazar, market, sağlık, eğitim, ulaşım harcamaları derken ayın sonuna doğru elde avuçta hiçbir şeyin kalmadığını görüyor…

Bu sistemle, bu kadar kazanç ve maaşla insanların bir kenara bir şeyler koymasını beklemek de safdillik…

“Tasarruf edeyim, başımı sokacak bir ev alayım” diyenler diğer taraftan “Bir araç alayım da ayağımı yerden keseyim, işimi büyüteyim, kimseye muhtaç olmayayım, yollarda kalmayayım…” diye kenara birkaç kuruş ayıranlar da kefen parasından ileriye gidemiyor… Çoğu borç içinde, faizli borç deryasında yüzüyor…

Vatandaş tasarruf edebilmek için ya elde bir şey varsa onu satıyor, ya da bankaya teslim oluyor… 

Borçlanarak tasarruf yapmak da Ferhat’ın Şirin’e ulaşması için kayaları delmesinden zor…

***

Ülkede artan tasarruf açığının kaynağı özel kesim.

Yüksek yatırım kaynaklı tasarruf açığından bahsetmek mümkün değil. Elimizde para tutamıyoruz… Hele kredi kartları çıkalı, tasarruf yapmak hak getire.

Genç nüfusumuz tüketime sürükleniyor…

Sistemsizlik sonucu özel ve kamu kesimi tasarrufta tam olarak ikame olamıyor. Bu iş Kayserili’nin “Yiyelim içelim ama mesarif etmeyelim” sözünü geçemiyor…

Büyümede tasarruf açığı ayağımızda bir kement…

Büyümek istiyoruz, ancak iç kaynak veya iç tasarruflar yeterli değil. Dış tasarruflara yani, dış kaynaklara başvuruyoruz. Bu da cari açığı, borçlanma maliyetlerini büyütüyor. Sonuçta enflasyonla karşılaşıyoruz.

Paranız uluslar arası piyasalarda kırılganlaşıyor.

Yani eğitim şart diyoruz ya, tasarruf da o kadar şart!

***

O halde ne yapacağız?..

Kolay!... Kolay ama o kadar da güç!

Dünya ne yapıyorsa onu icra edeceğiz.

Yıllara yayılan bir çalışma lazım! Yani başta eğitim.

Tasarruf alışkanlığı, çocuğa tutumlu olmayı alıştırmaktan başlıyor, doğal ihtiyaçlarını gidermede dengeli harcamayı öğretmeye kadar gidiyor…

“Diş fırçalarken musluk açık mı? Akşam ütü yaparken evdeki lambalardan biri söndürülüyor mu? Yürüyebileceğiniz yere giderken araç tercih ediyor musunuz?” gibi hayatımızda tasarruf imkanının yakalanabileceği alanlara dair nasıl hareket ettiğimize bakalım…

Tüketelim ama fazlasını üretelim...

İsraf etmeleyim… Olay bu!

***

Tasarrufların artırılmasında üzerinde durulması gereken bir alan var, o da sosyal güvenlik…

Gerçekten burayı çok önemsiyorum…

Devletin sadece düzenleyici rol alacağı ve işletmeciliğini bırakacağı yeni bir sosyal güvenlik sistemi ikame edilmeli!

Bu iş özel fonlara bırakılması gerekiyor…

Burada da yine bankacılık sektörü içinde büyümesini istediğimiz Katılım Bankacılığı’nı ödevler bekliyor…

Kısmi ve sınırlı da olsa “tekafül” gibi sigorta sistemlerine adım atan Katılım Bankaları 2025 yılında yürürlüğe koyacakları stratejileri arasına sosyal güvenlik sistemini de almaları ve bu konuda devlete “Bu işte biz de varız” demeleri elzem!

Evet, “DASK”ından tutun da kaskosuna ve trafik sigortasına kadar bu sektörde Türkiye henüz gerekli bilince kavuşamadı, kavuşmak istemedi…

Sebebi de bunun dini inanca uygun olmaması…

Dolayısıyla, genişletilmiş ve her alana yayılmış İslami Sigortacılığın tasarruf açığının düşürülmesinde etkin bir rol oynayacağı gibi sigortacılık sektörüne de büyük katkılar sağlayacağı kanaatini taşıyorum…          

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23