• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Prof. Dr. İbrahim Bektaş
Prof. Dr. İbrahim Bektaş
TÜM YAZILARI

Bu yazıyı okuduktan sonra, hâlâ yatağınızda “rahat” uyuyorsanız, başka sözüm yok!

09 Aralık 2016
A


Prof. Dr. İbrahim Bektaş İletişim: [email protected]

AB ile Türkiye arasında ana restleşmelerin başında “mülteciler” konusu geliyor.

AB ile mart ayında bir anlaşma yapıldı.

Ben “AB’nin sözünü tutmayacağını” yazmıştım.

Hâlâ da aynı görüşteyim.

Anlaşmaya uyun, yoksa mültecileri, “gönderirim ha!” diye Türkiye rest çekiyor.

AB de “gönderemezsin be!” diye reste restle karşılık veriyor. 

Bu madalyonun bir yüzü.

Diğer yüzünde ise gerçek bir “dram” var.

Geçenlerde İsrail gazetelerinden Jerusalem’de konu ile ilgili Hollanda’dan yapılmış ‘Niçin bu kadar çok Müslüman aniden Hristiyan olmaya başladı?’ başlıklı bir haber-analiz yayınlandı.

Aşağıya (tercümesini) özetliyorum;

Yüzlerce Pakistanlı ve Afgan, Almanya Hamburg’da, Hıristiyanlar olarak vaftiz edilmek için yerel bir yüzme havuzunda sıraya giriyor. Hollanda ve Danimarka’da da pek çok kişi İslam’dan Hıristiyanlığa geçiyor ve bu eğilim giderek artıyor. Dönenler (Mürtedler), eski Hıristiyanlarca terk edilen bazı Avrupa kiliselerine yerleştiriliyor.

Sığınma hakkı kazanma şansını artırmak için bazılarının yapmacık teklifleri yaptığı irtidatların kuşkulu olmaktan çok daha fazlasını taşıdığı muhakkak. Ve ileriye dönük olarak, başka bir inançtan vazgeçmekle yükümlü olduğu topraklara geri dönmek için İncil’i kabul edenler, İslam için büyük bir tehlike arz edecek.

Her şeye rağmen, birçok vaiz (papaz) durumdan oldukça memnundur. Berlin’deki Evangelist Lutheran kilisesinin Alman papazı, dönüşüm (irtidat) fenomenini “Tanrıdan bir armağan” olarak adlandırıyor. Mütevazı kilisesinde, başta Afgan ve İranlılar olmak üzere 1.200’den fazla şaşkın Müslüman, yalnızca üç yıl içinde dönüştürüldü (Mürtedleştirildi).

Yine, Alman ARD televizyonu, Pakistanlılar ve Afganlıların Pers Kilisesi papazı tarafından vaftiz edilmek üzere sırada olduklarını gösterdiği Hamburg’da 600’den fazla Müslüman cemaate dâhil edildiğini (mürtedleştirildiğini) bildirdi.

Kuzey Avrupa’daki irtidatlar için güvenilir genel bir rakam yok, ancak farklı medya organlarından gelen haberlere göre, bu sayı binlerce, hatta on binlere ulaşıyor. Bu kişiler (korkutan Kur’an yerine) “iyi haberler” veren İsa Mesih’in “İncilini” benimsiyor.

Örneğin, İranlı bir genç kadın mürted, Alman haberler dergisi Stern’e verdiği demeçte, “Yaşamım boyunca barış ve mutluluk arayışı içindeydim, ama İslam’da onları bulamadım” dedi. Başka bir müerted de, aynı dergiye, “İslam’da hep korku ile yaşıyorduk” dedi. “Tanrı korkusu, günah korkusu, cezalandırma korkusu”. Oysa, “Mesih sevginin bir tanrısıdır” dedi.

Amsterdam Keizersgracht kiliselerinin mülteci görev gücünü yöneten papaz G. Scholte, “80’li yılların başından beri mültecilerle birlikte çalışıyoruz ve isteyen herkesi dönüştürüyoruz” diyor. Öte yandan, Avrupa’da birçok evangelist cemaat bugün çalışmalarına “misyonerlik gayretiyle” devam ediyor ve kendileri söylemeseler de, yaptıkları yardımların dönüştürme (mürtedleştirme) ile bağlantılı olduğu açıktır.

Hollanda ve diğer Kuzey Avrupa ülkelerinde, bu tür kiliseler mülteci yardımı yapmada çok aktiftir. Bunlar, (yardımları karşılığında) mültecilerin, İsa’yı kabul etmesine ve Sevgi İncili’ni benimsemesine teşvik ederler. Aynı zamanda, mültecileri Hollandalı Hıristiyan ailelerin yanında geçici olarak misafir de ediyorlar.

Bu yolla, Hollandalı Yeni Yaşam Evangelist topluluğu, bir yılda saflarına 50 yeni mürted eklediğini bildirdi. Bunların çoğu İran ve Afganistan’dan geliyor. Kulaklıklardaki Farsça tercüme edilen vaazları dinliyorlar.

Bu yüzden, Müslüman mültecilerin Hıristiyanlığı kabul etmelerinin sebepleri ne olursa olsun, sığınma talepleri reddedilirse ve bunlar kendi ülkelerine geri gönderildiklerinde irtidatları onları tehlikeye atabilir.

Ancak, Berlin Evanjelist Lutheran Kilisesi’nden papaz Martens, “Dönenlerin (mürted), Hıristiyan olarak kendi ülkelerinde yaşamak için gelecek tehlikeden çekinmeyeceklerini” de söylüyor.

Biz hâlâ oyunda oynaşta devam edelim.

Ama, bilelim ki “atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti”.

Geriye bize iki şey kalıyor;

Biri üzerimize düşeni yapmadığımız için yükleneceğimiz “vebal”,

Diğeri de, gidenleri “yaşlı gözlerle ve yaralı bir vicdanla” seyretmek.

Eğer buna “HAYAT” denirse, “uzun ömürler” diliyorum.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23