• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Prof. Dr. İbrahim Bektaş
Prof. Dr. İbrahim Bektaş
TÜM YAZILARI

Maymun mu insandan, insan mı maymundan çıkmıştır

17 Şubat 2017
A


Prof. Dr. İbrahim Bektaş İletişim: [email protected]

Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkmıştır” sözünü çokça duyardık da, “Maymun mu insandan, insan mı maymundan çıkmıştır” döngüsünü sanırım ilk kez duyuyorsunuz.

Mucidi –övünmek gibi olmasın ama- bendeniz.

Sebebi ise güzide üniversitelerimizin çok seçkin “bir kaç profesörü”.

Biliyorsunuz, geçen haftalarda MEB müfredatından “evrimi” çıkararak “maymun meselesini” halletti.

Fakat maymun tartışmaları, geçen onca süreye rağmen bir türlü bitmek bilmedi.

Birkaç gün önce, özel bir TV kanalında, bir hanımefendinin karşısına hatırı sayılır üniversitelerimizin allı şallı profesörleri oturmuş, “İlla da maymundan diyor başka bir şey demiyor”.

Kızcağız ara sıra “insan” diyecek oluyor, lafı ağzına tıkıyorlar.

Fakat bu profesörlerimiz –haklarını teslim edelim- evrimi, daha önce duyulmamış bir yenilik katarak savunuyorlar.

Yani bir yönü ile “evrimi evrimleştiriyorlar”.

Hani bilinen uydurulmuş haliyle evrim teorisinde, “tek hücre balık olmuş, balık sürüngene dönmüş, sürüngenden maymun oluşmuş, maymun ormandan geçerken kuyruğu ve diğer fazlalıkları çalılara takılarak kopmuş (hayvancağız nasıl kan kaybından ölmemiş, hayret!) ve insan ortaya çıkmış (Evrim ağacı masalı)” diye iddia edilirdi ya.

Tabii aklı başında olanlar bu saçmalığı yutmayınca veya yutmayacakları anlaşılınca, bizim çok akıllı profesörlerimiz hemen duruma el koyarak, yeni bir teori geliştirmiş.

Bu teoriye göre aslında evrim, evrim ağacında olduğu gibi maymunların orası burası koparak değil de, besin zinciri üzerinden gerçekleşiyormuş.

Yani, canlılar yedikleri besinler yüzünden evrime uğruyormuş.

Bu teoriye göre, bir canlı uzun süre beslendiği canlıya benzemek durumunda.

İtiraf edeyim ki bu yeni teoriyi diğerleri yanında iki nedenden dolayı acayip tuttum.

Birincisi bu teoriye göre, “İnsan maymundan değil de maymun insandan türemiş olacak”.

Çünkü besin zincirinde insan, maymundan önce geliyor.

İkincisi de, “Eğer ben şu bizim fırsatçı Avrupalıları yanlış tanımıyorsam, bu fikrin üzerine bodoslama dalar ve seneye biyoloji dalında Nobel Ödülünü bu çok seçkin profesörlerimize verirler”.

Bu sayede tamamen yerli üretimimiz olan profesörlerimizle ilk kez bir Nobel bilim ödülü almış oluruz.

Gerçekten hayali bile gurur veriyor insana!

Fakat burada uykularımı kaçıran bazı riskler de yok değil.

Mesela, eğer bu zatlar öküz eti ile besleniyorsa Nobel ödül törenine kadar –kendi teorileri mucibince- dua edelim de öküze dönüşmesinler. 

Bunun için Sağlık ve Milli Eğitim bakanlıklarımız duruma müdahale ederek, bu zatların insan etinden başka besinle beslenmesinin önüne geçmelidir.

Yoksa maazallah Avrupalılar ödülümüzü “cuk” diye çekiverir de Norveç’ten eli boş döneriz.

Sonuçta tüm dünyaya rezil olmamız bir yana, böyle önemli bir buluşumuz daha mürüvvetini göremeden çöpe gider ki, nereden bakarsanız bakın, tam anlamı ile yazık olur.

Biliyoruz, Arşimet yer çekimini keşfettiğinde, hamamdan yarı çıplak “buldum” diye bağırarak sokağa fırladı.

Benim ki de o hesap.

Bu teori üzerine çalışırken, meğer farkında olmadan yepyeni bir “sav” bulmuşum.

Emin olun ki bu sav, bildiğiniz bütün maymun teorilerini hak ile yeksan edecek.

Bu sayede, maymunlar da insanlarda derin bir “oh” çekecek.

Çünkü ilk kez evrim, koldan, bacaktan, kuyruktan kurtularak ruhla buluşacak.

Yani bir yönü ile basit fiziksel görünüşten sıyrılarak ruhun derinliklerine inecek ve evrimin gerçek mahiyeti ortaya çıkacak.

Nasıl mı olacak?

Basitçe şu: Benim teorime göre “ne insan maymundan ne de maymun insandan çıkmıştır”.

Fakat insanlar, diğer hayvanlarla olduğu gibi maymunlarla da iştigal ettikçe, biri diğerinden etkilenecek. 

Atalarımız demiyor mu “kıratın yanında duran ya huyundan ya da suyundan” diye.

Bu söz adeta benim savımı ispatlamak için söylenmiş, dense eksiği var fazlası yok.

Pek tabii buradaki etkileşimin şiddeti, temasın mahiyetine bağlı olarak değişim gösterecek.

Sonunda kim daha dominant ise, diğerini baskı altına alarak, ruhi yapısını (tavır ve davranışlarını) kendine benzetecek.

Böylece, bazı insanlarda maymunsu karakter, bazı maymunlarda da insanımsı davranışlar gelişebilecek.

Yani, bundan böyle “kendini maymun zanneden insanlara” sıkça rastlayabileceğiz.

Bu yeni olgudan sonra hâlâ “Darıca Hayvanat Bahçesindeki maymunlar niye insana dönüşmüyor” türünden tuhaf soru soranlara şüphe ile bakacağım, bilesiniz.

Çünkü dönüşüm, yeni savımdan da anlaşılacağı üzere, fiziksel değil ruhsaldır.

İşin aslı da budur. 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23