• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Prof. Dr. İbrahim Bektaş
Prof. Dr. İbrahim Bektaş
TÜM YAZILARI

Hele Merkel Ablaya bir name gitmiş!

23 Ekim 2015
A


Prof. Dr. İbrahim Bektaş İletişim: [email protected]

Bir kısım akademisyenler işi gücü bırakmış Merkel Abla’ya güzel bir name düzmüş.

Köşesini yakıp yakmadıklarını ya da gözyaşlarını satır aralarına akıtıp akıtmadıklarını bilmiyorum.

Merkel abla da, onca meşgalesi arasında, bu iç acıtan dokunaklı destanı sele dönmüş gözyaşları arasında okumuş mudur?

Eğer okuduysa, muhataplarını kaale alarak bir cevap yazmış mı? Onu da bilmiyorum.

Bildiğim şey ise, memleketin en hayati meselelerinde bile onumuzun bir araya gelemediği güzel ülkem Türkiye’de, fedakâr ve cefakâr akademisyenlerin böyle bir konuda üstün bir çaba ile düzineyi yüze tamamlayarak bir araya gelebilmiş olmaları, bilen bilir biz akademisyenler için son derece mühimdir.

Öte yandan, Türkiye’ye haddinin bildirecek Obama ve Putin gibi daha kudretli aktörler varken, name yazmak için Merkel ablamız niye tercih edilmiş inanın ondan da gafilim. 

Aklıma gelen ipuçları olarak, Merkel ablanın komünist menşeili olması ve de 1525 yılında Fransa kralı I. Fransuva’nın Alman İmparatoru Şarlken’e esir düşmesi üzerine, ceddim Kanuni Sultan Süleyman Han’a, Fransa Kralının anası tarafından bir mektubun yazılmış olmasını sizinle paylaşabilirim.

Bilindiği gibi, kralın annesi oğlunun kurtarılması için cihan padişahından yardım istemiş, O da Şarlken’e bir mektup yazarak, “Fransa kralını serbest bırakmasını, aksi takdirde; “başına nelerin geleceğini” lisan-ı münasip ile bir güzel anlatmış. Mektubu alan Şarlken de bilatereddüt gereğini yerine getirmişti.

İmdi bu fedakâr akademisyenler de bunu delil göstererek Merkel ablanın bu düzülen nameyi alır almaz, behemehâl Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir “e-posta” göndererek, “Derhal anayasal sınırlara çekilmesini, Hıristiyan AB’nin değerlerine saygı duymasını, elitlerin hak ve hukukunu gözetmesini, iş âlemindeki fırıldaklara göz yummasını, din düşmanlarının medya kılıfı altında yaptıkları hainlikleri es geçmesini, terör odakları ve onların işbirlikçilerinin ülkenin altını üstüne getirmek için yaptıkları katliamları emniyet ve TSK’ya yıkmasını” emredeceğini dahası bununla da yetinmeyerek Türkiye ziyaretini, sosyalist-ateist destekli CHP-HDP koalisyonunun iktidarına kadar askıya alacağını beklemişler. 

Hatta Merkel abla illa da gelecekse, bu durumda halka açık toplantılarda Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanına ve Başbakanına haddini bildirmesini de ummuşlar.

Lakin “umduğunu değil bulduğunu yersin” misali, Merkel ablanın ziyareti sonrası anlaşıldı ki bu kerameti kendinden menkul yüzlükler de umduğunu değil, bulduğu ile yetinmek zorunda kalmış. 

Şimdi gelin ey yüce Türk milleti! Yüce Han’ın torunlarının (eğer gerçekten torunları ise) bakın kimden kime karşı yardım istemişler, bir düşünün. Düşünmekle de kalmayın bu derin mevzuya tam vakıf olabilmek için azıcık da affedersiniz mümkünse çaktırmadan “yellenin”.

Ancak bu sefer oldukça tuhaf bir durumla karşılaştık.

Çünkü bugüne kadar alıştırıldığımız üzere millet namına yapılan faydalı her işe karşı, şikâyet mercii olarak Anıtkabir seçilirdi. 

Oysa bu defa Türkiye’nin girmek için çırpındığı Avrupa’da, karşısına kaya gibi dikilen Merkel abla tercih edilmiş.

Sanırım bu tercih değişikliğinde, “Eğer onları çağırırsanız, sizin çağırmanızı işitmezler, işitseler bile size cevap veremezler (Fatır 14)”, ayeti etkili olmuş. 

Öyle ya, denize düşen ya boğulacaktı, ya düşmana sarılacaktı. 

Ama bu kez de başaramadılar. Umdukları dağlara çoktan karlar yağmıştı. 

Ve atı alan Üsküdar’ı geçeli yıllar olmuştu.

Ve bunlar yine yaya kalmıştı.

“Geçti Bor’un pazarı sür eşeği Niğde’ye” desem ama neylersin ki “anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna azdı”. 

Her şeye rağmen itiraf etmeliyim ki bu zevatın müptela oldukları aşağılık kompleksini anlamak için daha bir fırın ekmek yemem gerekli.

Bu acuzelerin içine düştükleri kısır döngüden çıkmaları da imkânsızdan öte bir şey.

Ve bunların dışarıya yansıttıkları ruh halini anlatmak için onlarca cilt kitap yazılsa yine de kifayet etmez. 

Bu noktada Merkel abladan küçük bir istirhamım var;

Kıymetli abla, bu düzmece nameyi okuduğunuzda bu nameyi düzenler hakkında neler düzdüğünüzü bizimle de paylaşır mısınız? 

Belki, bu sayede henüz nameleri size ulaşamayan aşağılık kompleksine saplanmış ve “küçüklük” histerisine yakalanmışlar için de uygun bir teşhis ve tedavi yöntemi geliştirebiliriz.

Emin olun ki ülkem bu “insani” iyiliğinizin altından kalkacaktır.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23