• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mustafa Çelik
Mustafa Çelik
TÜM YAZILARI

Ahlâkımız Müslümanlığımızın şahididir

31 Ağustos 2016
A


Mustafa Çelik İletişim: [email protected]

Bil ki; İslâm, şehadet ve şâhitlik dinidir. Hz. Peygamber (s.a.v.) Cebrail (a.s.)’dan şâhid olduğu hakikatleri bir emânet şuuru ve sorumluluğu içinde ümmetine olduğu gibi nakletti. Hz. Peygamber’e şahid olan ashâb-ı kirâm da bu şehâdeti “rivâyet” disiplini altında sonraki nesillere ulaştırdı. Her şehâdet emanet olduğu gibi, Rasûlüllah (sav)’in ortaya koyduğu Mekârim-i Ahlâk da bir emanettir. Rabbimizin “yalana şahidlik etmezler” (Furkan Sûresi/ 72) ayetini sadece yalancı şahitlik etmezler şeklinde anlayamayız. Bu şehâdet kavramı bizi şu manalara da götürür: Allah’ın hükmü ve hâkimiyetini yalanlayan yasalar ve anayasalar yapılırken, yanlarında yalana dayalı bir hayat kurgulanırken sessiz ve seyirci kalmazlar. Hakikat dururken sanala razı olmazlar. Kul kaynaklı ideolojiler ve mitolojiler, beşerî önerme ve reçeteler, kurtuluş gibi sunulurken seyirci kalmazlar. Zihnen dağılmazlar, kalben dağılmazlar, ruhlarında yeşeren doğruları kaybetmeden yaşarlar. Çünkü onlar Müslümanlıklarına ahlâklarını şahid kılmışlardır. Ahlâkta ilerleme ya da geri kalma olmaz. Çünkü ahlâki umdeler, bizi bağlayan ve fire verme lüksümüzün olmadığı, vazgeçme muhtariyetimizin olmadığı şeylerdir. Müslümanın Müslümanlığına şahidlik eden ahlâk; tasavvurda, tavırda, kararda ve hayatın bütün uygulamalarında tevhidi ve vahdeti muhafaza ve müdafaa etmektir. 

Ahlâk; insanlığın ve Müslümanlığın İslâm dininin evrensel değerleriyle kesintisiz korunma altına alınmasıdır. Ahlâk; dinimizin sahip olmamızı bizden istediği erdemler bütünüdür. Ahlâk, Müslüman insanın dinin erdemleriyle Müslümanlığını güzelleştirmesidir. 

Müslüman, dinini yaşayan insandır. Ahlâk, dini yaşamayı alışkanlık haline getirmektir. Zaman ve zemin farkı gözetmeksizin kendilerini İslâm dinini yaşamakla görevli kabul eden ve bu görevlerinin gereğini yerine getiren Müslümanlar, Müslümanlıklarına ahlâklarını şahid kılanlardır. Rasûlüllah (sav) buyuruyor: “İslâm, güzel ahlâktır.” (Kenzü’l-Ummâl Fi Süneni’l Akval ve’l Ef’al/Ali el-Müttaki, 3/17, Hadis No: 5225)

Müslümanların hayatlarında görülen ahlâkî olumsuzluklar, zafiyetler, İslâm’ın değerleriyle birlikte bir bütün halinde Müslüman bireyler tarafından içselleştirilmediğinin habercisidirler. Eğer biri “dindar” olduğunu iddia ediyor, ama ortalama bir insanın bile sahip olması gereken ahlâkî değerlere sahip olmadığı görülüyorsa ya da ortalama bir insanın bile yapmaması gereken yanlışları yapıyorsa, onun öncelikle “insan”lığında, ahlâkî yapısında bir problem var demektir. Böyle bir ahlâkî/insanî zemin eksikliği olan bazı kişilerin, bu eksikliklerini gizlemek amacıyla, kimi zaman dinî pratiklerini övünerek öne çıkardıklarına da tanık oluruz. Oysa bu bir “avunma” ve insanî ilişkilerdeki zafiyetini “kamufle” psikolojisidir. İnsanlarla ilişkilerimizdeki ahlâkî eksikliği, tamamen Allah’la aramızda olan (ve üstelik ahlâken olgunlaşmamıza da vesile olması gereken) ibadetler ile övünerek kapatmaya çalışmak, “avunma”dan ya da “kendini aldatma”dan başka bir şey değildir.  (Dindarlığın Ahlâkî Temeli Üzerine Bazı Düşünceler/Enver Uysal, Uludağ Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi, Cilt: 14, Sayı: 1, Sh: 51-52, 2005) 

Müslüman insanın inanç yapısı ahlâkî gelişmeye uygundur. Ahlâk; hayatın bütün kademe ve karelerinde dinin gücünün tezahür etmesi, yönlendirici ve yönetici konumuna gelmesidir. Ahlâkımız, Müslümanlığımızın mütemmim şahididir. Kâmil Müslümanlık, Mekârim-i Ahlâkla paraleldir. Ahlâk, dinin hayat üzerindeki gücünün adıdır. Ahlâk tükenirse, dinin hayat üzerinde herhangi bir gücü kalmaz. Bundan ötürüdür ki; İslâm topraklarını işgal ve istilâ etmiş bulunan Emperyalist güçler, Müslümanları dinlerinden ayırmak için önce onları ahlâksız kılma yolunu tercih ettiler. Çünkü ahlâksızlığı içselleştirenlerin dinsizleştirilmeleri kolaylaşır. 

Ahlâk; Allah’a kulluğun şartlarını yerine getirmektir. Bunun da ilk işareti kula kulluğu reddederek hayatı Allah’a imanla anlamlı kılmaktır. Şakik-i Belhi (Rh.a.) der ki:

“Ey insanlar!
Yerinizi iyi tayin edin.
Eğer ölü iseniz kabre girin,
deli iseniz tımarhaneye girin;
çocuk iseniz mektepte yerinizi alın;
ama kul iseniz, kulluğun şartlarını yerine getirin! “

Ahlâk; imansız iş yapmama ve yapılan işi imanın dışına taşımama alışkanlığıdır. Ferd, aile, cemiyet ve devlet seviyesinde Müslümanın Müslümanlığının şiarı, şahidi ahlâkıdır. Ahlâksızın Müslümanlığını ispatlaması müşküldür. Kişiyi insan, mü’mini müttaki kılan değerlerin dışında, kendimizde vehmettiğimiz veya başkalarının bize izafe ettiği yapay ve temelsiz değer ölçülerinin tümü aldatıcıdır. Bu hususta aldanmamak ve aldatmamak için Rasûlüllah (sav)’in şu hadisine kulak vermeliyiz: “Kişinin üstünlüğü dini, iyiliği aklı, kıymet ve övüncü de ahlâkıdır.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/365)

Ahlâk; Müslümanın pratik Müslümanlık ibrazıdır. Selef-I Salihin’in insanları İslâm’a kazandırma tarzıdır. Ahlâk bir şartlanma değil, iman atmosferinde karakter ve kişilik kazanma ve kazanılan bu kişiliğin İslâm’ın emrinde kesintiye uğratılmadan sürdürülmesidir.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23