• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Latif Erdoğan
Latif Erdoğan
TÜM YAZILARI

Gündeme dair..

14 Mart 2015
A


Latif Erdoğan İletişim: [email protected]

Çözüm süreci, Türkiye’nin önündeki en hayati meseledir. Bu sebeple de, millet- devlet el ele sahiplenilmesi gerekir. Süreci sekteye uğratacak her türlü engelleyici faktörlerden azami ölçüde kaçınılmalı; fakat realitelerden kaçma gibi bir zaafa da düşülmemelidir.

Silahların bırakılması bu sürecin olmazsa olamaz şartıdır. Elbette silahı bırakacak olan kesim PKK’dır; devlet ancak o zaman cebri karşı tedbiri askıya almak hakkını kullanır. Ülkeyi bölmeye matuf her türlü teklif hayalden dahi geçirilmemelidir. Aksi durum, çözümsüzlüğün ebedileşmesinden başka bir anlam ifade etmeyecektir.

Hükümetin garantörlüğü, Kürt sorununun kalıcı çözüme kavuşmasını hızlandırıcı en önemli faktörlerden biridir. Bu bağlamda, önümüzdeki genel seçimde, hükümetin mevcut kararlılığını ve gücünü kıracak her türlü siyasi ve sosyal atraksiyonlardan kaçınılması şarttır, elzemdir.

Böylesi olumsuzluğu tetikleyecek potansiyel yapı, paralel yapı ve onların müttefikleri olarak görünüyor. Yapmak istediklerinin toplumda karşılık bulamayacağı kesin olmakla beraber, tahribin yıkıcı kolaylığından istifade etmek isteyeceklerinde de kuşku yok. Ülkede çıkarılacak her türlü kaos ve anarşinin malum failleri hep onlar olacak. Ekonomiyi çıkmaza sokmak isteyecekler, eğitim kurumlarını işlevsiz hâlâ getirmeye özen gösterecekler, kanlı eylemlere zemin hazırlamak için ellerinden gelen hiçbir gayreti esirgemeyecekler, devlet mekanizması içinde sürdürdükleri varlıklarıyla başka hiçbir şey yapamasalar da pasif direniş sergilemekten asla vazgeçmeyecekler; yani devleti işlemez hale getirme hainliğini daim gerçekleştirmek isteyecekler..

Devleti, demokratik çerçeve içinde daha aktif, daha başarılı kılacağı kesin başkanlık sistemine karşı duruşları da bir yönüyle bu sinsi arzularından.  Üst seviyedeki bürokratları aracılığı ile yürüttükleri başkanlık sistemini engellemeye matuf çalışmaları, müesses nizam görünümünde, konuyla ilgili yaptıkları  hamlelerin, şimdilik boşa çıkmış olsa da yakın gelecekte tamir edilemez rahnelere sebebiyet vermeyeceği hususunda kesin bir garanti söz konusu değil. 

Onların bu tür hamlelerini en iyi bilen ve her defasında boşa çıkaran kişi Recep Tayyip Erdoğan. Siyasi irade, bütün mevcudiyetiyle Erdoğan’ı desteklemek zorunda. Hakan Fidan olayının sadece kişisel tercihler sebebiyle gerçekleştiğine inanmamızı kimse bizden beklemesin. Milli reflekslerimizin bütünü canlı, uyanık ve ayakta. Büyük bir fitnenin atlatılmış olduğunun farkındayız. Umalım ki aynı yanlışlar bir daha tekerrür etmesin.. Bu vesile ile bir sözümü tekrara müsaade edilsin: İstifa etmesine ne kadar sevinmişlerdi; dönüşüyle tekrar karalar bağladılar. Tebrikler Hakan Fidan. Şeytan azapta gerek..

Ak Parti’nin seçimlerdeki öncelikli hedefi, Anayasayı yenileyecek ve başkanlık sistemine geçişi gerçekleştirecek çoğunluğu elde etmek. Bu hedefe ulaşmak adına en azından zihni homojenliğe ihtiyaç duyulacağı ortada. Cemaate gelen direktif, üçüncü, dördüncü dereceden ve cemaatle irtibatı asla bilinmeyen kişiler aracılığı ile Ak Parti’yi ele geçirmek. Özellikle önümüzdeki genel seçimde, milletvekili adaylığına aynı plan üzerinden yoğunlaşmak. Ak Parti’nin sistematik filtrelerinin sıkı ve sağlamlığında kuşku yok. Ancak zihni homojenliği aksi yönde etkileyecek her türlü sızmaya karşı bu dönemde daha bir hassas davranılması gerektiğini hatırlamakta fayda var. Bunun için de, Hareket lideri (Erdoğan) tarafından daha öncesinden test edilmemiş, kabul görmemiş hiçbir yeni adaya, referansı kim ve kimler olursa olsun geçit vermemek öncelikli tedbir gibi görünüyor. Su uyur düşman uyumaz. Hele bu düşman paralelciler olursa..

 Ak Parti, Genel Başkanını değiştirmiş bulunsa da, fiili, doğal liderini değiştirmiş değil. Parti içi dengelerin doğal liderin inisiyatifine emanet edilmiş olmasının lüzumu her türlü izahtan vareste. Ak Parti’de siyaset yapan herkes bu inisiyatifin daha da güçlenmesi adına seferber olmalı ki, şer ittifaklar, bir yerlerde zaaf keşfedip, oradan hücuma geçmesin. Abdullah Gül’ün, kişisel özgül ağırlığı sebebiyle siyaset üstü bir konumda durması, parti içi dengenin ahenkli sürdürülmesi açısından en doğru tercih. Aktif siyasete dönmesi de belki doğru olurdu; fakat en doğru tercih olmazdı..

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23