• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Latif Erdoğan
Latif Erdoğan
TÜM YAZILARI

Seçim - FETÖ ve son zırvaların deşifresi

15 Haziran 2019
A


Latif Erdoğan İletişim: [email protected]

Maksadı İstanbul’a yazık etmekten başka bir şey olmayanlar dışında hangi sağduyu sahibi 23 Haziran Büyükşehir İl Belediye Başkanı seçiminde Binali Yıldırım’dan başka bir adaya oy verebilir ki? İmkânsız ve mümkün değil.

Ola ki biri böyle yanlış yaptı; o kişi kendisini vicdan denen yargıcın önünde nasıl savunabilir, aklıselimin muhasebe kütüğüne hangi meşru gerekçeleri not düşebilir ki? O da mümkün değil. Öyleyse bu tür mümkün olmayanlara kördüğüm vurup sonradan karalar bağlamak yerine herkes aklını, ferasetini, basiretini kullanmalı ve bu seçimde tavrını geleceğimizin aydınlık tayflarının bir bir üzerimize sökün edip bize ulaşacağından kuşku bulunmayan Binali Yıldırım’la özdeşleşecek dönemden yana belirlemelidir.   

Öküz altında buzağı aramanın anlamı yok. Binali Yıldırım’ın Diyarbakır konuşmasında sarf ettiği sözleri, tarihi bağlamından koparıp da yorumlamak fevkalade yanlış bir yaklaşım. Cumhuriyetin kuruluşu yıllarında gerçekleşen bir vakayı, o bölgelere ait o günkü isimleriyle dillendirmek ne bugün o bölgelere aynı ismi vermek anlamına gelir ne de böylesi bir arzuyu deşifre eder. O dönemde oraların isimleri öyleydi; onun için de o isimlerle anılıyordu. Daha sonra isimler değişti, şimdi de mevcut isimleriyle anılma durumunda.  

Binali Yıldırım çok yönlü mükemmellik örneği ile somutlaşmış bir aday. Kendi görev alanlarındaki başarıları bir yana, Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçişte sergilediği alicenaplık asla unutulmamalı ve daima vefa ile mukabele görmelidir. İstanbul Belediye Başkanlığı onun siyasi kariyerine bir şey ilave etmeyeceği ortada, ama onun İstanbul’a artı değer olarak kazandıracağı çok şey olacağı da gün gibi aşikâr. Güneşe gözünü kapamak gündüzü gece etmez, sadece gözünü kapayanlar güneşin elvan elvan ziyasından kendilerini mahrum etmiş olurlar.  

Ekrem İmamoğlu, son sergilediği tavırları da göz önünde bulunduracak olursak çok yönlü eksiklikleri bulunan bir aday. Öyle olmasaydı da bir takım artı yanları bulunsaydı yine onunla ilgili olumsuzluk kanaatimiz değişmezdi; çünkü ittifak ettikleri topluluklar ortada, biri PKK diğeri FETÖ. Yani Allah’ın, meleklerin ve bütün müminlerin laneti üzerinde iki topluluk. Onlarla ittifak edenin kimlerle ihtilaf halinde olacağı her türlü izahtan vareste.      

Nasrettin Hoca, kuru bir bitkiyi alıp çöl gibi bir yere dikmiş, sonra da üzerine bevletmiş. Ardından da görüp göreceğin rahmet işte bu kadar, demiş. Seçim sonrası, alelacele mazbatayı kapıp on sekiz gün İstanbul Belediye başkanlık koltuğunda oturan İmamoğlu’nun, göreceği siyasi ikbal bundan ibaret. Seçim sonrası travma yaşamaması için psikolojik hazırlığını bu kıssadan hisse çıkararak yapsa iyi olur, diye düşünüyorum.

FETÖ elebaşının son zırvalarını deşifreye gelince: Öncelikle şu bilinmelidir ki, Gülen’in hastalığı ile ilgili yapılan bütün ifşaat kurgudur, yalandır, taktikseldir. Bu taktik örgüt içinde duygu sömürüsü, dış kitle içinse oyalama, vakit kazanma işlevi görür. Sözde, Gülen bu taktiğini “Ben hastayım dedi” (Saffat, 89) ayetine dayandırır. Ve bu taktiği sık sık kullanır. Gülen’in kıt aklı bu taktiği keşfe yeterli değildir; ona bu taktik, çok zaman önce, birinci dereceden müşahidi olduğum şekliyle bir başkası tarafından telkin edilmiştir.     

İkincisi, söz konusu sohbet/görüşme/toplantının aslı, neşredildiği tarihten çok önce yapılmıştır. Katılımcılar, gönderildikleri yere vardıktan sonra da özel bir çekim yapılmış, neşredilmiştir. Yani o toplantının muhatapları kesinlikle o çekim esnasında kameraya yansıyan sırtı kameraya dönük başları takkeli figüranlar değildir.  

Bu mesaj, örgütün genel kitlesine gönderilmiştir. Orada anlatılmak istenenler de asıl muhataplar tarafından örgüt bireylerine bir bir izah edilip açıklanmıştır. Mesajın gönderilmesi, görev yerlerine yeni giden kadro fertlerinin meşruiyetini deklare içindir.

Tecvit dersi alegorik bir anlatımdır. Eski ders kitaplarında bu ders ebcet ve Sübhaneke ile başlar, sonra kısa surelerle devam eder, Nas suresiyle işin başlangıcı tamamlanır. Gülen, bu sürecin bittiğini, yeni bir sürecin başladığını söylüyor. Bu yeni süreç tamamen yenilenmiş bir kadro ile ve Bakara suresini okuyarak, yani çok uzun süreye yayılı bir çalışma planı yaparak gerçekleşecektir.

Kaleden maksat devlet yapısıdır. Kale kapılarının açılması, 17- 25 Aralık ve özellikle 15 Temmuz sonrası kapanan kapıların tekrar açılmaya başladığını imadır. Bu yolla ve eski acemiliklerin verdiği yanlışları da düzelterek uzun soluklu bir çalışmaya girildiği söylenmektedir. Gaye ve maksat yine, bütün kadrolarıyla devlet birimlerini ele geçirmektir.

Temkinli (dikkatli, üstü örtülü) konuşuyorum, demesi iki gayeyi içerir. Birincisi örgütsel kitleyedir ki, benim burada örtülü anlattığım hususlar, sizlere gönderilen yeni vazifeliler tarafından açılacak, izah edilecektir demektir. İkincisi ise dış kitle takipçilerini kandırarak kayda geçen bu konuşmanın asıl toplantı konuşması olduğuna inandırmak içindir. Hâlbuki asıl toplantı çoktan yapılmış, iştirakçiler gönderildikleri yere çoktan gitmişler ve yeni vazifelerine başlamışlardır. 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23