• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Kadir Demirel
Kadir Demirel
TÜM YAZILARI

Laikçiler çatlasa da, patlasa da ilk hedef; 2023

02 Mayıs 2016
A


Kadir Demirel İletişim:

Akla Sığmıyor 

Bizdeki tuhaflıklar akla sığar değil ki
Partileri kapatır, kadınları açarız!
İradenin millîsi eskide varmış belki
Şimdiyse yapma kanat laiklikle uçarız!

Abdurrahim Karakoç

17.06.2008/Vakit

Y

ıllardır laiklikle yatıp laiklikle kalkıyoruz…

Herkesin kendine göre bir laiklik tanımı var nerdeyse...

Lastik gibi bir sözcük ‘laiklik.’ Nereye çeksen oraya geliyor...

Önce laiklik nedir bunun kısaca bir tanımını yapalım; ondan sonra da bir bardak suda koparılan fırtınalara şöyle bir göz atalım…

İşte ansiklopedik bilgilerle laiklik:

Laiklik veya laisizm (Fransızca: Laïcisme). Fransızca’dan Türkçe’ye geçmiş olan “laik” sözcüğü, “din adamı olmayan kimse; din adamı dışında kalan halk” anlamına gelen Latince “laicus” sözcüğünden gelmektedir. 

Genel Anlamı: Laik olma durumu (din işleriyle dünya işlerini ayıran, dinin dünya, özellikle devlet toplum, devlet) işlerine karışmasını istemeyen kişi. 

Felsefi Anlamı: İman ve inancın yerine, aklın egemenliğini kabul eden bir inançtır.

Hukuki Anlamı: Somut olarak devlet ile dinin birbirine karışmaması olarak ifade edilebilir.

Siyasi Anlamı: Siyasal iktidarın, dinsel kudret ve otoriteden arındırılarak bağımsız hale getirilmesidir, ya da dinin siyasal erk ve yaptırım gücüne sahip olmamasıdır. 

DEMOKLES’İN KILICI GİBİ 

Şimdi gelelim, ülkemizde yıllardır laikliğin nasıl uygulandığına… 

Laik devlet, vatandaşlarıyla olan ilişkilerinde ‘din ve vicdan özgürlüğü’ bağlamında ayrım yapmaması gerekirken bunu yerine getirmemiştir…

Yüzde 99’unun Müslüman olduğu bir ülkede ‘laik uygulama’ Müslümanlara karşı kullanılmış ‘demoklesin kılıcı’ gibi tepemizde sallanıp durmuştur…

Laikçiler, sanki bu ülkede Müslümanlar azınlıktaymış gibi ‘ilişkilerde inançlara göre ayrım yapılmamalı’ sözünü hep azınlıkların lehine, Müslümanların da aleyhine kullanmışlardır…

Katı Laikçiler, “Herhangi bir inancın, özellikle de bir toplumda egemen olan inancın, aynı toplumda azınlıkların benimsediği inançlara baskı yapmamalı…” sözünü yine Müslümanlar aleyhine kullanmışlar, sanki bu ülkede Müslümanlar azınlık pozisyonundaymış gibi bir tavır ortaya koymuşlardır…

DİNE MÜDAHALEYE ‘LÂL’ OLDULAR

Laikçiler; ‘laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır’ demişler, devletin dine müdahalesine ‘lâl’ olmuşlar ancak; yüzde doksan dokuzu Müslüman bir ülkenin dini otoritesinin devletle ilgili söylediği herhangi bir söz için, “din devlet işlerine karışamaz” diyerek ikircikli bir tavır ortaya koymuşlardır…

KARA BİR GÜN: 10 NİSAN 1928 

1924 Anayasası’nın 2. maddesinde yer alan “Türkiye devletinin dini İslam’dır” ibaresi 10 Nisan 1928 tarihinde çıkarılmıştır. 

