Anneler, çocuklarımızla güzel ramazanlar yaşıyor muyuz?
Ramazan ayındayız, o eski “Milli” kültür ve şuurla yaşadığımız ramazanlar geri gelecek. Ama biz olacak mıyız? Onun için büyüklerin hep derdi; “günü yaşamak.” Bugünü, anı yaşayın. İşte bugün ne yapabileceksek onu yapalım. Ramazan bunun için büyük bir fırsat!
TUT BİZİ ORUÇ! UYANDIR!
Hocamın anlattığı bir gerçeğe kulak verelim!
Ramazan günü 3 kız arkadaş birlikte iftar yapalım diyorlar. Sonra “Bugün Mediha yoktu. Yarın çat kapı gidelim iftarımızı Mediha’da yapalım” diyorlar. Ertesi gün üç kız arkadaş Mediha’nın evine gidiyorlar.
Büyük hayallerle geldikleri kapıyı çaldıklarında Mediha kapıyı açınca büyün hayaller bir anda sönüyor. Mediha şaşkın gözlerle, “Neden geldiniz?” der gibi üç kıza bakıyor. O sırada Mediha’nın annesi kapıya geliyor. Mediha annesini görünce biraz utanarak; “Anne okuldan arkadaşlarım iftara gelmişler” diyor. Anne üç kızı içeri davet ediyor. Üç kız içeri girdiklerinde gördükleri manzara karşısında bütün hevesleri yok oluyor. Çünkü yerde eski bir halı ve onun üzerinde tahta bir sofra ve sofranın etrafında dört küçük çocuk. Sofranın üzerinde ise bayat ekmeklerden yapılmış ekmek makarnası var. Üç kız eve geldiklerine bin pişman aldıkları her lokma boğazlarından zorlukla geçiyor. “Ne yaptık? Neden geldik?” diyorlar. Sabah okulda yeniden bir araya gelip dün yaşadıklarını konuşuyorlar ve Medihalara yardım etmeye karar veriyorlar. Medihaların yakınındaki markete giderek biriktirdikleri parayı veriyorlar ve “Siz bir kampanya düzenlemiş gibi yaparak, paramızın yettiği kadar erzakı şu adrese götürüp bırakın” diyorlar. Mediha o gün okula neşe ile gelerek, “Bize geldiğiniz gün evde bir şey yoktu. Hazırlıksızdık. Bu akşam gelin birlikte iftar yapalım” diyor. Akşam iftar vakti eve geldiklerinde birkaç gün önce ağlayan çocukların güldüklerini görüyorlar.
Bu ramazan belki de bizim de ziyaret etmemiz gereken evler, yardım etmemiz gereken insanlar olabilir. Belki bir çocuk o gün ayrı bir sevinç yaşayacak, belki bir anne çocuklarını sevindirecek. Haydi bu ramazan birilerinin kapılarını çalalım, bir olalım, birlikte olalım. Çünkü ramazan “paylaştıkça” böyle daha güzel!
Okçular Tepesi anneleri!
Yıkılmadık diyebilmek, “aile müessesesi ile olur.” Son günlerde okçular tepesi çok gündemde. Hocam derdi ki; Oruç=aç kalmak mantığı ile ramazanı yaşayan ailelere, daha doğrusu son yıllarda arayıp da bulamadığımız “anneler”e bu satırları ithaf edelim.
“Okçular Tepesini Terk Eden Annelere”
“Facia” anaların hayatı içtimaiye katılmasıyla birlikte başladı. Evde ana kalmayınca anaokulları, huzur kalmayınca huzur evleri açtık. Ancak hiçbir suni tedbir bu bozgunun önüne geçemedi. Kreşlerin bağrında “engelli, ruhsal ve bedensel özürlü” yetişen nesillerimiz avuçlarımızdan kayıp gitti. O gün “okçular tepesini “terk ettiği için Hz. Hamza (r.a) ciğeri parçalanarak şehit edilmişti.
Bugün “analarımız evlerimizi terk ettiği” için günümüzün Ahmet›leri, Ayşeleri vs. Kreşlerde milli olmayan televizyonun, internetin pençesinde kalpleri, zihinleri paramparça edilerek heba edildi. Nesillerimizin geleceği ile ilgili önceliklerimiz değişti.
Biz öyle ebeveynler olduk ki; Evlatlarımızın aldığı notlar ya da kaçırdığı sınavlarla depresyona girerken, her gün kaçırdıkları namazlar için yüzümüzü bile ekşitmez olduk. Evlerimizin başköşesini televizyon, gündemini diziler işgal etti. Ev sohbetleri unutuldu! Dinleyen de yok zaten! Geniş evlerimizde huzuru ve bereketi kaybettik.
Daha konforlu bir hayat, hayalleri kurarken, İslami hedef ideallerimizi yaratılış gayemizi unuttuk.
Yaşadığımız İslam’a inandık!
Medeniyet dediğimiz tek dişi kalmış canavarın pençesinden nesillerimizi kurtaracak son sığınak evlerimizdir.
HAYME ANALAR ARIYORUZ...
Okçular tepesinde, en büyük görev annelerimize düşmektedir. Bir evde asli görevinin şuuruna varmış bir anne varsa o ev yıkılmaz. Şuurlu annelerin evlerinin gündemleri Kur’an’dır. O evlerde sadece Allah’ın sözü ve Peygamberin hayatı geçerli olmalıdır.
Bu evler kimi zaman İslam’ın bir nizam haline geliş sürecinin başladığı Hz. Hatice’nin evi, kimi zaman İslam’ın çekirdek kadrolarının yetiştiği Erkam bin Ebi’l Erkam’ın evi, kimi zaman da İslam devletinin ilk kararlarının alındığı Ebü Eyyüb el-Ensari’nin evi gibi kimi de İslam’ın dünyaya yayılmasına sebep olan, İslam’a 1000 yıl hizmet etmiş ecdadımızın Selçuklu’nun, Osmanlı’nın sultanları Osman, Orhan Gazilerin babaları Ertuğrul Gazi’leri yetiştiren “Hayme Analar” daima ümmete hizmet eden evlerin anaları olmuştur.
Ümmetimizin yeniden toparlanması bu «evler» ve ailesini toplayarak «fetihler yapacak» «Fatihler” yetiştirecek yuvalar kuran “anneler” eliyle olacaktır.
İşte bu “annelerin evi” ümmetimizin elinde kalan son “OKÇULAR TEPESİ”dir.
WhatsApp ihbar ve irtibat hattı 0 530 200 00 96