• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mustafa Çelik
Mustafa Çelik
TÜM YAZILARI

Güç zehirlenmesi(2)

01 Ocak 2020
A


Mustafa Çelik İletişim: [email protected]

Yanlış yaptığımızda bizi düzeltecek olanların varlığına inanmadığımız müddetçe güce tapıyoruz demektir. Bir memlekette haksızlıktan taraf olmayanlar bertaraf oluyorlarsa, o memlekette söz sahibi olanlar, güce tapanlardır. O memlekette “iyi” ile “kötü” algılar belirliyor demektir.

Yeryüzünde hak ve hukuk ile terbiye edilmiş ve mukayyed kılınmış güç insanların sulhu salahına sebeb olur. Ancak hak ve hukuk ile terbiye edilmemiş, mukayyed kılınmamış güç ise insanların fitne ve fesadına sebeb olur. Güçlü olmak, haklı olmakla doğru orantılıdır. Haklı olmayanların güçlü kabul etmesi, haksızlıkları çoğaltma hevesindendir. Hz. Ebu Bekir (R.a) halife olduğu zaman İslâm ümmetine ve insanlığa şu dersi verdi:

“Ey insanlar! En sâlihiniz olmadığım hâlde sizin başınıza halîfe seçilmiş bulunuyorum. Şayet vazifemi hakkıyla yaparsam bana yardım ediniz! Yanlış hareket edersem beni îkaz ediniz! Doğruluk, emin bir şahsiyet olmanın göstergesidir. Yalan ise hıyânettir. Zayıf olanınız hakkını alıncaya kadar benim yanımda en güçlünüzdür. Güçlü olanınız da kendisinden hak sahibinin hakkını alıncaya kadar benim nazarımda en zayıfınızdır.

Bir millet Allah yolunda cihâdı terk ederse zillete dûçâr olur. İnsanlar arasında kötülük yayılırsa Allah o millete umûmî bir belâ verir. Allâh’a ve Rasûlü’ne (asm) itaat ettiğim müddetçe bana itaat ediniz! Şayet Allâh’a ve Rasûlü’nün (asm) emirlerine riâyette kusur gösterirsem bana itaat etmeniz söz konusu olamaz. Haydi, namazımızı kılalım, Allâh’ın rahmeti üzerinize olsun.” (Tabakatü’l Kübra/İbn-i Sa’d, C: 3, Sh: 172-173; el- Vakidi, Kitabü’r Ridde, Sh: 30; el- Belâzuri, el-Ensab, C:2, Sh: 2273-2274;Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ, s. 69, 71-72; Hamîdullah, İslâm Peygamberi, II, 1181) Rasûlüllah Efendimiz’in vefâtından bir ay sonraki hutbesinde ise Hz. Ebu Bekir (R.a.) şöyle buyurdu:

“Arzu etmediğim hâlde hilâfet vazifesine getirildim. Vallâhi, benim yerime bir başkasının bu vazifeyi üzerine almasını ne kadar isterdim! Dikkat edin! Benden, size Resûlullah gibi davranmamı beklerseniz, buna gücüm yetmez! Zira O, Cenâb-ı Hakk’ın kendisine vahiy ikram ettiği ve yanlışlardan mâsum kıldığı bir zât idi. Ben ise sizin gibi bir insanım, herhangi birinizden daha hayırlı da değilim. Beni murâkabe/kontrol edin, istikâmet üzere olursam bana tâbî olun, ayağım kayarsa beni düzeltin!..” (İbn-i Sa’d, III, 212; Ahmed, I, 13; Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ, Sh: 71) Bu ifadeler, Resûlullah Efendimiz’in güzel ahlâkının Hazret-i Ebûbekir’deki akisleridir. Onun ne kadar mütevâzı ve Sünnet-i Seniyye’ye bağlı bir Allah ve Rasûlüllah dostu olduğunun en bâriz göstergesidir. Toplum tarafından kontrol edilmelerine açık olmayan idareciler, çareyi güce tapmaktan ararlar. Böyle idareciler ne Hz. Peygamber (sav)’in yolundadırlar ve ne de sahabelerin yolundadırlar. Güç zehirlenmesine uğrayan toplumlarda hukukun üstünlüğü değil, güçlünün hukuku geçerli olur. Bugün hukukun üstünlüğünü bir yana bırakanlar, yarın üstünlerin hukuku altında ezilmeye mahkûm olacak olanlardır. 

İstişarenin, murakabenin, denetlenmenin gereksiz kabul edildiği bir yerde hakkın ve hukukun sözü değil, gücün sözü geçerli olur. Güç ve kuvvet hukuktan ve ahlaktan yoksun olursa fitne ve fesad getirir. Güçlünün fesadı, gücünün yettiği herkesedir.

Gücünüzü ister paradan, ister siyasi iktidardan, ister sesinizden, ister güzelliğinizden alın eğer kendinizi hak ve hukukla mukayyed görmüyorsanız, Firavunlaşmaya, Karunlaşmaya mahkûmsunuz. Hayatta erkeklerin ölçüsüz, aşırı ilgi, alâka ve iltifatları, kadınları fildişi kulesine çıkarıp tepeden bakmalarına sebebiyet verdiği için güç zehirlenmesini beraberinde getiriyor. Güzelliğine gösterilen “aşırı ilgi ve alakadan” dolayı kibirleşen kadınlar, güç zehirlenmesine kurban gidenlerdir. Güç zehirlenmesinin sonucu Narsizmdir. Yani insanın kendi kendine tapmasıdır. Kendisinin dışındaki her şeyi ve herkesi dışlamasıdır.  Yani kişinin kendine sınırlar ötesi bir hayranlık duyması ve kendine tapmasıdır. Başka insanların kendilerine hizmet etmek için var olduklarına inanması, tenkide uğramayı, eleştirilmeyi kabul etmemesi ve kusursuz olduğuna kani olmasıdır.

Gücün, kuvvetin, hakkın ve hukukun emrinden çıkarılması, insanın insanlığının resmen ve resen çalınmasıdır. Hilafetin ilgasından bu yana her gün Müslümanlara ait olan bu topraklarda çanın sesini ezanın sesinin fevkine çıkarmaya çalışanlar, üstünlerin hukukunu hukukun üstünlüğünün önüne ve yerine geçirmeye çalışıyorlar. Şunu bilelim ki; kanunlar, yasalar el-Hak olan Allah’tan gelmiş olan hukuka tabi kılınmadıkça güç zehirlenmesi önlenemez. Güç zehirlenmesinin önüne geçmenin çaresi; herkesin haddini ve hesabını bilmesi ve hakkına razı olmasıdır. 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

MARİO

allah sizden razı olsun . insanlar nisa 135.i hayatlarına uygulayabilseler gerçekten islamlam müşerref olacaklar aksi takdirde zulme yardım ve yataklıktan yanacaklar

Mustafa

Okurken ne güzel Uygulama çok vahim Yazık çok yazık
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23