• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Latif Erdoğan
Latif Erdoğan
TÜM YAZILARI

Celladımız ve biz

09 Mayıs 2015
A


Latif Erdoğan İletişim: [email protected]

Dünyanın efendisi olmak isteyen global gücün ekonomik ayağı kapitalizm, politik ayağı ise Siyonizm’dir. Bilindiği gibi kapitalizm, üç temel esasa dayandırılmak istenmekte; bunların da  üretim, rekabet ve akılcılık olduğu söylenmektedir. 

Tüketime hiçbir gerekçe aramadan yapılan üretimdir, kapitalizmin teklifi. Ürettiği her şeyi de ihtiyaç ve zaruret haline dönüştüren bir sömürge düzeninin adıdır. İnsana verdiği sosyal statü tükettiği ile doğru orantılıdır. İsrafı, saçıp savurmayı kutsallaştıran bir dünya dinidir aslında kapitalizm. Hayatı dünya hayatından ibaret sayan, her anı bu bağlamda değerlendirilmesi gereken bir fırsat gören ve bu uğurda yapılanların tümünü mubah kabul eden zihniyetin ete kemiğe bürünerek kurumsallaşması ve zamanla da sistemleşmesidir. 

Rekabeti esas alır. İhtiyaçlar sınırsız, kaynaklar ise sınırlı, saçmalığı ile özetlenen ekonomik doktrini ile insanı insanın kurdu haline getirir. Küçük balıklara yaşama şansı tanımaz. Onların kaderi daim büyük balıklara yem olmaktır, der. Esasen, ihtiyaçların sınırlı, kaynakların sınırsız olduğunu görmezden gelir bilerek.  Bir buğday tanesinin yüz başak verdiğini, her başakta yüz tane bulunduğunu; bir kuru çubuğun her sene yüzlerce salkım verdiğini, her salkımda binlerce üzüm tanesi bulunduğunu; meyve veren ağaçların her sene hiçten, yoktan tonlarca meyveye durduğunu; bir fideden, yüzlerce sebze yetiştiğini; dünya var olduğundan beri akıp duran ırmakların, basit bir işlemle yeryüzüne çıkarılan sonsuz sayıdaki kuyuların fiziki şartlarla izahı imkansız var oluş keyfiyetlerini; bir tavuğun yumurta fabrikası gibi üretim yapışını; etiyle, sütüyle, yünüyle hizmetimize verilmiş kara ve deniz hayvanlarının akıl almaz orandaki çoğalışlarını; günü geldiğinde keşfe hazır bekleyen stoklanmış yüzlerce çeşit madenlerin bizler için fakat bizlerden binlerce yıl önce hazırlanışını; gökteki bulutların sürekli yeniden inşasını, ihtiyaç olan yerlere rüzgar marifetiyle sürülüşünü ve her tanesi mucize yağmur, dolu ve kar taneciklerine dönüştürüşünü ve bu ameliyenin yüz binlerce yıldır kesintisiz tekrarlanışını; ısı, ışık ve enerji kaynağımız güneşin bitmek bilmeyen sarfiyatının bu denli muazzam, bu denli intizamlı şekilde devam ettirilişini ve daha binlerce ihtiyacımızı karşılayan kaynakların varlığını görmezden gelir de, aptalları bile aldatmaya yetmeyecek diyalektiklerle, ihtiyaçların sınırsız, kaynakların sınırlı oluşundan bahseder. Ve bunun için de, en acımasız metotlarla insanları bir birine kırdırır, insanları bir birinin en kanlı düşmanı yapar.

Akılcıdır kapitalizm. Aklı aşan hiçbir varlık olgusunun onun yanında kıymeti yoktur. Ahret inancı bir aldatmacadır ona göre. İffet, namus, haya dahil, ahlaki disiplinlerin tümü saçmadır. Paylaşımın her türlüsü aptallıktır. Fedakarlık akla ziyan bir haldir. Sosyal ilişkilerin tümünde, öncelikli dürtü çıkar ve menfaatten ibarettir. Karşılık beklemeden verilen emeğin, yapılan yardımın onun dünyasında hiçbir değeri, hiçbir karşılığı yoktur. Faiz onun için şarttır bu sistemde, bankalar onun için meşrudur; insan da dahil her varlık onun için sadece bir metadan ibarettir.  

