• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Sabri Şahsuvar
Sabri Şahsuvar
TÜM YAZILARI

1071’e karşı çıkmak haçlı ruhu taşımaktır

28 Ağustos 2018
A


Sabri Şahsuvar İletişim: [email protected]

Horasan Meliki Çağrı Bey’in son eşinden dünyaya gelen ve amcası Tuğrul Bey’in yerine 27 Nisan 1064’te Büyük Selçuklu Devleti’nin ikinci hükümdarı olan Sultan Muhammed Alparslan, 42 yaşında elde ettiği büyük başarıyla dünya tarihinin geleceğine yön veren bir lider olarak tarihe geçti. Selçuklu ordusu ile Bizans ordusu arasında gerçekleşen Malazgirt Savaşı, 26 Ağustos 1071 tarihinde Alparslan tarafından yönetilmiş, Bizans İmparatorluğu’nun yenilgisi ve İmparator 4. Romen Diyojen’in esir düşmesiyle sona ermiştir.

Din âlimlerinin de tavsiyesiyle muharebe cuma günü başladı…

Türklere Anadolu’nun kapılarını açan büyük zaferin komutanı Sultan Muhammed Alparslan, Selçuklu hükümdarı Çağrı Bey’in ikinci oğlu olarak 20 Ocak 1029’da dünyaya geldi. Babası ile amcası Tuğrul  Bey’in vefatının ardından ortaya çıkan saltanat mücadelesinden galip gelerek 27 Nisan 1064’te Selçuklu Devleti’nin tahtına çıktı. Yönünü batıya çeviren Alparslan’ın ilk hedefi Bizans’ın idare ettiği Anadolu coğrafyası oldu. Bu amaçla ilk olarak kuzey sınır hattı olan Gürcistan ve batı sınır hattı olan Anadolu’ya seferler düzenledi. Kars ve Ani şehirlerini ele geçirerek Bizans’tan ilk toprağını aldı.

Kazandığı topraklar ve sahip olduğu güçlü ordusuyla İslam dünyasında önemli bir yer edinen Sultan Alparslan, hilafet makamını taşıyan Abbasilerin de koruyuculuğunu üstlendi.

Abbasi Halifesinin Fatımilere karşı 1070’te yardım talep etmesi üzerine Sultan Alparslan, ordusuyla Fatımilerin üzerine yürüdü. Alparslan’ın Mısır’a yöneleceği haberi üzerine Bizans ordusu, yaklaşık üç yıldır hazırlıklarını yaptığı doğu seferini başlattı. Bizans ordusunun taarruzunu öğrenen Alparslan, geri dönerek Suriye hattına doğru ilerleyişe geçti. Rey şehrinde konuşlanacağı duyumunu yayan Alparslan, Rey yerine Muş’a doğru hareket etti. Bizans ordusu Rey şehrine doğru ilerlerken, Sultan Alparslan Malazgirt Ovası’nda karargâhını kurdu. Alparslan, mahiyetindeki din âlimlerinin de tavsiyesiyle muharebeyi cuma günü yapmaya karar verdi. Ordusuyla birlikte 26 Ağustos Cuma günü namaz kılıp dua eden Alparslan, namazın ardından Romen Diyojen komutasındaki Bizans ordusunun üzerine yürüdü.

Bizans ordusu, düzenli Rum ve Ermeni birlikleri dışında ücretli Slav, Alman, Frank, Gürcü, Uz, Peçenek, Kıpçak askerlerinden oluşuyordu. Ordu ilk olarak Sivas’ta dinlendi. Burada halkın coşkuyla karşıladığı imparator, halkın dertlerini dinledi. Halkın Ermeni taşkınlık ve barbarlığından yakınmaları üzerine kentin Ermeni mahallerini yıktırdı. Pek çok Ermeni’yi öldürüp, önderlerini sürgüne yolladı. Haziran 1071’de Erzurum’a vardı. Orada, Diyojen’in generallerinden bazıları Selçuklu bölgesine ilerlemeyi sürdürmeyi ve Alparslan’ı hazırlıksız yakalamayı teklif etti. Nikeforos Bryennios da dâhil diğer generallerin bazıları da bulundukları yerde bekleyip pozisyonlarını güçlendirmeyi önerdi. Sonuç olarak ilerlemeye davam etme kararı verildi.

