• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mehtap Yılmaz
Mehtap Yılmaz
TÜM YAZILARI

Baykal, Zirve Üniversitesi’nde ne işler çeviriyor?

27 Kasım 2014
A


Mehtap Yılmaz İletişim: [email protected]

Baykal’ın pek zamandır sesi soluğu çıkmıyordu.

CHP liderliğinden, cerrahi bir “operasyonla” ağrılı-sızılı alındığı günden beri, Pensilvanya kumandalı CHP’deki etkinsizleştirilmiş konumunda, süt dökmüş kedi gibi oturuyordu.

Bugün, Paralel Yapı’nın Zirve Üniversitesi’ndeki PDY ZİRVESİ’ne katıldığını öğrenince duyduklarıma inanamadım doğrusu! Bölge İmamları’nın Zirve Üniversitesi’ni kurtarma operasyonunun “beyin takımında” o da varmış!

Kim yok ki?

AK Parti il başkanı nam-ı diğer “selamsız Ahmet (Uzer)” de, Zirve Üniversitesi’ni nasıl kurtarsak diye kara kara düşünüyor kendince! Yazık, hele Belediye Başkanımız? Ablalık bu… Eh mecbur...  Yazık, onca işin gücün arasında bir de Zirve’ye ablalık ediyor.

Bu işin içinde AK Parti’nin, ilçe Belediye Başkanları ve üst düzey parti mensupları da var. Dicle Üniversitesi var, var da var…

Zirve için verilen “kurtuluş savaşı”, Bank Asya için verilen kurtuluş savaşını dahi geride bırakıyor.

Bir ara Kılıçdaroğlu da cemaat imamlarının “VİP” davetlisi olarak Zirve’ye çıkmıştı, yazmıştım hatırlarsanız. CHP teşkilatını eze eze, üze üze, partilileriyle görüşmeden Nakıboğlu ailesiyle, Antep sofrasının tadını çıkarmıştı! 

Şimdi de Baykal, Zirve’de…

Ne çektin be Zirve?

GEZİ İŞGALİ “DEMOKRATİK HAK” İSE?

Kaldırım taşlarını mı söktüm?  

Çöp konteynırlarıyla barikat mı kurdum?

Bankamatikleri, esnafın iş yerlerini mi yakıp yıktım?

Elektrik direklerini mi söktüm?

Polise taş ve sopalarla mı saldırdım?

Polis araçlarını mı hurdaya çıkardım??

TOMA’ları mı tekmeledim?

Milletin arabalarına mı zarar verdim?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yaptıkları gibi, duvarlara ana-avrat küfürler mi yazdım?

Belediye otobüslerine molotoflarla mı saldırdım?

Dağa mı çıktım?

Terör örgütü mü kurdum?

Darbe mi yaptım?

Vatana ihanet mi ettim?

AIPAC’ın beslemesi mi oldum?

BND’nin taşeronluğunu mu yaptım?

Kozmik odayı mı dinledim?

Casusluk mu yaptım?

Alüftelerin peşinden koşanları mı fişledim?

İnsanlara şantaj-montaj mı yaptım?

Hâkim, savcı mı satın aldım?

Mahkemelerin altını üstüne mi getirdim?

Üniversite sınav sorularını mı çaldım?

Polis sınav sorularını mı adamlarıma verdim?

Kurban paralarıyla malikâne mi aldım?

Gazeteme zorla abone mi yaptım?

Fakirin fukaranın hakkını mı vantuzladım?

Vergi mi kaçırdım?

Allah, evlerine ateşler mi salsın dedim?

Çoluklarıyla, çocuklarıyla yere batsınlar mı dedim?

Ümitleri sinelerinde kalsın, Allah yollarını kessin, bir şey olmalarına fırsat vermesin mi dedim?

Lanetleşme mi teklif ettim?

Karılarını boşama düellosu mu teklif ettim?

Başbakana firavun mu dedim?

MİT müsteşarına operasyon mu düzenledim?

Cumhurbaşkanı’nı diktatör mü ilan ettim?

Elbette eleştiri yaparken, irtifa kaybetmedim! Bu çukurların hiçbirine düşmedim!

Eleştirimi de, protestomu da terörist yöntemlerle değil, 

F Tipi korkaklar gibi başka kimliklerle adres açarak değil, Gezi İşgalcileri gibi yüzümü saklayarak değil, çocukları camdan atıp işkenceyle öldüren Kobani eylemcileri gibi değil, adam gibi yaptım! Bu yüzden şeref duyuyorum, bu davaları zül sayacak değilim!

Gezi İşgali sürecini düşünün… Cumhurbaşkanı Erdoğan ile etrafındaki üç beş inanmış adamın yalnızlığını… Çevrecilikten darbeciliğe evrilen Gezi İşgalcileri’nin demokratik hak ve özgürlüklerine nasıl sahip çıktıklarını hatırlayın.

Bakalım bana 29 dava açan Rahmi Koç’un denize çiş yapan oğlu Mustafa KOÇ, Gezi İşgali sürecinde memleketi başımıza yıkanlar için ne söylemiş?

“İleri demokrasilerdeki gösteri hakkı nasıl mevcutsa Türkiye de dünyanın parçası olacaksa ki ona oynadığımızı biliyorum. Şiddet kullanılmadığı müddetçe, gösteri hakkının doğal olması lazım…”

İyi de, sadece kelimelerle yaptığım düşünce açıklamalarımı, Koç, niye savcıya şikayet etti? 

Eleştirilerimin demokratik hak ve özgürlükler kapsamında görülmesi için, Gezi İşgalcileri gibi şiddete mi başvurmalıydım?

17 Aralık ve sonraki süreçte, İstanbul sermayesi ve F Tipi casus terör örgütüne karşı mücadele ederken, AK Parti içerisindeki isimler, “Neyine güveniyorsun da koskoca sermaye devlerine, Gülen cemaatine karşı kılıç çekiyorsun? Arkanda parti mi var, örgüt mü var, sermaye mi var?” derlerdi.

Ben de, “onlarda para, güç, bizde iman kuvveti var” derdim. “Bırakın onlar Neoconlara güvensin, biz Rabbimize güvenelim…” 

Zira biz, “yalnız Allah’a ibadet eder, yalnız O’ndan yardım dileriz.” Öyle barkodlu beslemeler gibi paraya, güce, makama eğilmeyiz! Gücü değil, hak ve hakikati gözetiriz. 

“Kim var!” denildiği vakit, sağımıza solumuza bakmadan, “ben varım” diyecek kadar yürekliyiz. Allah’tan başka ne kimseden korkar, ne de çekiniriz! 

Duysun barkodlu beslemeler! Duysun parasına, derin güçlerine güvenenler! Duysun, muhafazakâr parasını KOÇ’un toynakları altına serenler.

Bizi davalarınızla korkutamazsınız! İşte buradayız, Allah’ın izniyle dimdik karşınızdayız!

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23