Kapitalizm, dini doğrudan dışlamaz. Fakat, dini kendi disiplinleriyle yeniden dizayn eder; ona orijininden çok farklı bir format kazandırır. Tamamen uhrevi, ruhani bir din olan Hristiyanlık, kapitalizmle tanış olduktan sonra, ciddi bir değişim geçirerek bugünkü halini almış; yani bütünüyle dünyevileşmiştir. Zaten Yahudilik, genel yapısı itibariyle dünyeviliğe meyyaldir; kapitalizm ona bu konuda sınırsız bir ivme kazandırmıştır. Kapitalizmin yaygınlaşmasının önündeki en önemli engel İslam’dı. İslam dininin kendi içeriğinde değil; fakat Müslümanların hal ve keyfiyetinde kapitalizmin meydana getirdiği olumsuz değişim, öze doğru ilerleme kaydettiği de bir gerçektir. Özellikle, teknolojik gelişmelerin, ard arda gelen telekomünikasyon devrimlerinin de etkisiyle, dünyanın hiçbir yerinde, kapitalizmin çekim gücünden etkilenmeyen hiçbir yer ve topluluk kalmamış gibidir. 

Bu durum, dünyayı tek merkezden yönetmeye ihtiraslı global gücün siyasi ayağı olan Siyonizm’e bir davetiye anlamına da gelmektedir. Bu sebeple de, siyasi direnç gösterme istidadındaki bütün engeller bir bir hedef haline getirilerek yok edilmekte; bu dirence kaynaklık yapacak milli- manevi değerler kurutulmaktadır. Global güç, kendi dışında, varlık iddiası güdecek devlet olgusunu da kendisinin en büyük düşmanı, en büyük rakibi görmektedir. O mutlak itaati emretmekte, mevcut devletlerin, sadece çavuş nöbeti tutan birer gözetici konumunda kalmalarını istemektedir.

İşte Ak Parti hükümeti, devlet erklerini de yanına alarak bu isteğe karşı fiili ret cevabı vermiştir. Ona ödettirilmek istenen de verdiği cevabın bedelidir. Paralel örgüt ve güdümündeki muhalefet, söz konusu global gücün istekli taşeronlarıdır. 7 Haziran seçimleri ise, ellerinde kalmış son legal kozdur. Türkiye, onların isteklerine teslim olursa, varlık sahnesinden ebediyen silinmeyi kabullenmiş sayılacaktır. Onların oyununa gelmez ve Ak Parti etrafında kenetlenirse, hem kendini, hem de onu örnek alacak diğer ülke ve devletleri kurtarmış olacaktır. 7 Haziran, varlık ve dirliğimiz bakımından  işte böylesi önemli bir yakın dönemecin adıdır.   

Bu arada, parti tüzüklerinde devletçiliği öne çıkaran CHP, MHP ve kapitalizmle, emperyalizmle savaşacağını söyleyen HDP nasıl çelişkili birer eyleme sürüklendiklerini görmeli, seçmenlerini, tabanlarını aldatmaktan vazgeçerek kendi değerlerine geri dönmelidir.  Ve nasıl bir ağır vebalin altına girdiklerini, gireceklerini hem onlar hem de onlara oy verme eğiliminde olanlar çok iyi düşünmelidir.

 Elbette burada, milli-manevi değerleri öne çıkararak siyaset yapan; fakat Ak Parti’nin düşman karşısındaki direncini zaafa uğratmaktan başka olumlu hiçbir sonuca ulaşamayacaklarını herkesten çok kendileri bilen partilerin mensuplarına da bir çift sözüm olacak. Derhal bu saçma ve kısır durumdan çıkın, biraz aklınızı, biraz basiretinizi kullanın, düşmanın sizi kullanması gibi bir zilletten kurtulun; hiç olmazsa bu kritik seçimde kuru partizanlığı terk ederek Ak Parti’nin safında yer alın.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23