• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Şaban Şimşek
Şaban Şimşek
TÜM YAZILARI

Reddiye’ye Reddiye!

27 Ekim 2016
A


Şaban Şimşek İletişim:

Bu gazetedeki değerli komşum Serdar Demirel, geçenlerde bu köşede yayımlanan Hadislerle ilgili makaleme dair üç yazı kaleme aldı. Önceki bazı yazılarından notlar alıp dağarcığıma koyduğum sevgili kardeşimin bu çalışmasında da benim için kayda değer bilgi ve tespitler vardı. Ancak hem bu yazıların içeriğindeki bazı noktalar, hem de gerek ona gerekse bana ait mezkûr yazılara değişik cenahlardan gelen tepkiler açıklama yapmamı gerekli kıldı. 

Sayın Demirel özetle;

Hadisler konusundaki iddiaların temelinde oryantalist yöntem ve modern akıl olduğunu, Hadislerin ayıklanmasını meşrulaştırmak için onlarla ilgili rivayetlerin zaman bağlamından koparıldığını,  

Hadislerin yazılmasının ilk zamanlar yasak olup olmadığı, Hadis tanımı, Hadis sayısının sened sayısıyla ilgisi hususlarında ulemada farklı görüşler olduğunu,

Hadislerin yazılmalarının, benim söylediğim gibi, yüzyıllar sonra değil Hz. Peygamber zamanında başladığını (aslında ben değil başta İHL ders kitapları olmak üzere pek çok kaynak öyle söylüyor!) hatırlatıyor… 

Benim bunlarla hiçbir sıkıntım yok! Hadis ilmiyle uğraşanların -mesleklerinin gereği olarak- tartışacağı konular bunlar. 

Yadırgadığım nokta, bana atfen “…bütün hadis külliyatının Kur’an’a, Veda Hutbesi’ne ve ne demekse ‘bilimsel akla’ arzını teklif etmektedir” demesi.  

Bilimsel akıl için “ne demekse” vurgusunun yanında, bir ilahiyatçı okurunun Kur’an’dan verdiği örnekleri göstererek  “…hepsi akla veya pozitif ilme uymayan ayetler. Bu mantığa göre, bu ayetlerin de hep inkar edilmesi gerekir(!) haşa” diyor yazar komşum. 

Oysa bizim dediğimiz neydi? “Hadisler İslam dinini temel anlayışı içerisinde öncelikle Kur’an’ın sonra da şüphesiz en sahih Hadis olan ‘Veda Hutbesi’ ve bu bağlamda bilimsel aklın süzgecinden geçirilmeli…” Yani en açık bir şekilde, evvelemirde Kur’an demişim. Üstelik söz konusu olan da Ayet değil Hadis!

Şimdi, Allah aşkına, buradan “Kur’an’ın hükümlerini pozitif ilim süzgecinden geçirelimdediğim gibi bir sonuç nasıl çıkarılabilir? 

Serdar kardeşim, bir de, devleti din mühendisliğine çağırdığımı iddia ediyor ki şaşmamak elde değil.  

Ne demişim ben: “Başbakanlıkta (veya Cumhurbaşkanlığında) kurulacak bir Yüksek İstişare Kurulu’nda, Üniversiteler, Diyanet İşleri Başkanlığı ve diğer ilgili tarafların uzmanları bir araya gelmeli; Bütün Hadis kitapları baştan aşağı taranmalı… Dünyaya da çağrı yapılmalı; katılmak isteyen diğer İslam ülkelerinin temsilcileri Kurul’a dâhil edilmeli, böylece çalışma cihanşümul hale getirilmelidir.” 

Şimdi bunun neresinde, devleti dine müdahale etmeye çağırma var?.. Dini ilmi faaliyetler tamamen ehline bırakılmış, devlete de sadece, ulemayı bir araya getiren organizatör rolü verilmiş! Kafa karışıklığına yol açacak ne var burada? 

Neyse… Şimdi bazı yorumlara yer verelim.

Aşağılamak amacıyla “Şaban efendi” diye başlayanlar,

“Bu dinin başına ne geldiyse Şaban Şimşek gibi dini bilmedikleri halde din hakkında ahkâm kesen hoca bozuntusu kişilerin eliyle gelmiştir”, “Senin gibi kafaları toplatmak gerek” diyenler,

Bu makaleleri yayımlayan gazetemize de “…yukarıdaki yazıyı yayınladığı için yazıklar olsun Akit Gazetesine.. Seni, sana yazı yazdıran patronlarını…” diyerek paylayanlar, 

“Sayın Hocam size katılıyorum. Bu millet, dinden bahseden herkesi mübarek bildi. Ne acıdır ki Resulümüzün sözlerini kendilerine yandaş edinmek için kullandılar. Şimdi ‘hadisler elden gidiyor’ diye feveran ediyorlar. Bizim Peygamberimiz, bunlar salonları coştursun, kitaplarını satsın diye hadis zikretmedi. Kadınları, hayvanları aşağılayıp altını da hadisle doldursunlar diye bir şey demedi” diye fikirlerini inandığı gibi dile getirenler,

“Akit gazetesinde, ilk defa, böyle korkmadan ‘uydurma hadis’ üzerine yazı yazıldığını gördüm . Çok mutlu oldum. Sorgulayan Müslümanların çoğalması dileğiyle yüreğinize sağlık” diye beğenisini ve hayretini ifade edenler oldu. 

Bence en çarpıcı yorum Prof. T.Hatiboğlu’na ait:  

Şaban Hocayı cesaretli yazısından dolayı kutluyorum. Hadis işine el atmak gerekir. Örneğin; ‘Evin köşesinde bir hasır, döl getirmeyen kısır kadından daha hayırlıdır’. ‘Döl getiren siyah kadın doğurmayan beyaz ve güzel kadından hayırlıdır.(İhya u Ulumiddin, İmamı Gazali, İkinci kitap, Birinci bâb, s:71 ŞŞ). Yüce Peygamberimiz böyle bir söz söyler mi? Kitaplarda bu da hadis olarak var. Olur mu?” 

Şimdi…

Ya! Eyy Müslüman!, ben “Hadis uzmanıyım” filan demiyorum ki. Evet, göz doktoruyum (keşke sadece ilkokul ya da lise mezunu filan olsaydım! O zaman bu yüklenmeler olmazdı!) ama aynı zamanda mutat bir Müslümanım ve reçetenizde gözümü yakan, gözüme batan ilaçlar var; onları sorguluyorum. Diyorum ki “Eyy, Pek Muhterem Ulema Doktorlar! Bana uyguladığınız bu ilaçlarda bir sıkıntı var, gözümü acıtıyorlar. Gelin zamanın doktorları olarak toplanın da şunları bir elden geçirin; gözümü acıtmasınlar! Sizden medet bekleyen insanlar var; benim gözümün acıdığını duyup sizden-ilacınızdan-dinden uzaklaşmasınlar.”  

Benim o yazılarda meramım, amacım sadece bu idi. Allah hepmize feraset versin. Amin.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23