İsrail’in Kudüs’teki Türk etkisi endişeleri ve artan tutuklamalar
Son zamanlarda Kudüs’ü ziyaret eden Türkiye vatandaşlarına İsrail askerleri tarafından zorluklar çıkarılması, Türk bayrağı taşınmasına yönelik tahammülsüzlük ve artan gözaltılar nedeniyle Filistin Ümmet Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölüm Başkanı Dr. Adnan Ebu Amir bey ile yaptığım görüşmede bazı bilgiler edindim. İsrail uzmanı bir Filistinlinin gözüyle yapılan bu değerlendirmeyi siz değerli okuyucularıma sunmak istedim:
ABD Başkanı Donald Trump tarafından “Kudüs’ün İsrail’in başkenti olduğu” yönünde yapılan açıklama sonrası İsrail yönetimi farklı düzeyde verilen bölgesel ve uluslararası tepkileri yakından takip etti. Bu tepkilerin en dikkat çekeni, Arap ve İslam ülkelerinin cılız açıklamalarından çok ileri düzeyde Türkiye’den gelen açıklamalardı. Türkiye, İslam Konferansı Örgütü’ne İstanbul’da acil bir zirve çağrısı yaparak başarılı diplomatik girişimlerde bulunmuştu.
Kudüs hakkında yayılan Türkiye dalgası, İsrail medyasını ve araştırma merkezlerini genel olarak Filistin topraklarında, özelde işgal altındaki Kudüs şehrinde artan Türk etkisini tartışmaya yöneltti. Bu etkinin Türk politikasının uzun vadede Osmanlı İmparatorluğu’nun ihtişamını yeniden kazanmak amacıyla takip edilen siyasetin bir parçası olduğunu iddia etmeye başladılar.
Türk hükümeti ve kurumlarının sponsorluğunda Kudüs’e ve halkına sağlanan on milyonlarca dolar değerindeki her türlü maddi ve manevi desteğin yanı sıra gerçekleştirilen kalkınma projelerini yoğun bir şekilde izlemek amacıyla Tel Aviv yönetimi tarafından görevlendirilen bu organların, süreci sürekli takip edip raporladığı görünüyor.
Kudüs’ün sokaklarında yürüyüp halkıyla konuşan herhangi biri, Kudüs’ün Arap yönetimlerin desteğinden mahrum kaldığı bir dönemde, bu kutlu Kent’in Türkiye tarafından yeniden imar edilerek, insani ve sosyal projelere finansman sağlanmasının, Kudüslülerin acısını nasıl hafiflettiğini açıkça görebilir.
Belki de Türkiye’nin hizmetlerinin Kudüslülerin gönlündeki büyüklüğünün anlaşılması açısından herhangi bir Türk yetkili veya kurum koordinatörünün ziyareti esnasında gösterilen ilgi ve misafirperverliğin seviyesini görmek yeterli olacaktır. Kudüs halkı önceki Diyanet İşleri Bakanı Mehmet Görmez’in Mayıs 2015’te Kudüs ziyaretinde Aksa Mescidinde namaz kıldırıp hutbe okumasını ve yaptığı duayı hâlâ unutmuş değiller ve her fırsatta övgüyle anıyorlar.
Bu kısa yazıda, Türk projeleri hakkında ayrıntılı bilgi vermek zor olabilir, ancak genel insani yardım projelerinin yanı sıra sadece birkaçını hatırlayacak olursak; El-Kudüs Üniversitesi’ndeki öğrenci yurtlarının inşası, Şeriat Mahkemesinin arşivlerinin hazırlanması, yaşlı bakım evi ve rehabilitasyon merkezinin onarımı, Kudüs okullarına elektronik ekipman ve teçhizatın sağlanması, evlerin ve ticari hanların tamiri, bazı okullarda derslik sayısının arttırılması dahil olmak üzere daha birçok kalkınma projesi gerçekleştirmiştir.
İsrailliler, Kudüs’teki yardımlarının çoğalması ve Türk nüfuzunun gittikçe artmasını iki nedene bağlıyorlar:
Birincisi, Müslüman kardeşlerine sahip çıkma duygusunun varlığı, Türkleri Mescid-i Aksa’ya sahip çıkmaya itiyor.
İkincisi, Türk liderlerin Arap ve İslam dünyasında Osmanlı tarzı bir yönetim anlayışıyla bölgesel bir rol oynamaya yönelik isteklerinin varlığı.
Aslında, İsrail’in açıklamaları bununla sınırlı değil. Türkiye’yi, Osmanlı’nın şanlı günlerine dönüşe hazırlık amacıyla “Kudüs’ü araç olarak kullanarak içerideki etkin bazı sosyal, politik ve kabile güçlerini baştan çıkarmakla”suçlama noktasına gelmiş durumda.
Aynı zamanda Ankara açısından da Kudüs’teki nüfuzunu arttırma konusundaki açık politikası artık gizlenen bir sır değil. Türkiye, vatandaşlarının Mescid-i Aksa’ya yoğun ziyaretlerde bulunmalarını teşvik etmesi ve Kudüslü öğrencilerin eğitimlerini Türkiye’de tamamlamaları için burs imkânı sağlaması bu isteğin yansımalarından sadece bazıları…
İsrail, güçlü bir devlet olarak Türkiye’nin Kudüs’teki nüfuzunun artmasıyla yakından ilgileniyor gibi görünüyor. Dolayısıyla, bu etkiyi sınırlama konusundaki hesaplarını dikkatli ve hassas bir şekilde yürütüyor.
Son olarak, Tel Aviv’in Ankara ile olan ilişkilerini geliştirmeye ilgi duyduğu doğrudur. Ancak aynı anda Kudüs sokaklarında Türk bayraklarının asılması, Kudüs’ün duvarlarını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğraflarıyla süslenmesinden tutun, Türk restoranların sayısının artması konusunda kendini pek rahat hissetmediği de gayet açıktır. Fakat engel olamadıkları bu durumun Türkiye’nin Kudüs’te nüfuzunu arttırma konusunda ne derece ciddî olduklarının işaretlerdir.