• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Necdet Kutsal
Necdet Kutsal
TÜM YAZILARI

Erbakan’ların tükenmeyeceğini gösteren çıkış!

02 Ağustos 2016
A


Necdet Kutsal İletişim: [email protected]

Türkiye’de aklı başında olup da Siyonizm’in arz-ı mevud projesinden haberdar olmayan kişi bulamayız. Bu proje, kahir ekseriyetini Yahudilerin oluşturduğu Siyonizm’in varlık sebebidir. Bir başka ifadeyle arz-ı mevud için Siyonizm ortaya çıkmıştır.

Türkiye’mizi de içine alan ‘Vaad edilmiş topraklar’ Siyonizm’in taht-ı himayesine girecek, Mescid-i Aksa’da Süleyman Mabedi yeniden inşa edilecek ve seçilmiş 120 bin Siyonist bütün dünyayı tek devlet olarak yönetecek. Bugün sadece İsrail’deki Yahudilerin nüfusu bile bunun fersah fersah üzerindeyken, neden 120 bin seçilmiş? Çünkü öyle inanırlar. Armagedon diye adlandırdıkları son büyük savaşta insanlık kan denizinde boğulurken, seçilmiş 120 bin Yahudi Siyonist, gökyüzüne kaldırılacak ve oradan büyük savaşı seyredecekler. Bu büyük, savaş bizim topraklarımızda, Amik Ovası’nda yaşanacak.

Feraha çıkarıldıkları ve refaha erdirildikleri her dönemde nimete küfürle karşılık veren, Allah’a isyan eden Yahudiler, tahrif ettikleri Tevrat’ı akıllarınca şifrelemişler, bütün bu söylediklerimizi de o şifrelere dayandıran bir ideoloji olarak ortaya koymuşlar ki, işte bu ideolojinin adı Siyonizm’dir.

Birinci Cihan Harbi’nin görünür başka sebepleri olsa bile, harp bu hedefin tahakkuku için çıkartılmıştır. Babil’den beri iki yakası bir araya gelmeyen ve dünyanın her yanına dağılmış Yahudileri ‘Vaad edilmiş topraklar’da yeniden bir araya getirmek için yürütülen mücadelenin başarısını engelleyen tek şey, Söğüt’te bir çadırdan bir imparatorluk çıkaran Osmanlı’ydı. Son çare olarak, Sultan Abdulhamid’in huzuruna çıkıp para karşılığı toprak talepleri de reddedilince Basel’de topladıkları kongrede bunun kararını aldılar. Osmanlı ortadan kaldırılacaktı.

Bunun için 1. Cihan Harbi’nin ateşini fitillediler. En iyi bildikleri silah olan ırkçılığı cepheye sürdüler. İçerdeki işbirlikçilerini harekete geçirdiler. Osmanlı’nın parçalanıp taksim edilmesi konusunda müttefik olunca da savaşı sonlandırdılar. Artık Müslümanların elindeki ‘Kutsal Topraklar’a en önemli maşaları olan İngilizleri yerleştirmişlerdi. Şimdi Yahudileri rahatlıkla oraya taşıyabilirlerdi. Yahudiler gelmekte nazlandılar. Onların ‘Tanrıyı kıyamete zorlamak’ gibi bir aceleleri vardı ve bu yüzden 2. Cihan Harbi’nin fitilini ateşlediler. Bu savaşla birlikte hem çizdikleri yeni sınırları tahkim ettiler, hem de dünyanın diğer bölgelerindeki Yahudileri taciz ettirerek ‘Kutsal Topraklar’a göçü hızlandırdılar. Nihayetinde de görünür bir Yahudi devletinin ilanını sağladılar. Fakat onların asıl güç ve devletleri, hep İngiltere ve ABD olmaya devam etti.

Osmanlı’nın bakiyesi olarak sadece biz kaldık. Marmara’dan Fırat/Dicle’ye uzanan ve üç denizin arasına sıkışmış bir avuç toprakta tutunmaya gayret ettik. Tutunduk ve bir koçbaşı olarak, ‘Vaad edilmiş topraklar’ın en önemli bölümü olan Fırat/Dicle arasını savunmaya devam ettik. Siyonistlere göre burası düşmediği müddetçe ne ‘Vaad edilmiş topraklar’da Siyon hakimiyeti kurulabilecek, ne de Tanrı kıyamete zorlanabilecekti.

Bu topraklarda 1920’den beri başımıza gelmeyen kalmadı. Ekonomik yoksunluk, Ermeni sorunları, Kürt sorunları, iç savaşlar, suikastlar, darbeler birbirini kovaladı. …

Tam şimdi hafızamızı toparlayıp 28 Şubat’ı bir kez daha hatırlayalım. Bu darbenin hedefinde rahmetli Erbakan Hoca vardı. Erbakan’ın en önemli özelliği bu milletin ayakta kalmasını sağlayacak ana ders kitabını yazmış ve ömrünün son anına kadar da bu dersi bizzat anlatmış olmasıdır. O, Siyonizm’in gözünde tek başına bir Osmanlı’ydı.

Erbakan, 28 Şubat Darbesi’nin en büyük hedefi oldu. Vefatına kadar geçen sürede sayısız kez kendisiyle aynı ortamda bulunduk. Ne kadar tahrik edilirse edilsin hiçbir zaman ve hiçbir gerekçe onu 28 Şubat’ın içinde Türk askerinin olduğuna ikna edemedi.. ‘ama efendim..’ şeklinde başlayan her cümleyi, ‘Bizim ordumuz şereflidir’ hükmüyle kesip kadük bıraktı. Erbakan’a göre kendisine yapılan darbe gerçekte millete yapılmış bir darbeydi ve arkasında Siyonistler vardı. Tek hayıflandığı şey, milletin hâlâ bunu fark edememiş olmasıydı. ‘Gelin diyoruz anlamıyorsunuz. Bir gün geleceğinizi biliyorum ama istiyorum ki, kafanızı gözünüzü parçalatmadan gelesiniz’ derken gerçekten millete dair bir üzüntüyü kalbinde taşıyordu.

