• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Sabri Şahsuvar
Sabri Şahsuvar
TÜM YAZILARI

Siyasal İslam’ın Kemalizm oryantali

28 Eylül 2021
A


Sabri Şahsuvar İletişim: [email protected]

Türkiye’de milli mücadele sürecinde kurulan yeni rejim şu üç temel araçla açıklanabilir; devlet aracı, siyasi araç ve sivil toplum aracı. Belki de 1923 yılında Cumhuriyet’in ilan edilmesiyle tedricen kurulma süreci başlayan Kemalist rejimin kuruluş koşullarını ve kurucu siyasi elitin idealleri ve temel sorunlarını anlamaya yardımcı olacak en önemli araç rejimin sivil toplumla kurduğu ilişkidir. 

Öncelikle Kemalist rejimin artık daha oryantal alana sahip İmparatorluğun Birinci Dünya Savaşı’nda parçalanmasıyla dünya çapındaki gelişmelere kısmen kapalı bir coğrafya olan Anadolu’da, çoğunluğu Müslüman bir toplumda kurulduğunu unutmayalım. 

Osmanlı öncesi ve sonrası Modernite adı altında siyasal İslam son iki yüzyıldır direnç göstermeye çalışmaktadır, cumhuriyetle başlayan süreç birçok uzlaşılmayan başlıklarda düğümlemeye devam etmektedir. Medeniyet ve geleneksel yapılar toplumsal anlayış ile bağdaşmamaktadır.

 Bugün için gelinen noktada yapılması gereken, Türkiye’nin değer merkezli kendi kurucu ideolojisini oluşturma zorunluluğudur.

Türkiye’de “Kemalist” devlet geleneğinin başlıca hakimiyet alanını sahiplenen CHP ve ideolojisi bu propagandayı iyi yaptığı gibi Kemalizm’i cebinde hep bir kırmızı kart olarak taşımaktadır. İslami ideolojiye karşı bir sopa olarak da dönem dönem ortaya çıkarılmaktadır. Siyasal İslamcı bir gelenek olan kadroların kurduğu muhafazakar yapılanma ve İslami geleneksel yapılar, “Kemalist” devlet düzeni/yapısıyla mücadelesine ve çatışmasına devam etmektedir.

Birçok batılı yazar ve düşünür, Kemalizm’i ifade ederken kutsiyet olarak algıladığı moderniteyi tarihsel aydınlık görüp, bir nimet gibi bu millete dayatmaktadır. Çok partili sitemi bir kaçış olarak gören dönemin statükocu anlayışı, siyasal İslam’a nefes aldıramayacak kadar iktidar gücünü yaşatmıştır. Dönemin siyasi baronları bu işin daha uzatılmaması adına seçimlere gidilmiştir. 1950’li yıllarla birlikte Adnan Menderes, muhafazakâr anlayışın ürettiği geleneksel, sosyal kültürel İslam’ı yeniden yaşatmaya başlamıştır.

Bütün bu travma örneklerinde olduğu gibi biz Türklerin de tarih içerisinde yaşadığımız farklı seçilmiş travmaları bulunmaktadır. Bu travmaların kanaatimizce en önemlisi Osmanlı İmparatorluğu’nun kaybıdır. Osmanlı İmparatorluğu Türkleri tarih içerisinde hiç olmadığı kadar önemli bir role taşımış, altı yüz yıllık bilgi birikimi olan Osmanlı’nın yıkılması var olan tarihsel hafızanın yok olmasıdır. 

Osmanlı Endüstri Devrimi öncesi son dünya egemenliği modeli olarak ortaya çıkmış çok büyük bir başarıdır. 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti Devleti işte bu travmanın gölgesinde kurulabildi. Ancak bu devlet kurulurken 1920›li yıllarda sağlanmış toplumsal mutabakattan vazgeçilerek tek adam kültü üzerinden bir devlet inşası girişiminde bulunuldu. İhtiyaç duyulan kurucu ilke tarihinin köklerde aranması yerine ve dahası Osmanlı ve İslam kimliklerinin reddi nedeniyle lider eksenli konsensüs sağlandı diyebiliriz. 

