• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mustafa Çelik
Mustafa Çelik
TÜM YAZILARI

Kendinden bilen helak olur

10 Nisan 2019
A


Mustafa Çelik İletişim: [email protected]

Allahû Teâla yeryüzünün iktidarını vaad etmiş mü’min kuluna. Yeter ki mü’min kul revan olsun iman ve cihad yoluna. Allah’a dayanmak varken dayanılmaz yolun sağına veya soluna. Allah’a giden yol çilelidir; sahtekârlar yarı yolda dökülecek. Mutlaka inancımızın hâkim olduğu gün gelecek. Bugün çektiğimiz acıların tümü dinecek!

Bize vazifedir şafak vakti kanatlanmış bir gönülle uyanmak, iyilikler dünyasına şükürle uzanmak. Şeriat-ı Garra onay vermiyorsa bizim hâlimize. “Ben Müslüman mıyım, değil miyim?” diye sormak gerek kendi kendimize. Müslüman beleşçi değildir. Sabırla kazanmış yaşam cengini. Hayatına Sıbğetullah vermiş rengini. Müslüman, Müslümandan başka bulamaz dengini.

İnsanın en büyük felaketi, “Ben neymişim” demeye başladığı andır. Müstağnilik, mani-i her kemaldir. Yani kişinin hakikat karşısında büyüklenmesi, kemal mertebelerinden uzak düşmesidir. Kişiyi sefalet çukurlarına sürükleyen, zillet ve çaresizliğe, acze düşüren, kibir ve istikbarıdır. Hayatta her şeyi kendinden menkul bilme anlayışı, İslâm topraklarında “tek adam” tipinin üretilmesine sebebiyet vermektedir. Herkes sultanlık peşinde... En küçük bir müdürden başbakana, en küçük imamdan büyük cemaat liderlerine varıncaya kadar herkes ‘sultanlık’ peşinde. Hep de suret-i haktan görünürler. Ümitsizliği insanda hayatlandıran istibdattır. Haklar, Hak’tandır. Hakları kendinden bilen hak ve hakikat karşısında bir yalandır. Allahû Teâla buyuruyor:

“Ondan istediğiniz her şeyden size verdi. Eğer Allah’ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan, çok zalimdir, çok kâfirdir.” (İbrahim Sûresi/ 34)

Nimetleri Allah’tan değil, kendinden bilmek; Allahû Teâla’ya karşı nankörlüğün bir tezahürüdür. Başka bir ifadeyle Allah’ı yok sayarak güç zehirlenmesine kalkışmaktır. Kendini beğenen, nimetleri kendinden bilen kimse, Allahû Teâlâyı yok sayarak hareket eder, başkalarından istifâde etmekten mahrûm kalır ve hiç kimse ile meşveret edemez, kimseye danışmaz, despotlaşır. Bu nedenle Hakları, nimetleri Allah’tan değil, kendinden bilen helak olur. Çünkü bu durum tek adamcılık ve insana tapınma hastalığıdır. Kerameti kendinden menkul olanlar, her şeyi kendilerinden bilirler. İnsanlar kendi sözlerini Allah’ın ayetleri mesabesinde gördükleri andan itibaren ilahlaşmaya başlarlar.

Bir Müslüman kişi, din kardeşleri kendisine nasihat etmeye başladığında “ben doğru yerdeyim, sen git kendini düzelt” diyerek nasihatlaşmaya karşı müstağnileşiyorsa, kendini hakikatlerin, doğruların kaynağı haline getirmiş demektir. Kendi kendisine yeten, kimseye ihtiyacı olmayan, kimsenin ihtiyacı olmadığı (müstağni) kişiye, cahiliyye insanı denir. Cahiliyye insanı; kendini hür ve bağımsız hisseder ve hiçbir otorite, ilke veya vicdana bağlılık hissi duymaz, çıkarları oranında yapay itirazlar gerçekleştirir. Allah’ın şeriatı karşısında müstağnilik, Allah’sız bir hayatın kavgasıdır.  

Hakkı kendinden bilen, kendinden başka ilim, bilgi sahibi kabul etmeyenin iddiası, “benim baş olmadığım yerde diğer organlar leştir..”

Kendisini hakikatin kaynağı kabul eden ve hakkı kendinden bilen kişi, toplumun bağrında yükselmiş bir kibir abidesi. Konuştuğu her kelime bir firavunluk fidesi. Şunu bilelim ki; İblisin tek kibirdir, bilinen sabitesi!

Allah’ı yok sayarak konuşmak, sahte ilah olmak için yarışmaktır. Allah’a karşı isyan edip, azgınlaşıp, zorla veya gönül rızasıyla insanların kendisine ibâdet ve itaat etmelerini isteyen gerek şeytan, gerek insan, gerek put, gerek müessese ve kurumların hepsi tâğuttur. Kanunları, görüşleri, hükümleri Allah kanunlarının önüne geçirilip, onları putlaştırıp insanların ona boyun bükmeleri istenilen her varlık Firavun gibi, Nemrut gibi tâğuttur. “Allah bilirse biz de biliriz” diyerek kendi bilgilerini, akıllarını Allah’a rakip kılmaya kalkışanlar, her şeyi kendilerinden bilen tağutlardır. Bir kimsenin, nimetlerin Allahû Teâlâ’dan geldiğini düşünmeyerek kendi yaptığını, kendi kazandığını sanarak sevinmesine, kendini beğenmesine Karunlaşma denilir. Çünkü Karun elindeki malın Allah’tan değil kendinden olduğunu iddia ediyordu. Dolayısıyla insanın kendisini hakların, nimetlerin kaynağı sanması, iddia etmesi, bir Karunluk, bir Firavunluk belirtisidir.

Mallarını, evladlarını, makamlarını, iktidarlarını kendilerinden bilenler, helak olmayı garantilemiş olanlardır. Allahû Teâla buyuruyor:

“Andolsun, size yeryüzünde imkân ve iktidar verdik. Sizin için orada birçok geçim imkânları da yarattık. Ama siz ne kadar az şükrediyorsunuz!” (A’raf Sûresi/ 10) 

Bu dünyada sahip olduğumuz bütün imkânlar ve iktidarlar Allah’tandır. Allah murad ederse imkânlar verir kuluna. İnsü cin toplansa da engel olamaz yoluna. Dolayısıyla bir Daru’l İmtihan olan bu dünyada çalışma, gayret bizden, başarıya ulaştırmak ise Allah’tandır. Başarıya ulaşmayı Allah’tan değil, kendinden bilen, çalışma ve gayreti putlaştırandır.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23