• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hüseyin Öztürk
Hüseyin Öztürk
TÜM YAZILARI

Yerli ve milli diriliş derken

16 Haziran 2017
A


Hüseyin Öztürk İletişim: [email protected]

Yerli ve milli diriliş derken galiba slogandan öte geçmeyen bir arzunun peşinde koşuyoruz. Belki de bana öyle geliyor.

Hayır! Bana öyle gelmiyor esasında. Aklıselim sahibi insanlar; görüyor, duyuyor, biliyor ve yaşıyor.

Yerli ve milli değerlerin yaşanması ve muhafazası; “akıl, ruh ve beden disiplini” ister. Kimlik ve kişilik sahibi olma disiplinimiz, kaygan zeminler üzerinde seyrediyor.

Bir bilgemizin dediği gibi; Şimdi, adeta, geçmişsiz, geleceksiz, hatta şimdiki zamansız bir toplum gibi anları yaşayan kişilerin yığınları haline geliyoruz”.

“Diriliş muştusu” olalım derken, yakaza (uykuyla uyanıklık durumu) haline ramak kaldı. Görüldüğü gibi devlete ve millete kumpasta terör örgütleri ve destekçileri durmuyor.

¥

Ruh tembelliği, muhakeme kabiliyetimizi zayıflatır. Muhakemesi zayıflayan insanlar ise aynaya bakmaz ve kendilerini görmek yerine başkalarını taklit ederler.

Taklitçiler, eğreti elbise gibidirler. Her türden elbiseyi giyer ve giydikleri kostümün rolünü üstlenirler.

Siyasette böyle haller zuhur etmeye başladı. Hiçbir terör örgütüne mesafe koymayan CHP ve tamtamcıları, Türkiye’yi oldum olası kendi hipodromları gibi görmektedirler.

Bu sebeple de ülkemizi at koşturacakları meydan kabul ederler, devlete ve millete halkın iradesiyle değil, taklit ettikleri örgütlerin yönlendirmesiyle hükmetmek isterler.

O devirlerin ve ideolojilerin geride kaldığına inanılarak, devlet ve millet bütünleşmesiyle, yeniden “yerli ve milli bir uyanış” meşalesi yakılmıştır.

Meşalenin ateşinin bütün bir memleketi aydınlatması ve ısıtması için Sezai Karakoç ağabeyden şu alıntı yapayım.

“Anadolu, inşallah, yeni bir oluşuma sahne olacaktır. Bu oluşum, yeni şartlarda eski kültürlerin nesle aşılanması ve geleceğin büyük devletinin temel taşlarının atılması olacaktır. Anadolu, Ortadoğu’da o büyük devleti kuracak olan diriliş neslinin mayalanması misyonuna başlayacaktır”.

¥

Sezai ağabeyin özlemini çektiği bu hakikatin gerçekleşmesi için slogandan öte icraata geçilmesi gerekir. Bu hususta da Cemil Meriç’in mükemmel tespitleri vardır.

Şöyle diyor büyük mütefekkirimiz:

“Sloganın İslamiyetle, Türklükle alakası yoktur. Üç kelimelik düşünmedir. Tefekkürsüzlüktür. Tefekkürün cendereye sıkışmasıdır.

Düşünce slogan olduğu müddetçe dinamittir. Dünyada hakikate en büyük ihanet, onu üç kelimeye hapsetmektir.

Slogan molotof kokteylin yerini tutar. Memleketi tımarhaneye uğratan slogandır. Slogan acz ifadesidir. Sloganla hiçbir mesele halledilemez.

Slogan hakikatin katilidir. Slogan şahsiyetsizliğin ifadesidir. Bir iş yapamayan kimsenin sözüdür. Mutlak suretle slogana son vermeliyiz.”

¥

Üzerinde yaşadığımız kutlu coğrafyamız, Hakk ve Batıl mücadelesinin sürekli hareket halinde olduğu bir coğrafyadır.

“Hakk ve Halk” yanında yer alan, “aklı ile ruhu” arasında uçurumlar olmayan, kimlik ve kişilik şakulü bozulmamış her insanımıza, yerli ve milli meşaleyi güçlendirerek taşımak ve sahiplenmek düşmektedir.

En büyük ihanet, refahın getirdiği rehavettir. Vesselam.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23