• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Osman Atalay
Osman Atalay
TÜM YAZILARI

İstanbul Sözleşmesi’nden aileyi ve toplumu koruma tartışması 

04 Ağustos 2020
A


Osman Atalay İletişim: [email protected]

“İnsanın hatalarını tartışma ve deneyim yolu ile düzeltme becerisi vardır.” 

John Stuart Mill

İstanbul Sözleşmesi, iki yıldır muhafazakar camiamız içerisinde tartışma konusu iken son aylarda ciddi bir kırılma sürecine doğru evriliyor.

2012’de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi’nin aile yapısına zarar verdiğini düşünenler, sözleşmenin yürürlükten kaldırılmasını isterken savunanlar ise bu durumun aile yapısıyla bir ilgisinin bulunmadığını söylüyor.

Tartışma vakıf, cemaat, dernek, akademisyen, araştırmacı, hukukçu ve birçok kişi ile kurum arasında ciddi kırıcı bölünmelere sebep olmaya başladı.

AK Parti içerisinde de gizli ve açık olarak İstanbul Sözleşmesi’ni savunan ve karşı çıkan bir hayli Bakan, vekil ve yöneticiden oluşan bir kesim var.

Burada sorun İstanbul Sözleşmesi’nin aileye ve topluma zararları ya da abartıldığı konusunun kamuoyunda yeterli izahının yapılamamış olmasıdır.

Kadın ve Demokrasi Derneği’nden (KADEM) İstanbul Sözleşmesi’ne açıklama geldi.

KADEM yaptığı açıklamada, İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik eleştirilere 16 soruda cevap verdi.

KADEM açıklamasında, “Bu sözleşmenin eşcinsel yönelimlerin meşrulaşmasına sebep olduğunu iddia etmek ise en hafif tabirle kötü niyetliliktir.” 

İstanbul Sözleşmesi 

Tam adı “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”dir. 

11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılmış, 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. İstanbul’da imzaya açılması sebebiyle bu şekilde isimlendirilmiştir.

İstanbul Sözleşmesi, aslında kadınlara yönelik her tür şiddete karşı hukuki çerçevede detaylı bir koruma sağlayan ilk uluslararası belge olduğunu iddia etmektedir ifadesiyle, KADEM’e yapılan eleştiri sahiplerini meseleyi çarpıtmakla izah etmiş oldular.

İstanbul Sözleşmesi›nin etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak amacıyla Aile Bakanlığı koordinesiyle kurulan «İstanbul Sözleşmesi›nin Etkin Uygulanması ve İzlenmesi Alt Komisyonu», Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM), Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, Kadın Dayanışma Vakfı ve Türk Kadınlar Birliği gibi sivil toplum örgütlerinden oluşuyor. 

Geçtiğimiz yıl yaşanan tartışmalar sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözleşme için “Bizim için ölçü değildir. İstanbul Sözleşmesi nas değildir” dediği iddia edilmişti.

Son günlerde camianın sosyal medyada etkili kalemleri arasında sert tartışmaların dozunu artırdığına şahit oluyoruz.

Hukukçu kimliğiyle de tanınan Star gazetesi yazarı Sibel Eraslan, İstanbul Sözleşmesi’nin uluslararası bir sözleşme olduğu için bağlayıcılığının en yüksek seviyede olduğunu hatırlatarak, “Ama bu durum yasayı tartışmamızı ve toplumumuzun ihtiyaçlarını dile getirmemizi engellemez. Sözleşmenin, aileyi koruyan bir içerikte düzenlenmesinden yanayım” derken Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni hedef aldığı yazısında,  KADEM’i eleştirmesi sonucunda, AK Parti sözcüsü Ömer Çelik tarafından ciddi bir eleştiri aldı.

Yeni Şafak gazetesi yazarı Yusuf Kaplan ve AK Parti’nin kurucularından yazar, MKYK üyelerinden Ayşe Böhürler arasında yaşanan yazılı tartışma sosyal medya gruplarında hararetli bir şekilde devam ederken henüz tv ekranlarında konu tartışmaya açılmış değil.