1935’te hafta tatili Cuma’dan pazara çevrilmiş, 1937’de de laiklik kavramı anayasa maddesi haline getirilmiş;

1924 Anayasası, 27 Mayıs 1960 hareketine kadar yürürlükte kalmış ve bu hareketle birlikte yürürlükten kaldırılmıştır…

KAHRAMAN HEDEF TAHTASINDA

Ne dedi; Meclis Başkanı İsmail Kahraman: “Anayasa inanca göre tasnif edildiğinde, bu 82 Anayasası da, 61 Anayasası da dindar anayasalardır. Neden? Resmi tatiller, Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı’dır. Din dersleri mecburidir ve inanca dayalı bir yapısı vardır. Yani seküler değildir, dindar anayasadır. Laiklik tarifi de ona göre olmalıdır. Laiklik bir kere yeni anayasada olmamalıdır.” Ve devam etmiş Kahraman, dünyada üç anayasada laiklik ilkesine yer verildiğini belirterek; bu ülkelerin Fransa, İrlanda ve Türkiye olduğunu ifade etmiş konuşmasında...

Ertesi gün de ‘Mal bulmuş mağribi gibi’ saldırdılar Kahraman’a. Hem de Meclis’in kapısına kadar dayanıp nümayiş yaptılar katı laikçiler.  

LAİKÇİLER YİNE SALDIRGANLAŞTI

Sayın Kahraman saldırılar karşısında şu açıklamayı yapmak zorunda kaldı: “Yeni Anayasa, Yeni Türkiye’ konulu sempozyuma katılıp yeni anayasaya ilişkin şahsi düşüncelerimi ifade ettim. Konuşmamın bütününde 1937 yılında anayasaya kelime olarak dercedilen laikliğin tanımının yapılması gerektiğine vurgu yaptım. Bu kavram siyasi hayatımızda ve yargısal uygulamalarda bireysel ve toplumsal hak ve özgürlükleri sınırlayıcı, yok edici bir araç olarak kullanılmıştır ve ciddi mağduriyetlere yol açmıştır. Bu haksızlıkların en temel sebebi laiklik kavramının tanımının yapılmamış olmasıdır. Mevcut anayasamızda Türkiye’nin, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmekte ancak laikliğin tanımı yapılmadığından, din ve vicdan hürriyeti kavramları da tartışmaların ortasında yer almaktadır.”

Ne var bu sözlerde Allah aşkına!

Aradan 79 yıl geçti…

Değişen bir şey yok… 

Jakobenler hemen saldırıya geçti yine... 

CHP gibi… HDP gibi… Sözde özgürlükçüler gibi..

Bunlar dün de dayatmacılarla idi, bugün de, bundan sonra da böyle olacaklar… 

CHP’Lİ KAYA: DİN BİTMİŞTİR!

Bakın; 3 Aralık 1934 yılında CHP’nin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Mecliste tartışmaların yaşandığı bir dönemde neler söylemiş: “Din bitmiştir. Kendi kanunumuzu kendimiz yapmalıyız. Din, vicdanlarda ve mabetlerde kalsın; onu dünya işlerine karıştırmıyoruz ve karıştırmayacağız.” 

JAKOBENLER YİNE İŞ BAŞINDA

Bu da şunu gösteriyor; o zihniyet hiçbir zaman değişmedi, bundan sonra da değişmeyecek… 

1937’deki jakoben zihniyet şimdi de ‘laiklik’ üzerinden Sayın Kahraman’ı hedef tahtasına oturttu. 

Her zamanki gibi hiçbir konuda fikir üretmeyen, sürekli saldırganlık üzerine politika üreten CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Karaman’a “Ya bu devlete cumhuriyete, basın özgürlüğüne, kadın-erkek eşitliğine, laik devlete inan ya da o koltuğu terk et” diyerek, nerdeyse insanların kendi fikirlerini özgürce ifade etmelerine bile yasak koydu.. 

Sen kimsin ya! 

Kimi kimin ülkesinden kovuyorsun..

