• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Sabri Şahsuvar
Sabri Şahsuvar
TÜM YAZILARI

Doğu Türkistan’ın Gözyaşları Ne Zaman Dinecek?

08 Ocak 2019
A


Sabri Şahsuvar İletişim: [email protected]

1949 yılından beri Çin’in işgali altında olan Doğu Türkistan’a Çinli göçmen gönderilerek Doğu Türkistanlı Müslümanlar adeta Çinlileştirilerek asimile ediliyor. Çin, Doğu Türkistan’ı unutturmak için ismini değiştirmekle kalmıyor, asimile politikalarıyla dünya kamuoyuna da olayı yakından takip ettiriyor. Doğu Türkistan yerine ‘’Sincan’’ diyorlar. Bu şekilde, Türk varlığını, Müslüman Türklerin Doğu Türkistan’da yaşadığı gerçeğini unutturmak istiyorlar. Ne yazık ki ülkemizde bile bazı çevreler bu oyunu görmezden geliyor. 

Çin’in zulmü bu kadarla bitmiyor. Türkçe konuşulmasının yasaklanmasından tutun da, Türkçe isimlerin yasaklanmasına kadar Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur Türklerine her türlü zulmü, işkenceyi yapıyor. Şu an 1 milyondan fazla Uygur Türkü, Çin hapishanelerinde işkence görüyor. Birleşmiş Milletler dahil herkes buna kör, sağır, dilsiz. 

Bunlarla da yetinmeyen Çin yönetiminin yeni başlattığı işkence şekli pes dedirtti. Çin komünist yönetimi, “Kardeş Aile” projesi adı altında her Doğu Türkistanlının evine bir Çinli erkek yerleştirmek istiyor. Düşüncesi bile korkunç… Çin yönetimi; ar, namus, ahlâk ve insanlığı ayaklar altına alıyor. Bölgedeki birçok Müslüman ülkenin vatandaşlarına Uygur Türkleri ile ikili ilişkileri yasaklıyor, ambargo uyguluyor.

Çin hükümetinin aynı zamanda İslam dünyasına sıcak mesaj vermek adına Polyannacılığı da iyi oynadığını unutmayalım. Son zamanlarda ‘’Ortadoğu ve Afrika ülkelerine yardım eli’’ adı altında hem fikir ihracatı hem ticaret üzerinden ciddi etki alanına sahip olmaya başladı. Bu durum karşısında rahatsız olan büyük oyuncuların Uygur Türklerine yardımcı olmaktan çok Uygur Türklerini kendi amaçları doğrultusunda kullandığını söylemenin daha doğru olduğu kanısındayım.

Dünyada hızla sömürgeci anlayışla yayılan bir devlet politikası uygulayan Çin Devleti, Doğu Türkistan’da yaşayan ve çoğunluğu Uygur olmak üzere Kazak, Kırgız ve diğer Müslüman Türk unsurlardan oluşan Doğu Türkistan halkını kitlesel bir biçimde sözde eğitim kamplarında tutmaktadır. Araştırmacılar yaklaşık olarak bir milyon kişinin yargılama olmaksızın kamplarda tutuklu bulunduğunu tahmin etmektedir. Bu tutuklular katı bir gözetim altında, psikolojik baskılara tabi tutulmakta, ana dillerini, dinlerini ve kültürlerini terk etmeye zorlanmaktadırlar. Kampların dışındaki Müslüman Türk halk ise çok yoğun izleme sistemleri, kontrol noktaları ve kişilerin birbirlerini gözetlemeleri gibi temel insan haklarını alenen ayaklar altına alan yollarla büyük bir baskı altında yaşamaktadırlar.

Çinin bu şekilde devam etmesi hâlinde, emsali görülmemiş bir soykırıma dönüşecek olan bu uygulama ve baskıların gündeme getirilmesi, asla Çin’in iç işlerine karışmak olarak değerlendirilmemeli; ekonomik ve stratejik işbirliği düşünülerek milyonlarca Müslüman Türk’ün, tüm dünyanın gözü önünde asimilasyona uğramasına izin verilmemelidir.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) yayınladığı raporda, son iki yılda Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde çok sayıda kişinin “önleyici polisiye tedbiri” adı altında suçsuz yere alıkonulduğu ve siyasi açıdan tehlikeli olarak değerlendirilen bireylerin herhangi bir yargı kararı olmaksızın «siyasi eğitim merkezleri» denilen gözaltı merkezlerine gönderildiği iddialarına yer vermişti. Avrupa Birliği (AB), Çin ile yapılan İnsan Hakları Diyaloğu toplantısında ise Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki «siyasi eğitim merkezleri”nin endişe kaynağı olduğunu vurgulamıştı.

Çin’in, Doğu Türkistan’da uzun süredir terörizm ve dini aşırılık bahanesiyle devam ettirdiği bu ırkçı tutumundan, insan hakları ve inanç hürriyeti kısıtlamalarından ve “yeniden eğitim kampları adıyla açık hava hapishanesi şeklinde kurduğu barbar işkence kamplarından bir an önce vazgeçmesi, yasadışı bir şekilde gözaltında tuttuğu bir milyondan fazla Müslümanın serbest bırakması çağrısında bulunuyoruz; Türkiye Cumhuriyeti’nin Devleti başta olmak üzere uluslararası toplumu bu konuda duyarlı olmaya davranmaya davet ediyoruz. 

İletişim için; [email protected]

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23