Nisan Muhtırası verilirken de, Ergenekon, Balyoz operasyonları sürdürülürken de hep aynı inancı muhafaza etti. Erbakan’a göre bütün bunlar Siyonizm’in tezgahıydı ve ‘şerefli Türk Ordusu’na mal edilemezdi.

Tezgahın asıl sahipleri Erbakan’dan sonra iki şey yaptılar. Birincisi, Türkiye’nin menfaatleriyle ABD’nin menfaatlerinin sadece kesiştiği değil, çatıştığı noktaların da farkında olan Ordu mensuplarını ayıklamak; ikincisi ise kullandıkları maşayı değiştirmek. Birinciyi gerçekleştirmek için Ordumuza kumpas kurdular. İkincisini gerçekleştirmek için ise Apo’yu Ecevit’e teslim ederek yerine FETÖ’yü aldılar. Ecevit’in kendisi bile hayattayken, ‘Doğrusu Apo’yu bize neden teslim ettiklerini anlamış değilim’ demişti.

Önce senaryoyu yazdılar. Darbeye kalkışılacak, kutsal mekanlar, millet ve devletin kurumları bombalanacak, komşunun (Yunanistan) savaş uçağı düşürülecek ve Türkiye’de iç savaş çıkacaktı. Bu senaryonun sonucu ise Türkiye’nin parçalanarak Siyonizm’in önündeki tek engelin de kaldırılması ve nihayet onların egemenliğindeki Dünya Devleti’nin kurulmasıydı.

Gerçekleştirmek için yazdıkları bu senaryoyu bizzat kendileri deşifre ettiler. Ancak deşifre ederken bir değişiklik yaptılar. Bugün FETÖ’nün önde gidenlerinden biri ne diyor: ‘Ben yaveriyim. Benden şüphelenmez. Arar kendisine Genelkurmay’dan paralelcilere dair önemli bir zarfı iletmemizin istendiğini söyler yerini öğrenirim.’ Yani gerçek düşman kendisini dost yerine koyuyor. Örgüt bunu yapmakta ihtisas sahibi. Ergenekon/Balyoz planlarını deşifre ederken de yanlış kahramanları işaret ederek bu senaryonun oynanmasına engel olacak kişileri bertaraf edip, onların yerine gerçek oyuncuları getirip yerleştirmek istediler. Gelişmelerden sonra hepimiz, bu planda başarılı olduklarını düşündük.

Recep Tayyib Erdoğan oynanan oyunun farkındaydı. Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ tutuklandığında dayanamayıp patladı: ‘Bu makamdaki bir insanın terör örgütü liderliğinden tutuklanması kabul edilebilir bir şey değil. Böyle giderse biz asker bulamayız.’

Bu çıkış Erbakan’ların tükenmeyeceğini gösterdi. Milletin bu gerçek lideri bertaraf edilmeden hedeflerine ulaşamayacakları için bütün silahlarını ona yönelttiler. Kamunun bildiği, Oslo süreci, Uludere, Gezi Kalkışması, 17/25 Aralık darbe girişimi vs.’nin yanısıra sayısız komplo ve suikasta maruz kaldı Erdoğan. Ancak, Allah’ın lütf-u keremiyle hepsinin üstesinden geldi.

15 Temmuz işgal kalkışması, bize, Ergenekon/Balyoz darbe planlarının gerçekten doğru olduğunu ve müstevlilerin yanlış hedef göstererek son darbeyi indirmek için harekete geçtiklerini gösterdi. Bu kalkışmada Erdoğan’ı, milletin kendilerini desteklemeyen bütün kesimlerini, devletin bütün kurumlarını, orduyu ve polisi ortadan kaldırmayı planladılar. Eğer başarılı olsalardı Suriye’nin kuzeyi ile Irak’ın kuzeyi birleştirilip İsrail’in eline teslim edilecek, PKK’yı ağır silahlarla donatıp iç savaşın fitili ateşlenmiş olacaktı.

Müstevlilerin, kendisini öldürmek için seçip gönderdikleri en güçlü timlerinin operasyonundan kurtulmayı başaran Erdoğan, Allah’tan aldığı güçle, sırtını dayadığı millete hitaben bir kez daha ‘Başkomutanınız olarak meydanlara çıkıyorum, yürüyün!’ dedi ve sözünü tüm millete dinletti.

Erdoğan, devletimize karşı başlatılan son ve en büyük işgal hareketini önlemeyi ve müstevlileri bir kez daha püskürtmeyi başararak milli kahraman oldu.

Ancak onlar için ‘Tevrat’ın Şifreleri’ hâlâ geçerliliğini koruyor, kıyamete kadar da koruyacak. Öyleyse, hep birlikte diyordunuz ya, ‘Durmak yok, yola devam!’ Düşman kavi, düşman zebun! Artık durmamak yetmiyor; uyumamak da gerekiyor. Demek ki, ‘Su uyur, düşman uyumaz’ sözünü ceddimiz küpe olarak kulağımıza boş yere takmamış. Demek ki, sadece durmak değil, uyumak da yok dememiz gerekiyor.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23