SANKİ ‘İLAHİ BİR KELAM’ LAİKLİK

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise, Anayasa’nın ilk dört maddesini tartışmaya açmılmasını doğru bulmadığını söyleyerek -sanki bu dört madde ‘hâşâ’ ilahi kelam- Karaman’ın, bu sözleriyle ülkeyi karanlık bir kuyuya sürükleme istiyor imasında bulundu.

“HADİ ORDAN, HADİ ORDAN”

Onlar konuşur da Meclis’te PKK’nın sözcülüğünü yapan ‘Sırtımızı YPJ’ye YPG’ye ve PYD’ye yaslıyoruz’ diyen HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ durur mu o da kükremiş: “Meclis Başkanı itiraf etti; takke düştü kel göründü. Din vurgusu yaparak hakimiyet ve hegemonya kurmak peşindeler. Çok dindar oldukları için mi çok dindar bir anayasa istiyorlar?” demiş ve ardından  “İnsanların halkımızın dini yaşama duygusunu, düşüncesini de istismar etmeyin” uyarısında bulunmuş… 

Bak sen! 

Bir yandan din düşmanlığı yapacaksın diğer yandan ‘laiklik’ adına halkın dini duygularını istismardan bahsedecek, dindarların hakkını koruyormuş pozisyonuna bürüneceksin…Yani asıl istismarcılığı sen yapacaksın. Yok öyle… 

Rahmetli Erbakan Hocamızın şu sözü sanki bugünün ‘mazbatalı piyonları’ için söylenmiş  ‘hadi ordan, hadi ordan…’ 

DERTLERİ ‘SÜREKLİ GERİLİM’ 

Laiklik dün de vardı bugün de var…

Son iki yıldır bu ülkede öğrenciler başörtüsüyle okullarına rahatça gidebiliyor..

Son iki yıldır bu ülkede öğretmenler derslerine başörtüsü ile girebiliyor…

Son iki yıldır bu ülkede, kadınlar başörtüsü ile kamu kurum ve kuruluşlarında çalışabiliyor…

Son iki yıldır bu ülkede, doktor, ebe, hemşire vs. ‘ötekileştirilmeden’ işini rahatça yapabiliyor…

Son iki yıldır bu ülkede avukatlar mahkemelere başörtüleri ile girebiliyor, ‘jakoben, darbeci baronun’ engellemelerine rağmen…

Son iki yıldır bu ülkede, başörtüsü ile kaymakamlık bile yapılabiliyor…

Bunları gören laikçiler de çıldırıyor, zıvanadan çıkıyor elbette…

Çünkü onların derdi ‘din ve vicdan özgürlüğü’ değil…

Çünkü onlar; dine ve dindara karşı…

Bunun için de bu ülkeyi germek, yeni ‘geziler ve geziciler’ ortaya çıkarmak için çalışıp çabalıyorlar gece gündüz..

Ama nafile…

KAHRAMAN’I DESTEKLİYORUZ

İşin, özü;

Laiklik dün de vardı bugün de var, tüm mesele onu gerektiği gibi uygulamak…

İşte yapılmak istenen de bu zaten…

Sayın Kahraman da farklı bir şey söylemiyor…

‘…Din ve vicdan özgürlüğü..”

Evet biz de ‘din ve vicdan özgürlüğü’ diyoruz…

Evet biz de, “İslam’la barışık bir anayasa” istiyoruz…

Evet biz de, “Devletin dini İslam’dır” sözünün yeniden yeni anayasada yer almasını istiyoruz…

Laikçiler için son söz;

Çatlasanız da, patlasanız da bu ülke artık geriye gitmeyecek; Allah’ın izniyle…

Bu ülkenin hedefi belli;  2023…

Bu ülkenin hedefi belli; 2071…

Selam ve dua ile…

lCUNTACININ UŞAKLIĞINI DEŞİFRE ETTİK

 

¥ Haber Müdürümüz Murat Alan’ın, 28 Şubat cuntasının sivil uşağı Mesut Yılmaz’la ilgili yaptığı haberlerle gündemi belirlemeyi sürdürdük. Pazartesi günü sürmanşetten “Cunta uşaklığı belgelendi” haberi çok büyük yankı buldu. 28 Şubat davasında verdiği ifadeyle sürekli cuntacıları aklamaya çalışan, Çevik Bir’in “Erbakan ve Çiller’i hapse atın” talimatını ‘emredersiniz komutanım’ diyerek yerine getirmeye çalışan Mesut Yılmaz tanık değil sanık olmalıydı. 

