• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Prof. Dr. İbrahim Bektaş
Prof. Dr. İbrahim Bektaş
TÜM YAZILARI

Tabular Tabutlara Düşerken

09 Ekim 2013
A


Prof. Dr. İbrahim Bektaş İletişim: [email protected]
Birilerinin dayatmalarla hayatımıza kattığı tabular, nihayet tabutlara konmaya başladı.
1940’larda başlayan insana yakışmayan uygulamalar bir bir alaşağı ediliyor.
Baskıcı Milli şef ve ekibinin dayatmacı ve aşağılayıcı uygulamalarına ilk darbeyi “Ezanı aslına dönüştürerek” merhum Menderes vurmuştu.
12 Eylül darbecilerince pekiştirilmeye çalışılan insanca yaşamaya karşı uygulamalara, Rahmetli Özal da 163. Maddeyi kaldırarak ikinci darbeyi vurdu.
Bugün ise doğrularıyla yanlışlarıyla yaşamaya zorlandığımız birçok tabu artık tabutlarına konarak, ebedi istirahatlarına bir daha dirilmemek üzere gönderiliyor.
AK Parti iktidara geldiği 2003 yılından beri başlattığı demokrasi hareketlerine akıllı ve cesur adımlarla devam ediyor. Göstermelik ve günübirlik çıkarlardan uzak, köklü ve kalıcı reformlar bir bir hayata geçiriliyor.
İlk olarak sivil ve askeri alanlara yönelik çok sayıda düzenleme ile insan izzet ve şerefine uygun yaşam tarzı oluşturulmaya çalışıldı. Bu amaçla önemli düzenlemeler yapıldı.
Şimdi ise yıllardır özlemini çektiğimiz çok sayıda pragmatik değişikliğe imza atılıyor.
Baş döndüren gelişmeler yaşanıyor.
Yasakçı zihniyete 61. Hükümet tarafından bir şamar da, gerçek bir hilkat garibesi olan andımızın kaldırılması ile atıldı.
Milli Eğitim Bakanlığı, yavrucaklarımıza dişleri soğuktan birbirine vurarak okutturulmaya çalışılan “andımız” garabetini geçen hafta geri dönüşüme gönderdi.
Bakmayın Türklük yaygaralarına. Andımız kaldırıldığı için, kimsenin Türklüğünün bir yere gideceği yok. Yani andımız zorla çocuklara okutulmadığı için, ne çocuklar Türklük şuurundan uzaklaşacaktır, ne de daha fazla şuurlanacaktır. Bu tür uygulamaların zararı, faydasından kat be kat çoktur.
Anadil ile ilgili düzenleme de önemlidir. Son yıllarda zaten konuşma serbestîsi olan anadillerin, yazılı hayatta da kullanımının önü açılıyor.
Dünden beri ise gerçekten baş döndüren gelişmelere şahit oluyoruz.
12 Eylül darbecilerince uygulamaya konan başörtüsü zulmü, gençliğimizin kendilerini yırtarcasına haykırdığı “baş örtüsüne uzanan eller kırılsın” sloganı ve gözü yaşlı başörtülü kardeşlerimizin duaları ile sona eriyor.
Yıllardır İslam’ın “Örtün” emrine rağmen (Nur 31), çeşitli kıvırmalarla, dayatmalarla, baskılarla, cebirle ve şiddetle yasaklanan başörtüsü nihayet özgürleşiyor.
Böylece, başın içindekilere değil dışındakilere önem veren çağdışı ve gerici zihniyetin bir marifeti daha çöp kutusuna gönderilmiş oluyor.
Emeği geçenleri tebrik ediyoruz.
Bu adımlar küçümsenemez. Bugünlere nasıl gelindiği unutulmamalıdır.
28 Şubat döneminde Sayın Merve Kavakçı’ya başörtüsünden dolayı reva görülenleri hatırlamakta fayda var.
Milletvekili seçilen Merve Kavakçı yemin etmek üzere kürsüye çıkar.
Başörtülü olduğu için dönemin insan hakları karşıtı milletvekillerinin büyük çoğunluğu tarafından yuhalanır. Ancak Merve hanıma karşı en büyük saldırıyı “Burası Devlete meydan okunacak yer değildir, bu hanıma haddini bildirin” diyen başbakan yapar.
Ve bu hanıma haddi; “dışarı dışarı” diye tempo tutan, demokrasiden nasiplenmemiş tahammülsüzlerce meclisten kovularak bildirilir!
Bunun gibi yüzlerce örnek hafızalarda derin izler bırakarak yer almaktadır.
Evet başörtüsüne serbestlik önemlidir.
Ancak daha da önemlisi başın içindekilere de serbestiyet getirmektir.
Ve başın içindekilerin güzelleştirilmesidir.
Konuyu bir beyitle noktalayalım,
Durmak yok!
Şimdi sıra Ayasofya’da…

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23