• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Sabri Şahsuvar
Sabri Şahsuvar
TÜM YAZILARI

Siyasetin politik söylem çıkmazı

12 Ekim 2021
A


Sabri Şahsuvar İletişim: [email protected]

Demokrasilerde siyaset, rekabet zeminindir. Demokrasi tanımı, tarafların uzlaşı ve saygı temelli çoğulcu yaklaşımı içinde kabullenilmiş yönetimsel sistemdir. Siyasi partiler ister siyaset, ister ticaret, isterse rekabetin esas ve meşru olduğu bütün alanlarda, rekabetle beraber mutlaka bulunması gereken, nezaketi barındıran devlet yönetim sisteminin parçasıdır. Demokrasilerde vazgeçilmez kamu yönetim parçalardır.

Siyasilerin politik söylem ve zehirli dilinin en büyük mahzurlarından biri de vatandaşa kötü örnek olmasıdır. Siyasetçiler, toplumun önündeki insanlardır. Onlar baştır. Bu söz boşuna denmemiştir: Siyaset cambazlığına giren bir adam, iradesine dikkat etmelidir çünkü siyaset karakteri bozar. Sa’di-i Şirazî der ki, “Hükümdar, köylünün yumurtalarını alırsa, hükümdarın adamları tavuklarını alır.” Siyasetçiler, kimsenin yumurtalarını almasın ki, onların takipçileri de insanların tavuklarını almasın.

Son zamanlarda politik söylemlerden beslenen siyaset erklerinin yalan dünyası üzerine kurulu temel yapıları yavaş yavaş açığa çıkmaktadır. Oysa siyaset, çözüm odaklı uzlaşı kültüründen beslenir. Günümüz koşullarında agresif siyaset hareketleri beraberinde birçok sorunu da getirmektedir. Kamu düzenini zayıflatmaya çalışan muhalefet daha haklı araç ve gereçlere başvurmalıdır. Sanırım bu sözün bir haklılık payı vardır! “Siyaset cambazlığına giren bir adam, iradesine dikkat etmelidir çünkü siyaset karakteri bozar” denmesi, tam da burada haklı bir gerekçedir. Yani siyaset karakterleri düzeltmeye çalışırken karaktersiz siyaset diline esir düşmeyelim.

15 Temmuz sonrası siyaset arenası epey hareketlendi ancak olumlu yön ve uzlaşıdan uzak başka uçurumlara doğru bir yola evrildik. Bu yeni süreçte siyasetin toplum üzerindeki baskı dili tepki topladığı gibi, içinden çıkılmaz bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Oysa Türk toplumun gelenek ve görenekleri, ahiliği, kültürel kodları; uzlaşı ve saygı temellidir. Yakın tarihimizde siyaset dilinin daha çok değer yargılarından beslendiği görülmektedir.

Son zamanlarda basın dili üzerinden yapılan okumalar millet tarafından satın alınmadığı gibi keskin dil olarak yeni bir takım oluşumlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Siyaset dilinin keskinliği medya ve kamu kurumlarına bile yansıtılmaktadır yani herkes bir şekilde taraf ve düşünce olarak kendisini marjinal yapılara doğru yakın görmektedir.

Kamu düzeni içinde amir-memur ilişkilerinin yakın zaman diliminde saygınlığının tartışılmaya çalışılması bence ciddi bir sorundur. Aşiret yönetimlerinde bile amir hükümleri tartışılmamıştır. Yakın zaman diliminde birçok kamu kurumunun siyaset dili üzerinden yıpratılması kabul edilir değildir. 

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Bey’in dönem dönem kullandığı “AK Parti adaleti ve yargısı” suçlaması veya bazı CHP’li yetkililerin ifadelerinde devlet yönetim sistemine “AK Parti devleti” demesi her ne kadar AK Parti’ye eleştiri olarak söylense de kamu düzenine yapılan en büyük saygısızlıktır. 

Mustafa Kemal ne güzel ifade etmiş! Devlet iradesi işlemez olursa kişilerin özgürlüğünü koruyacak hiçbir güç ve aracı kalmaz. Bu vesile ile muhalefetin dilini biraz daha dikkatli kullanması gerekmez mi?

Meral Akşener’in sokak jargonu tarzında bir dil kullanarak, Türk devlet geleneğini aşağılaması kabul edilir değildir. Siyaset üretemeyen dilin, kin ve nefret üzerinden prim yapması bir acziyet göstergesidir. Tıkanan siyaset dilinde herkesin bir şekilde ödün vererek toplumun sinirlerini alması gerekir. Çözüm, iktidarın hatalarını kullanmaya çalışan muhalefetin daha yapıcı bir rol üstelemesinden geçer. 

İktidara belki nezaket dili üzerinden bir hatırlatma olarak bu sözleri tekrarlatmak gerekir. Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana… Güceniklik bize; gönül almak sana... Suçlamak bize; katlanmak sana… Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana... Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana... Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana… Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana... Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana hükümet sisteminin toplumsal uzlaşmaya davet etmek düşer…

Devlet yönetimini elinde bulundurma ve devlet gücünü kullanma yetkisi; bu yetkiyi elinde bulunduran kişi ve kuruluşlar ve siyasi iktidarlardır.

Tüm toplumu etkileyen ve kapsamına alan etkileme ve buyurma gücüdür. Siyasi iktidarın sosyal iktidardan farklılıkları vardır ancak birbirlerine muhtaç olup ortak havuzdan beslenmelidir. Aksi takdirde, iktidar ve muhalefet dili ortak paydada bulunmazsa, karşımıza iç huzur ve toplumsal barışta ciddi sonuçların habercisi olarak kaçınılmazdır.  

Vesselam…

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

politisiyaset

nereden aklıma geldiyse demirel’in her dönem sürekli bakan yaptığı ya da yanından eksik etmediği kazmalar geldi aklıma: çağlayangil, nahit menteşe, ali naili erdem, hüsam cinsmoruk, ismet sezgin, binaaleyh; hey gidi yıllar..

Ömer

Bunların davaları amaçları hizmet devlete millete nasıl faydalı olabilirim değildir . Maalesef Türkiye’de muhalefet bilhassa CHP yapıcı değil yıkıcı zihniyete sahip. İstanbul’un hali ortada . Ki Türkiye İstanbul’a da benzemez . CHP iktidarı ihtimali bile insanın tüylerini diken diken ediyor en azından bana öyle geliyor . Çünkü davranışları konuşmaları terör partisine yanaşması terör örgütlerini himaye etmesi daha sayabiliriz . CHP nin milli bir siyaseti yok .
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23