• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Latif Erdoğan
Latif Erdoğan
TÜM YAZILARI

Putin ceviz ağacı değilse..

10 Ekim 2015
A


Latif Erdoğan İletişim: [email protected]

Rusya, Suriye meselesine aktif askeri müdahalede bulunmakla yeniden pike yapmaya hazırlandığını gösteriyor. Birinci düşüşünden, şans eseri, biraz da Gorbaçov’un marifetiyle az hasarla kurtulmasına rağmen, yanlışından dönmezse, bu sefer çok hasarlı sonuçtan kurtulamayacağa benziyor.

Amerika ve Batılı ülkeler tarafından tamamen yalnızlaştırılan Rusya; zorunlu bir yönelişle tutunduğu doğu ittifakı dalından git gide ellerini gevşeterek kendi hazin sonunu hazırladığının ne kadar farkında? Esed rejimine bu denli arka çıkması, başından beri politik anlamda sürdürdüğü desteği askeri noktaya taşıması, palazlanmaya yüz tutmuş böylesi küresel denge gücünün, tekerrür eden yanlış bir hamleyle, gücünün kırılması, tekrar kaosa sürüklenmesi adına Amerika ve Batının oyununa geldiğinin bir işareti, bir göstergesi olduğunu görmemek siyasi körlükten başka şeyle izahı mümkün olmayan bir davranış, bir tarihi yanılgıdır. Bu tür bir yanılgıdan, dünyayı tek kutupluluktan kurtarmaya matuf bir katkı beklemek ya bir illüzyon, ya da bir züğürt tesellisidir.

Rusya, kime karşı güç gösterisi yapıyor? Ortadoğu ülkelerine ise, zaten gereksiz. Zaten Ortadoğu ülkeleri Rusya’nın çok yönlü müttefiki. Amerika ya da Batı’ya ise, bu da lüzumsuz. Onlar Rusya’nın hem askeri hem de ekonomik gücünü belki kendilerinden daha iyi biliyor, daha yakından takip ediyorlar. Demem o ki, Rusya’nın Suriye meselesine askeri yolla müdahalesi, prestij beklentisi adına kendisine zerre kadar getirisi olmayacak, aksine mevcut prestijini ciddi şekilde sarsacak aceleye getirilmiş, düşünmeden yapılmış stratejik bir hatadır; taktiksel bir falsodur.

Elbette, dünyanın tek kutupluluktan kurtulup tamamen kutupsuz bir siyasi platforma dönüşmesi hepimizin arzusu, isteği, beklentisidir. Bu sonucun, adalet şuurunun, çıkar ilişkili siyasi teamülün önüne geçmesiyle mümkün olacağı açıktır. Esed rejimi gibi, bütün iç siyaset kurgularını zulüm üzerine kurmuş siyasi aktörü desteklemek, esasen adalet merkezli gerçekleşecek kutupsuz dünya görüşünün tamamen aksi bir icraata alet olmaktır. Söylenen maksatla, gerçekleştirilen fiili durumu birbiriyle uyumlu kılmanın yolu ise, derhal bu yanlış uygulamadan vaz geçmek; Türkiye ve müttefiklerinin Suriye ile ilgili yürüttükleri insani yanı ağır basan faaliyetleri desteklemek; Suriye halkını, kendilerine musallat bu kanla beslenen zalim rejimin elinden kurtarmaktır.

 Türkiye, hem Suriye hem de Rusya ile ilgili uluslar arası ilişkilerinde ilkeli duruşa sahiptir. Kişisel sempatinin dış politikada öncelikli ve vaz geçilemez gerekçeler olmadığını Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsında Türkiye bir daha göstermiştir. Nitekim, Esed ailesiyle gelişen dostluk periyodu, onun zulme tevessülü ile son bulmuştur; Putin ile gerçekleşen yakınlaşma da eğer Rusya, Suriye meselesindeki yanlışını sürdürürse aynı akıbete doğru seyretmektedir. Şüphesiz, olumsuz sonuçlar doğuracağı baştan belli bu tavır sergilemeler risklidir; fakat hiçbir risk insanlık suçu işlemek kadar kötü neticeli değildir.

Rusya ile Türkiye’nin ilişkilerinin bozulması mutlaka Amerika’yı, Avrupa’yı ve Suriye konusunda hep Türkiye karşıtı kartlar oynamayı alışkanlık haline getirmiş olan İran’ı memnun edecektir. Bu devletlerin yanında, illegal yolla devletleşmeye talip FETÖ ve PKK gibi uluslar arası ölçekte taşeronluk yapan terör örgütlerini de memnun olacaklar arasında saymamız gerekir. Onlara göre, Türkiye’nin başına doğrudan Rusya gibi bir gaile açılırsa, bu, Türkiye’nin gündemindeki önceliklerin değişmesi anlamına gelir. Yani, FETÖ ve PKK yedikleri bunca darbeden sonra, kendilerine gelip toparlanacakları ölçekte bir fırsat yakalamış olurlar. FETÖ açısından bir başka avantaj da, Putin’e yakınlaşıp Rusya’da hezimet yaşayan faaliyetleri yeniden canlandırmak fırsatını yakalama ihtimalidir. Belki de FETÖ lideri, eğer hala hayatta ise, Rus Şarkiyat Enstitüsü başkanı ve tecrübeli bir Rus istihbarat ajanı Ribakov’la, mevcut Suriye politikalarını destekleyen mesajını Putin’e göndermiştir bile..

Bu tür fantastik beklentiye kapılanlar, elbette yine hüsrana uğrayacaklardır. Rusya’nın Türkiye’yi askeri anlamda karşısına alma gibi bir lüksü yoktur, ebediyen de olmayacaktır. Suriye politikasında, daha önce karşı görüşlerinde direten Amerika ve diğer müttefikleri nasıl sonuçta Türkiye’nin savunduğu ilkelerin doğruluğunu kabul eder duruma geldilerse, Rusya da çok geçmeden bu doğruyu görecek ve Türkiye yanında yer alacaktır.

Sosyalizm, glasnost ve perestroyka gibi siyasi, Afganistan gibi askeri ağır tecrübeler yaşamış bir devlet olan Rusya’nın kendisine yeni maceralar aramayacak kadar aklı başında olacağını düşünüyorum..

İlk defa devlet başkanı seçildiğinin ilk günlerinde, Putin, Rusya’yı kısa sürede toparlar ve uzun süre de Rusya’nın başında kalır, demiştim. Sohbet ettiğimiz grubun içinde sahanın uzmanı akademisyenlerden biri, müstehzi bir tavırla tebessüm ederek, tam aksi görüşte olduğunu söylemiş ve Putin’e altı aylık siyasi ömür biçmişti. Hatta beni, iddialaşmaya bile davet ettiğini hatırlıyorum..

Şimdi Putin’e baktığımda, siyasi reflekslerinin zaafa uğradığını görüyorum. Her kemalin bir zevali oluyor. Putin, siyasi hayatını sonlandırsa bence de iyi olur. Tabii, ben ceviz ağacı gibiyimdir, gölgemde ot bitirmem, diyen Gülen gibi o da ceviz ağacı cinsinden değilse.. 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23