Buna karşı Muhammed Alparslan askerlerinin de hasımlarının sayı fazlalığı karşısında tedirginliğe düştüğünü fark etti, eski bir Türk töresine binaen kefene benzeyen beyaz kıyafetler giydi. Atının da kuyruğunu kendi eliyle bağladı. Atının kuyruğunu kendisinin bağlaması demek ordusunun başında kendisinin de muharebede en ön saflarda savaşacağının belirtisidir. Yanındakilere şehit olduğu takdirde vurulduğu yere gömülmesini vasiyet etti. Komutanlarının savaş alanından kaçmayacağını anlayan askerlerin maneviyatı arttı. Askerlerinin Cuma namazına İmamlık eden Sultan Alparslan, atına binip ordusunun önüne çıkıp moral yükseltici ve ordunun maneviyatını coşturan kısa ve etkili bir konuşma yaptı. Türk tarihine geçen Selçuklu hükümdarı Alparslan’ın ordusuna seslenişi şöyleydi:

“Askerlerim! Yiğitlerim! Bugün burada ne emreden bir sultan, ne de emir alan bir asker vardır. Bugün ben sizlerden biriyim ve sizlerle birlikte savaşacağım. Bugün burada Allah’tan başka bir sultan yoktur. Biz ne kadar az olursak olalım, düşman ne kadar çok olursa olsun, bütün Müslümanların, zaferimiz için dua ettikleri şu anda, kendimi düşman üzerine atacağım. Ya zafer kazanırız, ya şehit olarak cennete gideriz. İsteyen benimle gelsin, isteyen geri dönsün. Ben memleket için, İslam için ölüme koşuyorum. Beni takip edenler ve kendilerini Yüce Allah’a adayanlardan şehit olanlar Cennet’e, sağ kalanlar ise ganimete kavuşacaklardır. Ayrılanları ahirette ateş, dünyada da alçaklık beklemektedir.” Daha sonra atından inerek secdeye kapandı ve şöyle dua etti:

“Ya Rabb! Seni kendime vekil yapıyorum. Azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve Senin uğrunda savaşıyorum. Ey Allah’ım! Niyetim halistir, bana yardım et. Sözlerimde hilaf varsa beni kahret.” Alparslan duasını ettikten sonra atına bindi ve tamamı Müslüman olan ve büyük çoğunluğu Türklerden oluşan Selçuklu Ordusu’nun başına geçerek savaş pozisyonu aldı. Bu sırada Bizans ordusunda dinsel ayinler yapılmakta ve Papazlar askerleri kutsamaktaydı. 

Selçukluların “Turan” taktiğinin en başarılı örneğini uyguladığı savaşın ardından, Romen Diyojen daha fazla dayanamayıp yenilgiyi kabul etti ve bazı askerleriyle yaralı olarak esir alındı.

Esir aldığı Diyojen’e gösterdiği hoşgörüyle de nam salan Alparslan, Barzam Kalesi kumandanı Yusuf Harizmi’nin bıçaklı saldırısına uğramasının ardından 24 Kasım 1072›de hayatını kaybetti.

Sultan Alparslan, Türkmenistan’daki Merv şehrine defnedildi. Vasiyeti üzerine yerine oğlu Melikşah tahta geçti.

Tarihe “Anadolu’nun kapılarını Türklere açan sultan” olarak geçen Alparslan, tahtta kaldığı yıllar boyunca önemli seferlere imza attı. Büyük bir devlet adamı ve komutan olan Sultan Muhammed Alparslan, Abbasilerin de yardımına koşarak İslam dünyasının hamiliğini üstlendi. Zaferden sonra Avrupalılar Anadolu’nun Türk bölgesi olduğunu kabul etti. Malazgirt Savaşı’ndan sonra Avrupalı seyyahların Anadolu için “Türkmenia” diyerek Türk bölgesi olduğunu kabul ettiğini duyurdular. 

Sonuç olarak Türkiye yeniden tarih yazarken tarihine, kültürüne sahip çıkması ve geçmişinden ders alarak bölgesinde söz sahibi olması elbette birilerini rahatsız edecektir. Dün Bizans’ın askerleri Rumlar, Sırplar ve Ermenilerdi. Bugün de aynı olduğunu unutmayalım. İslam sancağına hizmet etmek şeref olduğu kadar içimizdeki batının p*çtureleri Kemalizm ve laiklik altında gizlenip karalamaya ve kudurmaya devam edeceklerdir.

Vesselam…

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23