• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
İbrahim Karataş
İbrahim Karataş
TÜM YAZILARI

Suriye’ye Girmeliyiz Ama Nasıl?

05 Temmuz 2015
A


İbrahim Karataş İletişim: [email protected]

Türkiye Suriye’ye girmeli mi girmemeli mi diye tartışırken Suriye’nin çoktan Türkiye’ye girdiğini unutuyoruz. Şu anda 2 milyondan fazla Suriyeli mülteci Türkiye’de barınıyor. Bunlara sayıları yüzbinleri bulan Kobanili, Afrinli, Cizireli Kürt de dahil. Bu kadar insan PYD, IŞİD ve Esed rejiminin zulmünden kaçtığı için Türkiye’ye sığındı. Türkiye’nin mülteci diye kabul ettiği Kürtlerden bir kısmı PYD/YPG/PKK militanı ve bunların bir kısmı çantalarında bombalarla geziyorlar. Yine mülteci kılığında gezen birçok IŞİD militanı memlekette rahatlıkla gezebiliyor. Asker Suriye’ye girdiğinde herhangi bir direnişle karşılaşmayabilir ama Urfa, İzmir, İstanbul gibi şehirlerde bombalar patlayabilir. Dolayısıyla öncelikle içerideki tehlike için tedbir alınması ve hem PYD hem de IŞİD’in misilleme yapmasının önüne geçilmesi gerekiyor. Suriye’de ölmemek için savaştan kaçan bazıları burada kendisine kucak açan Türkleri öldürmek için talimat bekliyorlar. Türkiye her ne yapacaksa mülteciler içine sızmış militanları da hesaba katarak yapmalı. Yoksa iyilikten sadece maraz değil ölüm de doğacak. 

Bu uyarıdan sonra gelelim Türkiye’nin Suriye girmesinin meşruiyetine. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki Suriye’de Türkiye dışında hemen herkes var. Yemen’deki Husilerin bile en az 200 militanı var. Şu anda 15-20 bin civarında İranlı asker Suriye’de savaşıyor. En az 3000 Hizbullah militanı, Afganistan, Irak ve Pakistan’dan sayıları bini aşan Şii militan Suriye’de Esed rejiminin yanında savaşıyor. Suriye’deki Amerikalı asker sayısı bile Türk askerinden daha fazla. Rusya’ya ait askeri üs ve limanlar var. En önemlisi 30 binden fazla IŞİD militanı Suriye’de uyduruk bir devlet kurmuş durumda. PYD yanında savaşan PKK’lı sayısı 1000’i geçiyor. Yabancı savaşçıların hepsini toplarsak 100 bine yakın bir sayı çıkıyor. Bu rakam Suriye ordusundan bile fazla.

IŞİD hilafet, PKK Kürt, İran ve Hizbullah Şii devleti kurmak için Suriye’ye girerken, Amerika ve Rusya bölgesel çıkarlar için komşu ülkede cirit atıyor. Onlar etnik, mezhepsel veya global çıkarlar için Suriye’ye girdiler ve kimsenin sesi çıkmadı. 

Şimdi sormak lazım; bu kadar ülke ve örgüt Suriye’de müdahil olurken Türkiye’nin kendi güvenliği ve daha fazla göçü durdurmak için güvenli bir bölge kurmaya hakkı yok mu? Yeni göç akımlarının yanısıra Türkiye’yi Ortadoğu’dan ayrıştıracak ve bölücü terörü artıracak bir Kürt şeridi gelecekte büyük belalara neden olacaktır. Dolayısıyla Türkiye bu konuda ne yaparsa hakkıdır. 

Fakat yakın tehlikeyi bertaraf etmek için Suriye içine asker sokulması tartışılabilir. Bence askeri müdahale en son çözüm olarak bir yerde saklı tutulmalı. PYD, IŞİD ve Esed rejimi fırsatını bulsalar birbirlerini yok ederler. Olan şey, üçünün de Türkiye’ye karşı bir sinir harbi başlattığıdır. Eğer Türkiye Cerablus’u IŞİD’den alırsa hem IŞİD’le hem de PYD ile savaşacaktır. Yukarıda bahsettiğim gibi yurtiçinde IŞİD ve PYD militanları da harekete geçebilir. Esed de bir kurşun sıkmadan düşmanı olan IŞİD ve PYD’den kurtulacaktır. Türkiye, kendisine karşı yürütülen bu psikolojik harbe askeri güçle karşılık vermek yerine benzer yöntemlerle misillemede bulunursa sonuca zararsız ve erken bir biçimde ulaşabilir. Aslında muhaliflerin Halep’e yaptığı son saldırı Türkiye’nin de perde arkasından bir işler çevirdiği hissini vermiyor değil. Öyle olsa bile daha fazlasının yapılması gerekiyor. Psikolojik harpte öncelikle psikolojik üstünlüğü ele geçirmek gerekiyor. Son dönemde ülke olarak etkiye tepki verir olduk. Bu zaafın sebebi olarak nedense aklıma 7 Haziran seçim sonuçları geliyor. Memleketin koalisyonla yönetilecek olması ve HDP’nin güçlenmesi devletin hamle yapma şevkini kırmış görünüyor. Dileriz bu rehavet bir an önce biter. Çünkü tehlike büyük.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23