Cumhurbaşkanı’nın Neonazi benzetmesi, İsrail’i acıtmış!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Adolf Merkel’giller için yaptığı “Neonazi” benzetmesi, İsrail’in canını sıkmış!
Ayyyy nasıl “sıkmış”, nasıl...
Dersin Reis’in her sözü bunların “gırtlağında” kılçık, boynunda ilmek, alnının çatında kurşun, böğründe hançer, boynunda Zülfikâr, kursağında zakkum...
Ciğerleri ağızlarından gelir gibi cevap veriyorlar...
İdam sehpasında konuşur gibi...
Son nefeslerini verir gibi...
Çünkü şimdiye kadar, eğik, entegre, salla başını al maaşını tipinde Cumhurbaşkanları gördüler...
Karısının akrabaları Doğubeyazıt’ta akaryakıt kaçakçılığı yapan mahkeme suratlılar gibi, Tayyip Erdoğan da milletin yularını ellerine teslim etsin diye beklediler...
Yani...
Erdoğan gibisine alışık değiller...
Gerçek bir lider görmeyi, Selahattin-i Eyyubi gibi bir başkumandan görmeyi hazmedemediler.
Hazmedemediler de ne oldu peki?
Ariel Şaron gibi sekiz yıl, ölüm döşeğinde çürüdüler...
Şimon Peres gibi felç geçirdikten sonra geberdiler...
Rockefeller canavarı gibi döktükleri Müslüman kanına bulanmış melun ruhlarıyla geberip, cehenneme gittiler!
Peki sıradaki?
Homo-Feto mu?
İngiltere Kraliçesi mi?
Natenyahu mu?
Dünyayı karıştıran bu ölümlülerin tasmasını takanlar da Hamamönü’nde çok beklediler...
Gezi Kalkışması’nda Erdoğan’ın linç edilmesini...
17-25 Aralık’ta, fişinin çekilmesini...
Kobani İşgali’nde, “geminin” batmasını...
Çukur eylemlerinde, “türbülansa girip” kurtulamamasını...
7 Haziran’da, sandığa çakılmasını...
1 Kasım’da kaybetmesini...
15 Temmuz’da, çoluğuyla çocuğuyla suikasta kurban gitmesini...
Peki ne oldu?
Allah’ın dediği oldu!
Reis yaşadı...
Hamamönü’nde “tuzak” kuran dinozorun salası okundu!
Helvası kavruldu...
Mevlid lokumları yendi...
Lacivert takım elbiseler, “soyha” diye dağıtıldı...
Ne ibretlik akıbetler, öyle dğil mi?
Gördüğünüz gibi Allah, hainlerin planlarını bozuyor.
Tuzaklarını başlarına geçiriyor!
Yollarını kesiyor...
Bir şey olmalarına fırsat vermiyor!
Ümitlerini sinelerinde bırakıyor.
Planlarıyla, projeleriyle yerle yeksan ediyor!
16 Nisan yaklaşırken pısan trübin dostlarının kulağına küpe olsun...
15 Temmuz’da şaha kalkan milli diriliş, işi savsaklayan bu sessiz seyircileri önüne katar, tribünlerden sürüklerse kimse alınmasın!
Ağlak kompozisyonlar, “dava arkadaşlığı” edebiyatları, acındırmalar, vefasızlık gördük artislikleri... Artık yemezler!
Ya adam olup konuşun, ya da sonsuza kadar susun!
Ya dava adamı olup meydana çıkın, ya da Can’cıklar, kancıklar gibi Adolf Merkel’e sığının!
Aha da gözümüz üstünüzde!
Milletin gözü... Allah’ın kudret gözü!
Benden kaçsanııız, millete yakalanacaksınız. Milletten kaçsanııız Allah’a yakalanacaksınız!
Yani...
Ya adam olacaksınız, ya defolacaksınız!
16 Nisan’da millet çekince kalleşlere “evet” kılıcını, baş bir yana leş bir yana!
Millet, o habis dünyalarınıza “zelzele” olmak için sandığa gidecek!
Konuşmanız gereken yerde, işbirlikçilik yapıp sustuğunuzun hesabını sormak için!
Tribün dostlarına “bedel” ödetmek için!
İhanet cephesiyle işbirliği yapan Brutüs’lerin dünyasında taş üstünde taş, gövde üstünde baş koymamak için!
Yüzünü kıbleye değil de Pensilvanya’ya dönen sinsi hainleri, kanalizasyon çağlayanlarında boğmak için!
15 Temmuz “demo”ydu...
Milli dirilişin peşrevi!
Huuuu!
O fısıltıların sahiplerine söylüyorum!
Hadi, sıkıysa bir daha deneyin!
Uzun metrajlısı “vizyona girince” bakalım nasıl ecel terleri dökeceksiniz!
Aha da millet burada!
Yerin üstünde mi, altında mı olacağınıza kendiniz karar verin!
Yok, ille de Reis’e, millete ihanet ederek şarampole yuvarlanmak niyetinde iseniz, biz de sizi seve seve siyaseten nakavt olan “enkazın” arasına defnederiz!
Sonra da press...
Ne isminiz kalır ondan sonra ne de esameniz...
Ha bu böyle biline!