• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Prof. Dr. İbrahim Bektaş
Prof. Dr. İbrahim Bektaş
TÜM YAZILARI

Şimdi değilse hiçbir zaman!

16 Ekim 2015
A


Prof. Dr. İbrahim Bektaş İletişim: [email protected]

Ankara’da Cumartesi günü yaşanan anarşi 1 Kasım seçimleri öncesi terör destekçileri hariç, hepimizi derin bir üzüntüye boğdu.

Prensip olarak; ölümü beklenenler dışında, bilhassa kasten öldürülene kim olursa olsun üzülürüm.

Bu anlamda Ankara’daki saldırıda ölenlere de son derece üzüldüm.

Bu müessif olaydan sonra, “ülke olarak yeni bir kaosa mı sürükleniyoruz” sorusu zihinleri meşgul ediyor.

Liderler bu en acı günde bile bir araya gelemediler, gelmediler veya getirilmediler.

STK’lar bir ve beraber olamadılar veya oldurulmadılar.

Millet ise suni olarak ayrıldığı “halk” fırkasından yakayı bir türlü kurtaramadı veya kurtarılmadı.

Yine “ölü ticareti” yapıldı.

Yine “ölüm” alındı satıldı.

En çirkini de “ölüm üzerinden siyaset” yapıldı.

Alışkanlıklarımızı, Ankara garına düşen “parçalanmış bedenler” de değiştiremedi.

Daha sağa sola parçaları savrulmuş bedenler bir araya toplanamadan işi gücü bıraktık suçlu aramanın derdine düştük.

Elbette ihmali olanlar gereken cezayı çekmelidir. Buna ne benim ne de aklı başında olanların bir diyeceği olamaz. Zaten görevden almalar ve istifalar da olacaktır.

Ancak, daha ortada hiçbir iz ve işaret yokken “istifa! İstifa!” yaygaraları yaşananların eksenden kaymasından başka işe yaramadı.

En acı olanı da bu yaygaracıların sözde terör kurbanlarının yandaşları olması idi.

Bu aklı evvellere sormak lazım, olayın faillerini ortaya çıkarmaya çalışan insanları bu şekilde linç ederseniz, sizin gerçek katillerin yakalanmasını istediğinizden nasıl emin olacağız?

Aynı zamanda bu yürüyüşü düzenleyenlere sormak isterim, TOBB’un önderliğinde düzenlenen STK’ların ve halkın katıldığı barış yürüyüşüne hangi gerekçe sizi katılmaktan alı koydu?

Kendinizi sorgulayın ve niyetiniz gerçekten barışı tesis etmek mi yoksa HDP’nin kuyruğuna takılmak mıydı? Bize de açıklayın?

Suruç’ta olduğu gibi Ankara’da da suçlu hemencecik ve kolayca ilan edildi; DAİŞ.

İşin en acılı ve ilgi çekici yanı ise “DAİŞ’i besleyenler”den hiç söz edilmemesi idi.

Ormansız bir sahada basit bir fidanı yetiştirmek için bile hayli bir ön çalışma yapılması gerektiği halde, acaba böyle zorlu bir coğrafyada DAİŞ nasıl oldu da bambu gibi bir gecede boy verdi, dal budak sardı ve devlet kurdu?

Bu ve buna benzer sorgulamalar “salim kafa” ile bu sefer de yapılmayacaksa, ne zaman yapılacak?

Başka başka masumların katledilmesini durdurmak için, biz çalışmayacak isek kim çalışacak?

Batının emperyalistlerinden Doğunun münafıklarından Kuzeyin istilacılarından kurtulmak için bugün değilse, ne zaman harekete geçeceğiz?

Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünden beri başladığımız kardeş kavgalarını, iç çekişmeleri şimdi değilse, ne vakit durduracağız?

Aynı kökten gelen, aynı kaynaktan beslenen bir kültürün fertleri olarak, şimdi değilse, ne zaman kucaklaşacağız? 

Ve en önemlisi de bir olmamızı, diri olmamızı ve iri olmamızı engellemek için ellinden geleni arkasına koymayan içimizdeki beyinsizlere şimdi değilse, ne zaman dur diyeceğiz?

Futbola düşkün değilim.

Milli maçlar dışında çok fazla ilgimi çekmez.

A Millilerin Çarşamba gecesi Konya’da “imkânsızları bir araya getirerek” elde ettiği zafer coşkusu hâlâ kulaklarımda yankılanıyor.

Selçuk’un attığı gol sonrası ve Kazakistan-Letonya maçının sona ermesinden sonra, stadyum ve sokaklardaki on binlerin Alevi-Sünni, Kürt-Türk demeden iştiyakla nasıl birbirlerine sarıldığını ve kucaklaştığını sürurla izlerken, kendime soramadan edemedim;

Bir gol uğruna gösterdiğimiz bu birlik ve beraberliği niçin “gerçek idealler” uğruna da gösteremiyoruz?

İnanıyorum ki, bunu da başardığımız gün, düşmanlarımız kahrolacaktır.

Temennim odur ki, basit bir spor olan futbolda yakaladığımız bu “imkânsız çıkışı”, içinde bulunduğumuz baş belası terör dâhil diğer alanlarda da başaralım.

İşte ancak o zaman şu dejenere olmuş çarpık Dünya’ya “yeni bir kardeşlik medeniyeti” daha inşa edebiliriz.

Ve “kuzunun hukukunu kurttan soran” bir adalet anlayışını şu tükenmiş insan yığınlarına yeniden yaşatabiliriz.

Yoksa!

Dilim varmıyor gerisini söylemeye…

Netice-i kelam, ya şimdi ayağa kalkacağız ya da hiçbir zaman kalkamayacağız.

Karar hepimizin…

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23