• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Latif Erdoğan
Latif Erdoğan
TÜM YAZILARI

Kar kış ve sonrası..

31 Aralık 2016
A


Latif Erdoğan İletişim: [email protected]

Mevsiminde yağan kar, rahmettir, berekettir. Yurdumuz, böylesi bir rahmet ve bereketten nasip payı büyük günler yaşıyor.

Tefekkür etmek isteyenlere işte muhteşem manzara: Yeryüzü kefen bezine bürünmüş, bizleri finalde geleceğimiz hale uyarıyor. Sadece bir farkla ki, bizim kefen bezine sarılı hale geleceğimiz vakit bilinmiyor, gizli bulunuyor. Ama, bu bilinmez vakit, bizim sonuçta bürüneceğimiz hali bilmemize mani değil; en gafilimiz bile bir gün öleceğini, kefenleneceğini ve toprağa gömüleceğini biliyor. Her gelecek yakındır; bu anlamda ölüm de yakındır. Efendimiz, dünyevi ve cismani lezzetleri, zevkleri kast ederek, lezzetleri acılaştıran ölümü çokça hatırlayın, buyuruyor. Ölümü vuslat, ölümü şeb-i arus kabul edenler zaten o vakti kara sevdalıların sevgililerini bekledikleri gibi bekliyor..

Karanlığın koyulaşması nasıl gündüzün yakınlığını haber veriyorsa, kışın şiddeti de baharın elvan elvan ihtişamını haber verir. Bu manada şimdi yaşanan şiddetli kış, kısa süre sonra baharımızda açacak tebessüm goncasının ilk rüşeymleridir; fırtınalar, yağmurlar, karlar rüşeymlerin doğum sancısını haber veren hallerdir; yani hepsi birer muştu, hepsi birer müjdedir..

İçtimai hadiselere uyarladığımızda da aynı manzaralarla yüzleşiriz. Sadece Türkiye değil, bütün dünya yeni bir var oluşun eşiğinde bekliyor. Zulmün zifiri karanlığı, adalet sabahına uyanılacak vaktin çok yaklaştığının habercisi. Ahlakın bu kadar salma gezmesi, mefahirin bu kadar yerlerde sürünmesi, izzet ve ikballe İslam’ın, vakti geldiğinde kendiliğinden doğan güneşin tuluuna benzer fıtrilikte yeniden doğacağının işaretleri.

Devlet, dahili- harici sadmelerle eğer yıkılmazsa bünyesi daha da sağlamlaşır. Devletin başına musallat gaileler, bünyeye bağışıklık kazandıran hastalıklar gibidir; bu sayede bünye hayatın her türlü şartına hazırlıklı olur, bütün damarlarıyla hayata kök salan çınar gibi uzun asırlar yaşamaya hak kazanır.

 Uluslararası ilişkilerde ebedi dostluk olmadığı gibi ebedi düşmanlık da yoktur. Bu açıdan da dün dost olduğunuz bir ülkeyle bugün düşman, düşman olduğunuz ülkeyle de dost olmanız gayet mümkündür; sadece mümkün değil, tarihi tekerrürler içinde bakıldığında yüzlerce örneğiyle vakidir. Türkiye- Rusya arasındaki yakınlaşmayı da bu perspektiften okumak icap eder. Bu yakınlaşmanın sulh ve sükun adına, daha şimdiden müsmir neticeleri görülmeye başladı; Suriye bu sayede hızla istikrara doğru koşmaya başladı, inşallah çok kısa zamanda, yaşanılan kanlı, yangınlı, kâbus dolu yıllar sona erecek, Suriyeli kardeşlerimizin de yüzleri gülecek.

Dünyanın, doğu- batı arasında denge unsuru olacak jeopolitik yapıya sahip en önemli ülke olan Türkiye’nin varlığına her zamandan daha fazla muhtaç olacağı günler çok da uzak değil. Bu sebeple de Türkiye’nin, kökü doğuda bir batılı ülke olma konumunu korumasında zaruret var. Bu sebeple de hasımlarımızın, bizi sadece doğuya hapsetme niyetine matuf hareketlerine karşı akıllı, basiretli, ferasetli bir strateji geliştirmek zorundayız. Nasıl ki, doğudan kopuk bir batı mefkuresi yanlışsa, batıyı tamamen boşlamış bir doğululuk mefkuresi de yanlıştır. Doğru olan her iki yerde mevcudiyetini sürdürme konumunu güçlendirmek ve sürekli kılmaktır.

Bizim için söz konusu durum zaruri olsa da elbette ideal olan değildir. İdeal olan, doğu ve batıda güçlü olarak varlığımızı sürdürürken, “İttihad-ı İslam” mefkuresini hayata geçirmek ve bu anlamda tarihe ait bütün kültür mirasımızı canlandırarak bu mefkurenin tahakkuku uğruna seferber etmektir. Dillendirilen ve dillendirilmeden yapılan çalışmalar bağlamında bizim gördüğümüz, devlet sefinemiz o istikamete doğru seyr ü sefer halindedir. Kökü yerin derinliklerine doğru kök salarken dalları semaya doğru ser çeken ağacı henüz çekirdeğinde iken seyreden; ruha inşirah salan nameyi henüz terennüm edilmeden dinleyebilen seçkinler için bu böyledir; görmeyenler, duymayanlar elbette bu baziçede mazur sayılır.

Yeni anayasa taslağı komisyon görüşmelerinin kavgalı, gergin başlaması, yakın siyasi geleneğimiz açısından çok da şaşırtıcı değil. Ne ki, anlaşmalar, uzlaşmalar başladı ve yavaş da olsa ilerleme kaydediyor. Bence, en iyide, en doğruda, en güzelde ihtilaf edip durmaktansa, iyide, doğruda ve güzelde ittifak etmeyi yeğlemek gerekir. Sisteme, Başkanlık yerine Cumhurbaşkanlığı adının verilmesini de böyle değerlendirmekte isabet var. Zaten, siz protokolde ne derseniz deyin, cumhur ona “başkan” diyecektir.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23