CUNTACI’DAN “FİŞLEYİN” TALİMATI

Salı günü de; cuntanın uşaklığını yapan Mesut Yılmaz’ın kirli arşivini deşifre etmeyi sürdürdük. Dönemin ‘apoletli’ başbakanı Yılmaz’ın il ve ilçelerdeki savcılara ve RTÜK’e şu talimatı gönderdiği ortaya çıktı:  “Tüm STK, kurs ve okulları fişleyin. İslami medya yayınlarını takibe alın.” 

YILMAZ’IN ‘FİŞLEME MERKEZİ’ ÇÖPE

Çarşamba ise, 28 Şubat darbesinin sivil paşası Mesut Yılmaz’ın talimatıyla kurumsallaşıp cadı avı merkezine dönüşen Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu’nun 2010 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla Başbakanlık arşivinin baştan sona incelendiği, mütedeyyin kesimi hedef alan cunta kalıntısı genelgelerin tamamının tespit edilerek yürürlükten kaldırılarak çöpe atıldığı belirlendi.

İSLAM’LA BARIŞIK BİR ANAYASA

Yeni anayasa tartışmalarının yaşandığı gündeme, “İslam’la barışık bir anayasa” istiyoruz manşetiyle duyurduğumuz haberde, ilk meclisin Kur’an ve dualarla açıldığına dikkat çekerek, yeni anayasanın İslam’a saygılı bir anayasa olmasını vurguladık, milletin beklentilerine tercüman olmaya çalıştık. 

Cuma günü de konunun uzmanlarından ve STK temsilcilerinden aldığımız görüşlerle ‘Devletin dini İslam’dır’ yine anayasada olsun manşetiyle okuyucularımızın karşısına çıktık...

‘REVİZYON DEĞİL BAŞKANLIK’

Hafta sonu ise Katar dönüşü Başbakan Ahmet Davutoğlu, aralarında gazetemiz Ankara Temsilcisi Serdar Arseven’in de bulunduğu gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Onun sözünü de ‘Revizyon değil başkanlık sistemi’ başlığıyla gazetemize taşıdık...

Allah’a emanet olun, sağlıcakla kalın...

‘Evrensel mesajımız ezan’ı Türkçe okutanları unutmadık!

¥ Aradan 3 çeyrek asırdan fazla bir zaman geçti. Ülkemizde ‘laiklik hep özde değil sözde’ uygulandı.

Bu ülkede laiklik adına Müslümanların ‘evrensel mesajı’ ezanlar Türkçe okutuldu.

Bu ülkede, laiklik adına Risale-i Nurlar yasaklandı…

Laiklik kimi zaman ‘darbe’cilerin darbe yapmasının alt zeminin oluşturdu, kimi zaman da hükümetlerin devrilmesine sebep teşkil etti.

28 Şubat cuntasının laikçileri ve sivil apoletli laikçileri, laikliği Müslümanlar üzerinde faşizan bir baskı aracı olarak kullandı. 

Bu ülkede, laiklik adına 163. Madde yüzünden yüzlerce insan hapse atıldı.

Bu ülkede, ‘laikliğe aykırı’ hareket ettiği için partiler kapatıldı… Bu ülkede, ‘laiklik ilkesi’ne aykırı gerekçesiyle başörtülü öğrenciler üniversite kapılarından kovuldu…

Bu ülkede ‘laikliğe aykırı’ gerekçesiyle Kur’an kurslarının kapısına kilit vuruldu…

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23