• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Latif Erdoğan
Latif Erdoğan
TÜM YAZILARI

İşte size ölçüler: Hemen kendinizi keşfedin

11 Ağustos 2018
A


Latif Erdoğan İletişim: [email protected]

Her insanın bir hakikat-i sabitesi vardır. Bu hakikat-i sabite o insan için hakikat-i uzmadır. Hakikat-i uzması kendisine açılan ve onunla bütünleşen insan hem bu dünyada hem de öte dünyada en bahtiyar, en mesut insandır. 

İnsanların hakikat-i sabiteleri altı nevidir: Vechullah, Sıbğatullah, Eminullah, Veliyullah, Nurullah ve Ruhullah. Her insanda bu altı hakikatten birisi hakikat-i sabite, hakikat-i uzma olarak bulunur. Bu hakikatler esasen o insanın mahiyet ve karakterini de şekillendirir.
Toplumların önder, lider ve öncülerinde bu hakikat-i sabite daha çok “vechullah”tır. Çok yönlü kabiliyetli, istidatlı, sanatkâr insanlarda bu hakikat-i sabitenin “sıbğatullah” olduğu görülür. Bürokrat yapılı kişiler “eminullah” hakikat-i sabitesine mazhardırlar. Sofi meşreplerin hakikat-i sabitesi ekseriyet itibariyle “veliyullah”tır. Alim, allame, ilim ehli ve filozofların hakikat-i sabitesi “Nurullah”tır. Ruhullah hakikat-i sabitesi sadece nebilere mahsustur. Nebilere doğrudan varis olan alimler de konum ve derecelerine göre bu hakikatten istifade ederler. 

Söz konusu açılım bize bir gerçeği haykırır: Değersiz insan yoktur. Her insan kendi mahiyetinde bu ulvi hakikatlerden birini saklar. Bütün mesele insanın kendi hakikatine uyanabilmesi, kendi hakikat-i sabitesiyle barışabilmesidir. Hakiki terbiye de ancak bu şekilde gerçekleşir.

Tasavvufi gelenek, insan karakterinin oluşumunu onda galip olan ilahi isme dayandırır. Bu bakış açısı bize söz konusu ettiğimiz altı nevi hakikat-i sabitenin hangi ilahi isimlere dayandığını ifşa eder. Vechullah hakikat-i sabitesinin mazharlarında bu galip isim “Hu”dur. Sıbgatullah hakikat-i sabitesine mazhar olanlarda galip isim “Şekur”dur. Eminullah hakikat-i sabitesine mazhar olanlar “Zahir” ismine, veliyullah hakikat-i sabitesine mazhar olanlar ise “Batın” ismine mazhardırlar. Nurullah hakikat-i sabitesinin galip ismi “Hakim”dir. Ruhullah hakikat-i sabitesine mazharların galip ismi ise Lafzatullahtır. 

Her hakikat-i sabite hangi ilahi galip isme mazhar ise, o ismin anlamı ve muhtevası doğrultusunda bir terbiyeye tabi tutulmalıdır. Yoksa terbiye eksik hatta yanlış olur.

Bütün hakikat-i sabite nevilerindeki mazhariyetler her insanda hem keyfiyet hem de kemiyet bağlamında farklı farklıdır. Bu sebeple de insanlar kendi sabit hakikatlerine kendi istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde sahip olurlar. Gayret ve çalışmayla istidat ve kabiliyetlerini bu hakikat-i sabite istikametinde inkişaf ettirirler. 

Her insanın bir hakikat-i uzması olduğu gibi, bütün varlığın da yaratılış yönüyle (ontolojik bütünlük içinde) bir hakikat-i uzması vardır. Bu hakikat-i uzma “zıllullah”tır. Ve ismi, İsm-i Haktır.

Bütün varlığın ve her bir insanın bir hakikat-i sabitesi olduğu gibi, teker teker her bir “şey”in, her bir olayın da bir hakikati vardır. Bu hakikate ulaşanlar ilk sebebe de ulaşmış olurlar. İlk sebebe ulaşmış olmak, ilk sebebe tabi olmakla aynı anlamı taşır. İlk sebebe tabi olmayı başarabilenler, sonuçta daim başarılı olanlardan başkası değildir.

Onun içindir ki Kur’an-ı Kerim, Zülkarney’nin başarı hikâyesinden bahsederken hep onun bir sebebe tabi olduğuna vurgu yapar. Bu sebep, söz konusu ettiğimiz ilk sebeptir. Zülkarneyn’in bütün işlerindeki ve fetihlerindeki başarı, onun eşya ve hadiselerin hakikatine ulaşmış olmasıyla yakından alakalıdır.

Cenab-ı Hakk’ın üzerine kasem edecek kadar değerli kıldığı nefis (Şems Suresi, 7-10), nefs-i natıka ya da insan mahiyetinin bütününü ifade eden insanın zatıdır. Cenab-ı Hakk, insana, fücurunu, yani kötülük çeşitlerinin bütününü; takvasını, yani iyilik çeşitlerinin hepsini ilham etmiş, adeta kodlamıştır. Böylece insan kendi kendinin mürşidi, muallimi haline gelmiştir.

Bundan sonra kendini arındıran, takvaya sarılan kurtulacak, kendini bulandıran, kirleten ve fücura dalan da kaybedecektir. Bu kazanma ve kaybetme, insanın kendi mahiyetini temizleyerek inkişaf ettirme, kendinde mücmel olan istidatları geliştirme, cüzi ve hususi durumda olanları külli ve umumi noktaya çekme ya da bütün bunların aksini yaparak onu bitirme, tüketme ve kaybetme şeklinde tecelli edecektir. Kazanmanın tek yolu, bütün buutlarıyla sabrı ebedi yoldaş edinmektir. Kuşku yok, Allah da sabredenlerle beraberdir…

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23