• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hüseyin Öztürk
Hüseyin Öztürk
TÜM YAZILARI

Urfa EVET İnisiyatifi

24 Mart 2017
A


Hüseyin Öztürk İletişim: [email protected]

Bir şehri öncelikli olarak sevdiren tarihi ve kültürel dokusu yanında, esas bu dokuya sahip çıkan ve uygun yaşayan insanlarıdır.

Macar asıllı romancı Stefan Zweig, (1881-1942) 1927 yılında Almanya Münih’te “Yıldızın Parladığı Anlar” ismiyle İstanbul’un fethini de içine alan bir kitap yazar ve kitabın girişine şu cümleyi not eder:

“Ey Hıristiyanlık, Ey Salibe (Haç’a) bağlı olanlar uyanınız!

Barbarların Ayasofya’dan indirdikleri altın Haç yerde sürünmektedir. Bu altın Haç’ı ortadan kaldırmak yerine koymak zamanı gelmiştir”.

EVET, Avrupa’nın ve onların “kukla kobay ve kovboylarının” derdi budur. Haç’ın mağlubiyetini bir türlü kabullenememişlerdir.

Meşrutiyet’ten bu yana Avrupalılaştırılma istibdadının altında da yine aynı niyet, azim, gayret, baskı ve şiddet yatmaktadır.

Topyekûn Hilal’e karşı akıtılan AB salyasının sebebi budur. Oysa ne bu topraklar ne de bu millet, “mayası inançsızlık ve inkâr yüklü sistemi” kabul etmez.

Mankurtlaştırılmış İttihatçılar başta olmak üzere mesele ne yazık ki, yıllardır dost ve düşmanlara anlatılamamıştır.

Bu hakikatleri görmek için İstanbul yahut Ankara’nın plazalarından dışarı çıkma feragatini gösteren; ailesini ve kendisini topraklarımıza, milletimize, devletimize ait hisseden her temiz sütlü insan görebilir, duyabilir, yaşayabilir.

Ülkeyi bilgisayar ekranlarından, kendi kurguladıkları ve istedikleri haber ve yorumları yayınlattıkları sitelerden takip edenlere göre ahkâm kesmek, mağarada türkü çığırıp; “Amma da güzel sesim varmış, ben niye sanatçı olmayayım” diyen garibanlara benzer.

Laf uzamadan Urfa “EVET” inisiyatifine dönelim.

Aklıselim sahibi insanların oluşturduğu; “Urfa İnisiyatifi”; “Milletin birliği, devletin bütünlüğü” için tam yol çalışmalarını sürdürüyor.

Hiç birisinin ikbâl beklentisi yok. Yine hepsi de yaşını başını almış, tek beklentileri; memleketimizin istikrar, huzur ve güvene kavuşması.

İdeolojik ve siyasi tercihlerini bir tarafa bırakarak, “Yeni Türkiye’nin kuruluşunda tuzumuz olsun” istiyorlar.

Bir akşam misafirleri oldum. Konuşulanları dinledim, Allah göstermesin “retçi-inkârcı” kesimden olmadığıma şükrettim. Yoksa gerçekler karşısında rezil olurdum.

Konuşmalardan şunu çıkardım:

“EVET” diyenleri ve istediklerini terazinin bir kefesine koysak, diğer kefeye de “RET” diyenlerin istediklerini ve söylediklerini koysak acaba hani tarafı ağır basar?

Terazinin bir kefesinde devlet-millet bütünlüğü söylemleri var, diğer tarafında ayrışma, kavga, kaos var.

Bir tarafında; “barış, kardeşlik, istikrar, güven” diyenler var, diğer taraftakilerin memlekete dair bir nefeslik dahi istekleri yok.  

Kendisini Türkiye ailesinden hisseden bir kimse hangi tarafı kabullenir? Geçelim.

Sözü yazının başında ismini verdiğim Haç’a karşı çağrı yapan Stefan Zweig vardı ya onun sonuyla bitirelim. 

“Avrupa’nın içine düştüğü durumdan duyduğu üzüntü ve yaşamındaki düş kırıklıkları nedeniyle, 22 Şubat 1942’de Rio de Janeiro’da, karısı Lotte ile birlikte intihar etti”. 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23