Böylece bizde Kemalizm ya da Atatürkçülük kültü etrafında somutlaştı. Oysa siyasal İslam’ın en temel düşmanı olarak anılan Kemalizm nasıl olur da bu denli barışık ortamda uzlaştı? Kısacası bu durum, oryantalizmde İslami geleneğin esaret altında tutulduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır.

Böylelikle yeni modernleşme hareketinin temel çıkış noktası kültürün değiştirilmesinde somutlaştı. Kültürün değiştirilerek yerine başka bir uygarlık ekseninin irfan ve estetik anlayışı ile yoğrulmuş bir yabancı kültürü Kemalizm’in kendi öz malı yapmak için çok uzun bir zamana ihtiyacı olduğu kesindir. 

Ulusal birçok gözlemci, Türkiye’de iki ulus üretme tehlikesi olduğuna işaret etmektedir. Hâlâ bu derin yarılmanın üstesinden gelmek, bir toplum gerçekliği ortaya koyabilmek için çaba sarf ediyoruz. Yarılma o kadar büyük olmuştur ki, etkisini bugün bile hissettirmekte, toplumsal yaşamda türlü uyuşmazlık su yüzüne çıkmaya devam etmektedir. Oysa Osmanlı’nın geleneksel İslam anlayışı temelinde de kültür barışı sağlanarak özgün bir biçim benimsenebilir. Bugün çocuklarımızın daha adil bir yaşam sağlayabilmesi için siyasal İslam’ın yerini pekiştirerek cumhuriyet değerleri ile uzlaşma zemininde buluşma gerçekleştirilmelidir. Bugün siyasal İslam’ın kimliği tam da oturmadığı için geleneksel siyasetin AK Parti oluşumuna ağır bir fatura çıkaracağı kesindir ve kaçınılmazdır.

Türkiye’de geniş halk kitlelerine egemen olan bir elit Beyaz Türk’ün tahakküm biçimi olarak kayıtlara geçmiştir. Bu kesimler dini ve geleneksel kültürün görünüm kazanmasına her zaman mesafeli olmuşlardır. Din ve dindarlık insanların salt kalplerinde olması gereken duygulardır. 

Türkiye geçirmiş olduğu müstesna modernleşme deneyiminin bu olumsuz özellikleri aşmak için çok mücadele etti, ancak bu mücadele halihazırda da tamamlanmamış bir proje olarak orta yerde duruyor. Türk modernleşmesinin nereden baksanız en az iki yüz yıla yayılan ve yeni Cumhuriyetle radikal modernleşmeye evrilen süreç sonucunda din ve kültür etrafında yaşanan çatışmalar günümüzde de varlığını sürdürmeye devam ediyor.

Cumhuriyet’in kendi varlığını ikame edebilmek için elbette Osmanlı kimliği ile kendi arasına bir mesafe koyması anlaşılır bir durumdur. Ancak bizde olan bunun çok ötesinde bir boyuta taşınmıştır. Devletin bekası ve demokrasinin güçlendirilmesi arasında bir seçim yapmak zamanı geldiğinde siyasal İslam’ın bile artık Kemalist bir çizgide durduğunu görmekteyiz. Yani siyasal İslam’ın Kemalizm’in balans ayarı konumunda olduğunu, sigorta vazifesi görevi gördüğünü söylesek yeridir. Vesselam. 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Kadriye Güler

"Siyasal İslam" teriminin aslı yabancı kaynaklarda "modaretor Islam" olarak geçer. Ve bu terimi bize batı "İlim yayma cemiyeti" ile öğretmiştir.(İlim yayma cemiyeti ilk kuruluş dergisi 2. Sayısını okumanızı tavsiye ederim) TCBB ilk kuruluş kayıtlarında okursanız özellikle din üzerine İSLAM kavramı yazınızda bahsettiğiniz gibi mi ? Lütfen karşılaştırınız..Neymiş bu siyasal İslam. Bizimmiymiş?

üstadım kemalizm kamalizm oryantalizmin yerli ergümanıdır kökeninde sebatayist selanik dönmesi keferelerinin olduğu kanaatimi güçlendiriyor kamalizm islam düşmanlığında marksizim ve leninizmdedende beterbir virüstür
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23