• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Latif Erdoğan
Latif Erdoğan
TÜM YAZILARI

Tavsiyemdir..

13 Mayıs 2017
A


Latif Erdoğan İletişim: [email protected]

Politika, kaotik bir dünya içinde kendine alan açma sanatıdır. Bu kaotik alan pek çok karmaşanın serbest oyunlarını denediği bilinmezler denklemidir. Bu sebeple de bütünü birden kuşatılmadıkça, denklemin isabetli adresini keşfedebilmek zordur. Zaten seçilen politikacılar bu zoru başarmak için seçilir; ya başarır ya da başaramazlar; fakat demokratik ortamlarda onlara tanınan süreçte bir başkasının sürdürülen politikaya müdahale hakkı yoktur. Başaran bir daha seçilme hakkını ve şansını elde eder; başaramayanlar ise elimine edilirler, şanslarını kaybetmiş olurlar.

Politikacı, kişilerle olan ilişkilerini sürekli canlı tutmak zorundadır. Toplumun değerlerini ve ön kabullerini bilmeyen ve bu bilgi kriterlerine uyumlu harekette bulunmayan bir politikacının başarı şansı da yok demektir. Problemleri çözmede mahir bir politikacı mutlaka zamanın eğitici ve öğretici fonksiyonundan istifade ediyor demektir. Problemleri harmanlayan ve onları bir çırpıda halletmeye kalkan politikacı ya çok acemidir; ya da hiç politikacı değildir. Problemleri küçük parçalara ayırıp zamana yayabilen politikacı hem tecrübeli hem de işinin ehlidir.

Bizde politika kavramının sabıkası hatırı sayılır oranda kabarık olduğundan, büyüklerin ve özellikle de Peygamberlerin ve Peygamberimizin bazı davranışlarını bu meyanda tefsire tabi tutup yorumlamak yanlış anlama ve algılamalara da sebebiyet verebilir. Bu açıdan da politikayı “mudarat” kavramıyla eş anlamlı kabul etmekte fayda var.  

Bir gün Peygamber Efendimiz Hz. Ayşe validemizin hanesinde otururken eve doğru gelmekte olan bir adamı gösterir ve onun münafık olduğunu söyler. Adam gelince de Efendimiz ona iltifatta bulunur, dediklerini dinler ve adamı gönderir. Hz. Ayşe validemiz adam gittikten sonra Peygamber Efendimize davranışının hikmetini sorar. Efendimiz: “Farzları yerine getirmekle yükümlü kılındığım gibi insanları idare etmekle de yükümlü kılındım” buyurur. “İnsanları idare etmekle..” cümlesi hadisin orijinal metninde “mudaratünnas” şeklinde ifade edilir. 

Münafıkların reisi Abdullah b. Übey b. Selül vefat edince, Peygamberimiz, Hz. Ömer’in bütün itirazlarına rağmen onun cenaze namazını kılar. Hatta iyi bir sahabe olan İbn-i Selül’ün oğlu Abdullah’ın ricasını kırmaz ve elbisesini İbn-i Selüle kefen yapılsın diye ona verir. Bu davranışı belki de İbn-i Selüle bağlı yüzlerce münafığın gönlünü fetheder ve onların samimi birer Müslüman olmalarını sağlar. 

Peygamber Efendimiz Huneyn savaşında elde edilen ganimetlerin büyük bir kısmını Mekke fethinden sonra Müslüman olmuş Kureyş’in ileri gelenleri arasında taksim eder. Hatta Ensar’a hiç pay ayırmaz. Bu durum Ensar topluluğunun gençleri arasında dedikoduya sebep olur. Kılıçlarımızdan daha onların kanları damlıyor; halbuki ganimet onlara verildi, biz ise mahrum bırakıldık, derler. Efendimiz bütün Ensar topluluğunu bir araya toplar ve bir başkasının orada bulunmasını yasaklar. Sonra da onlara yaptığının hikmetini anlatır, bütün isteğinin yeni İslam’a girmiş bu insanların kalplerinin İslam’a ısındırılması olduğunu söyler. Sonunda da “istemez misiniz, başkaları evlerine, develerle, koyunlarla dönsünler; siz ise Allah’ın Resulüyle evlerinize dönün” der. Bütün Ensar gönül hoşnutluğu ile bu taksime razı olur; bayram sevinci içinde Medine’ye dönerler.

Peygamber Efendimiz, bir gün Hz. Ayşe validemize Kureyş’in, yıkılan Kâbe’yi yeniden inşa ederken, Hz. İbrahim’in attığı temeller üzerine inşa etmediklerini, mali sıkıntı sebebiyle Kâbe’nin bir bölümünü inşaya katmadıklarını söyler. Ve bu sitemli anlatıdan sonra, “eğer kavminin küfürden kurtuluşları henüz çok erken olmamış olsaydı, muhakkak o bölümü de Kâbe’ye dahil ederdim” buyurur. Böylece, fitneyi tahrik etmemek adına tatbik edilecek stratejiyi ve problemleri halletmede işi zamana yaymanın önemini bizlere pratikte göstermiş bulunur.

Hz. Ali, hasımlarına yaptığı bir sözlü göndermede buyur ki: Eğer Allah Resulünden bir söz naklediyorsam, onda asla doğrudan başkasını söylemem. Ama kendi aramızda konuşuyorsak, muhakkak ki harp hileden ibarettir. 

İcraatta bulunsun diye seçtiğimiz politikacıların, siyaset adamlarının, olayları bir bütün olarak ve bütün dengeleri gözeterek icraya dökmek durumunda kaldıkları bazı noktalarda, bizim bilgi eksikliğimize ve parçacı bakışımıza toslayan yanlışları ve eksiklikleri bu zaviyeden değerlendirip aceleci tenkitlerle işi sarpa sardırma yanlışına düşmememiz için bu yazıyı bir derkenar (sayfa kenarına düşülen not) olarak kabul edin. Bu bir.

Tek cephe ve nokta atışlı olması gereken FETÖ mücadelesini, cepheyi çoğaltarak ve hasmı çeşitlendirerek açmaza kilitlemek isteyenlerin ne sözlerine, ne de yaptıklarına asla prim vermeyin, bu da iki. 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23