• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Nurettin Veren
Nurettin Veren
TÜM YAZILARI

Önce düşmanımızı iyi tanımalı ve kararlı davranmalıyız

18 Ocak 2018
A


Nurettin Veren İletişim: [email protected]

Devlet kılıç ve kalem üzerinde durur, bunu Osmanlıca harfler ile bir serlevha olarak Edirne’de tarihi bir binada görmüştüm. Kalem hak, hukuk ve adalet, kılıç da, askeri güç, kararlılık, düşmana korku salma ve cihada hazırlıklı olma manasını ifade etmektedir. 

696 sayılı KHK ile yapılmak istenen olay, ülkesine ve milletine karşı tankları ve uçakları acımasızca kullanan hain darbecilere karşı, vatanı ve bayrağı için canını hiçe sayan milletimizi, her türlü riski göze alarak mücadele eden gazeteciler, vatanperver akademisyenler, devlet ve hukuk adamlarının yanında onlara destek vermek ve yüreklendirmek amacı ile çıkarılmış olan bu yasa, ancak darbecileri ve darbe yandaşlarını rahatsız eder. 

Kara Kuvvetleri komutanının koruma müdürü olan Yüzbaşı Burak Akın’ın, geçen haftalarda kendisi gidip ben FETÖ’cüyüm deyip teslim olmasının ardından, ifadesinde 2 FETÖ üyesinin daha ismini verip serbest bırakılması üzerine, büyük bir şok yaşamıştık. İsimlerini verdiği 2 örgüt üyesi de suçlamaları kabul etti. Ülkemiz topyekûn bir travma daha yaşadı. İki gün sonra da, ben FETÖ’cüyüm diyen 9 muvazzaf subay ve astsubay daha ortaya çıktı. 

Şimdi nasıl inatçı, kararlı ve FETO’yu ilah gibi tanıyan, canını ve her şeyini FETO için feda edecek bu meczuplar ve zombilerin, hâlâ daha ülkenin en kritik noktalarında olduğunu unutmamamız lazım. Tıpkı ‘bir tebessümüne milyonlarımı feda ederim’ diyen Akın İpek gibi, pek çok şartlanmış ve ipotek altına alınmış, canını, namusunu, dünyasını, ahiretini teslim ettiği bir yapılanmadan bahsediyoruz.

Eğer gerçekten biz de onlara karşı, Allah için, vatan için bu derece kararlı insanlar yetiştirmezsek, bu mücadelede büyük zararlar alırız ve elimizdeki devlet gemisini ve vatanımızı kaybedebiliriz.

Buradaki vebal, dünyada da, ahrette de altından kalkılmaz bir vebaldir. Bu hayalet yapıya karşı, hayalet avcıları gibi çalışan mekanizmalar ve enstrümanlar kullanmamız gerekir. Bizim misyonumuz, FETÖ’ye karşı milletimizi tekrar tekrar uyarmak haline geldi. 

Yakın tarihteki bir duruşmada, mahkeme salonunda 6 sene 8 ay ceza alan FETÖ’cü mahkûm hakime dönüp, “Şimdi bu cezayı bana yazdınız, fakat şunu unutmayın ki, çok yakın bir zamanda şu benim oturduğum sandalyeye sen oturacaksın, ben gelip seni seyredeceğim” şeklinde, açıkça kahramanlık tasladı ve devlete meydan okudu. 

Bu hakime ve bu devlete okunan hakarete hiçbir şekilde tahammül edilemez ve edilmemeli. Çünkü tahammül ettikçe bunlar, terbiyesizlikleri ve cüretlerini arttırarak, kahramanlık yarışına kalkışacaklar ve birbirlerini yüreklendireceklerdir. 

Bu işin önü alınmaz ve burunları sürtünmezse, hepsi birlikte baş kaldırmaya ve yeni bir kalkışmaya doğru cesaretlendirilmiş olacaktır. Devletin görevi bir elinde kalem, hukuk ve adalet, diğer elinde demir yumruğun üzerinde, kadife eldiven ile ülkeyi yönetmektir. Gerektiğinde bu zalimlerin ve meczupların kafasını demir yumrukla ezmezseniz, ülkeye karşı ve insanların hukukuna karşı, büyük vefasızlık ve kararsızlık, haksızlık yapmış olursunuz. 

Şimdi darbenin üzerinden geçen bu süreç içerisinde, bu küstahlıklara karşı hâlâ daha mahkûm elbisesi bile giydirememiş olmamızdan dolayı milletimizi umutsuzluğa düşme, hatta FETÖ ile acaba yakın bir gelecekte başedemeyip de bir anlaşma noktasına doğru mu gidiliyor diye, bir kaygıya düşmüş olarak görüyoruz. 

Herkes bu işin tek sorumlusu benim ve bu vebal benden diye elindeki yetki ve makamları kullanmazsa, FETO’ya bilerek veya bilmeyerek korkaklığından dolayı, yardım ve yataklık yapmış olur. 

Devletin kendisine vermiş olduğu mevki ve makamı kararlılıkla düşmana karşı kullanmak, FETÖ’yü yerin dibine sokmak ve onun kolunu kanadını kıpırdatamaz hale getirmek mecburiyeti vardır. Bu görev bir tercih değil, bir mecburiyettir. 

FETO’nun cüretkârlık ve psikolojik baskıları, yetkililerde ne olur, ne olmaz diyecek bir ruh haleti ile ortada durmayı tercih ettirecek duruma getirmiştir. 

Allah zalimleri sevmez, zalimlere kol, kanat, yardım ve yataklık yapanları da sevmez. Allah zalimleri sevenleri de sevmez. 

Bu ülkenin ve bu devletin ekmeğini yiyip de, FETÖ’ye karşı mücadele etmemeyi kurnazlık zanneden, yandaşlık yaparak kurtulmaya çalışan, renksiz, omurgasız ve karaktersiz davranan yöneticilere, Allah umduklarının tam tersiyle tokat vurur. 

Haktan ve adaletten yana olmayan, vatanını, milletini, dinini, bayrağını sevmeyen, Hristiyan ve Yahudilerin maşası ve İngiliz anahtarı olanların, kendi ülkeleri aleyhinde yapmış oldukları nankörlüğün ve ihanetin, karalama kampanyalarının Şerif Hüseyin gibi, daha dünyada iken acı ve ibretlik bir neticeyi verir.

Yüce Allah, Hac suresi 38. âyette diyor ki;Şüphesiz Allah inananları savunur, doğrusu Allah hiçbir haini, nankörü sevmez.”

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23