• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mustafa Çelik
Mustafa Çelik
TÜM YAZILARI

Popüler kültür hapishanesinin köleleri/2

14 Nisan 2021
A


Mustafa Çelik İletişim: [email protected]

 

Popüler kültür, bir yönüyle dışımızdakilere gönüllü olarak kul ve köle seferberliğidir. Dış dünyayı iç dünyaya gümrüksüz, kontrolsüz davet etme sürecidir. Dünyanın herhangi bir yerinde üretilen bir değer (tüketim-harcama) bizim hayat biçimimiz üzerinde de etkili olabiliyor. Sınırsız tüketimi vurgulayan açık büfe kültürünün muhafazakâr otellerde kullanılması ve bu otelin restoranın girişinde “israf haramdır” ayetinin asılı durması (Nilüfer Göle, İslâm’ın Yeni Kamusal Yüzleri, İstanbul: Metis, 2017) ya da bir kadının muhafazakâr mağazaların yaptığı kermese giderek orada ortalama bir maaş kadar harcama yapması en belirgin örneklerdendir. Böylece, popüler kültür ve din ilişkisine dair söylenebilecek ilk hususlardan biri, dininin kendisinin yahut özellikle son dönemlerde tezahür ettiği şekliyle dinî ayin ve performansın değer taşımayan birer popüler kültür öğesi olabilme ihtimalidir. Mevlevi ayinlerindeki sema törenlerinin düğün eğlencesi olarak kullanılması gibi, popüler kültür endüstrileri, dini bir meta olarak sunabilmekte ve izlenmeyi artıran bir medyatik öğe olarak konumlandırmaktadırlar. Popüler kültür ve din ilişkisindeki önemli hususlardan biri bu iki noktanın nerede birbirleriyle kesiştiği ve birbirlerinden etkilendikleridir. Toplumda ekonomik, politik yahut sosyal açıdan güçlü olanlar, toplumun belki de en içsel ve karmaşık duygusunu, getirisi olan yeniden üretilmiş bir ticarî veya ideolojik öğeye nasıl dönüştürebiliyorlar? Bu soruların cevapları, kitle iletişim araçlarıyla aktarılan sembol ve yargıların izleyicideki dini algıyı nasıl başkalaştırabileceğini gösterecektir. Pahalı bir eşarp/başörtüsü markasının reklâm içeriği buna örnek olarak sunulabilir. Bu yöntem anlamlı gibi görülse de ‘pahalılık’ ve ‘sürekli tüketim’ vurgusu; ‘israf ’ öğretisinde oluşabilecek değer kaybıyla, kullanıcının önceki dinî bilgisiyle çelişik bir alışkanlık edinmesine neden olabilecektir. Yahut sosyal medya aracılığıyla ibadetleri görünür kılmak, yapılan iyilikleri (çocuklara yardım ve okul yaptırmak) twitter gibi mecralarla bilinmesini sağlamak, Hz. Muhammed’in “sağ elinin verdiğini sol elin görmeyeceği kadar gizli vermek” öğretisiyle çelişmektedir. (İmam Buhari, Sahihi Buhari, çev., Beşir Eryarsoy, Sh: 36, İst./ 2010)

İslâm topraklarında; halkı Müslüman veya halkından Müslüman olan toplumlarda insanları İslâm ile sevkü idare etmeyen hükümetler, sosyal ve siyasal iktidarlar, “Popüler Kültür Hapishanesi” ne köleler tedarik etmekten öteye geçememişlerdir. İsrafın sultanları, aramızda dolaşan şeytanın fistanlarıdır. 

Popüler kültür; sabiteleri değişkenlere dönüştürme çabasıdır. Buna sanal ekran uygarlığı da diyebiliriz. İnsanları bencil, doyumsuz, egosit hale getiriyor. Popüler kültür kutsal tanımaz. Günümüzde Televizyonda temsil edilen dindarlık ya da din içerikli programlar da bu popüler yönlendirme unsurlarından hali değildirler. “din” kavramına da biraz faydacı yaklaşılmış, reyting getirmesi oranında dine ve dine ait öğelere medya üretiminde daha çok alaka gösterilmiştir. Dinin siyasetteki kullanım şekli gibi, medya da dini, kendi “az izlenme” kaygılarını giderecek şekilde kullanmaya çalışmıştır. Bu nedenle yeni dini program türleri oluşturulmuş, geniş kitleleri ilgilendirmesi bağlamında uzmanlar stüdyolara çağrılarak polemikler oluşturulmuş, tüketimi destekleyecek dini gün ve gecelere özel anlam atfedilmiştir. “Sırlar Dünyası”, “Sırlar Kapısı” gibi gizemli programlar, kandil programları ve benzerleri, kitle kültürünün etkisinde oluşturulmuş yapımlar olarak değerlendirilmişlerdir. Bunda kitle iletişim araçlarının son yıllarda hızla artış göstermesi ve içerik çeşitlendirme ihtiyacının da etkisi vardır. Yine de halkın ilgisini çekecek konu ve konuklar, her zaman kitle iletişim araçlarının en önemli üretim motivasyonlarından olmuştur. Bu bağlamda görsel ve yazılı medya belli saatlerde ve tarihlerde dini yayınlara önem vermiş; yeni bir dindarlık türü olan “prime time dindarlığı” (prime time religiosity) ortaya çıkmıştır. Popüler kültürün bir ürünü olarak dinin kullanılması, kıyamet şiddetinde bir tehlikelidir. Medyada reyting hesabına dinin popüler kültüre malzeme edilmesi, “Medya Vaizleri” denilen bir zümreyi ortaya çıkarmıştır. Medya vaizi; klavye başında “daha çok like alabilecek” (beğeni) paylaşımları düşünürken, kamera ve fotoğraf makinesi karşısında beden dilini konuşturmaya çalışırken izleyiciler de beyaz camın arkasında gördüğü, akıllı telefon-tablet ve bilgisayarlarında takip ettiği, gazete sayfalarında kocaman fotoğraflarla idealize edilen hayata kendini adapte etmeye çalışır. Tabii ki burada hayat ile hayâ birbirleriyle kavga eden iki rakip haline gelmiştir. Hayâsız bir hayattan yana tavırlarını ortaya koyan medya vaizleri, riyakâr birer mürai olarak popüler kültürüne hizmet etmekten öteye gidememektedirler.

Popüler kültür; mü’min insanların hayatı hayâda arama hassasiyetine emperyalistlerin emriyle indirilen bir darbedir. Hayatı hayâda aramayı terk ettiğimiz günden bu yana popüler kültüre yenik düşmüşüz.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Ali Alper

Gerçekte bir İslam dini var fakat Kurana göre İslam dinini yaşayan müslümanlar yok günümüzde. Müslüman görünümlü sözde müslümanlar var.  
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23