Sayın Yusuf Kaplan’ın;

“Ailenin çözülmesine yol açan Millî Eğitim, Aile Bakanlığı ve KADEM projeleri derhal durdurulmalıdır.”

“Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden derhal çıkmalıdır” sözlerine birçok kişi desteğini açıklarken karşı çıkanlar da oldu.

Uzun zamandır KADEM’e yönelik eleştirilere Mor Çatı avukatlarından Selin Nakıpoğlu, geçtiğimiz aylarda destek vermiş, “Birçok konuda KADEM’le farklı dünya görüşlerine sahibiz ve çok noktada eleştiriyoruz. Tartışmalarla şunu gördük ki, kendi içlerinde bile olsa eşitlik diyen hiçbir yapıya tahammülleri yok. KADEM’in çevresindeki saldırılar son derece yanlış, son derece hakkaniyetsiz” demişti.

Geçtiğimiz ay Hukuk Vakfı Başkanı Av. Muharrem Balcı, Pınar yayınlarından İstanbul Sözleşmesi’nden insanı ve aileyi korumak adlı bir kitab çıkardı.

Balcı; Türkiye Cumhuriyeti için bir beka sorunu varsa, bu da İstanbul Sözleşmesi ve bileşenleridir. 

Bileşenleri içinde, CEDAW, 6284 s. Kanun, TCK.daki ilgili hükümler ve içindeki kavramlardır. Toplumsal Cinsiyet, cinsel tercih, farklı aile formlarıdır.

28 Şubat’ın hakkından geldiğimiz gibi İstanbul Sözleşmesi’nin de bileşenlerinin de hakkından geliriz evvelAllah.

Niyetimizden sual olmaz,

Gayretimizden de emsal olmaz. 

Sözleri, sorunun muhafazakar ve AK Parti camiası içerisinde ne kadar ciddi bir sürece evrildiğini göstermektedir.

İstanbul Sözleşmesi’nin, AK Parti ve muhafazakar camiada son yıllarda yaşanan en sert polemik konusu haline geldiğini söyleyebiliriz. 

İçeride yaşanan inanç temelli sorunlar camiada derin çatlakların daha da büyümesine ve sessiz kırılmalara yol açtığını görmek lazım.

Ak Parti’nin 17-25 Aralık,15 Temmuz, İstanbul yerel seçimler, DEVA ve Gelecek Partisi yoğunluğunun kendi cephesinde oluşturduğu fiziksel psikolojik yorgunluğunu yönetebilecek dingin bir iradeye ihtiyacı var.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Hasan

Bu sözleşme Kadını koruma değil aileyi yıkım planıdır. Avrupa nın yüzyıllardır yapamadığı aile yapımızı imha etme projesidir. Savunanlara sormak lazım, 6 yıldır yürürlükte olan bu sözleşme kadını korudu mu? Öldürülen kadın sayısını, yıkılan, dağılan aile sayısını azalttı mı? Evlilikler azaldı, evlilik dışı birliktelikler arttı, evlilik dışı doğan.çocuk sayısı arttı, zinalar suç olmaktan çıktı, fahişelikler normal görülür oldu. Daha birçok ahlaksızlıklar toplumu kapladı.Bu ihanet Sözleşmesini kim savunuyorsa oy verdiğim parti dahil gaflet veya ihanet içine düştü. Buna bir an önce son verilmelidir.

Ramazan Garib

Biz inancımız gereği evli bir hayat sürmeyi tercih ederiz ama şu an oğluma evlen diyemiyorum sebebi İstanbul sözleşmesi yani aileyi evlenmeden yok ediyor. Eskiden Almanlar neden evlenmediklerini sorduğumda evlilik çok pahalı derlerdi şimdi anlıyorum evlendiğinde o insanla beraber yaşamadan da yanı boşandığı da ölene kadar maaşını paylaşmak zorundasın, sebebini anlamiyorum ama Türkiye'de de evlenmek çok pahalı hâle geldi onu görüyor Almanları şu an daha iyi anlıyorum.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23