• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hüseyin Öztürk
Hüseyin Öztürk
TÜM YAZILARI

Dolmabahçe’den II. Abdülhamid geçti

27 Eylül 2016
A


Hüseyin Öztürk İletişim: [email protected]

Tarih şuuru, yaşadığı toprakları vatan yapanların ve sahip çıkanların namusudur. Bu şuurda olan herkesten namusunu koruması ve sahiplenmesi beklenir.

Aksine hareket edenlerin tarih namusu olmadığı gibi vatan namusları da yok demektir. Böyleleri sürekli “zihin spazmı” geçiren kimselerdir.

Spazmın ölçüsüne göre dostlarına düşman, düşmanlarına dost olurlar ve bu durum sürekli değişir.

Beslendikleri toprakların ve devletin varlığı bunlar için bir kıymet ifade etmez. Onlara göre vatan da devlette sadece mide ve bağırsak ihtiyaçlarını gidermek için gereklidir.

Şükürler olsun Türkiye uzun bir ayrılıktan sonra milletiyle, devletiyle bütünleşerek, bin yıllık tarihiyle yeniden buluşma şuuruyla hareket etmektedir.

Bu çerçevede TBMM büyük bir adım atarak geçtiğimiz hafta, Cennet mekân II. Abdülhamid Han’ın 174. doğum yıldönümünü bir dizi programla kutladı.

TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın başkanlığında ve Milli Saraylar koordinasyonunda gerçekleşen sempozyum, tahmin edilenin üzerinde büyük ilgi gördü.

Derler ki; “Tarihle ilgilenmek ayrı şey, bilgilenmek ayrı şey, biz tarihle ilgileniyoruz ama bilgilenmiyoruz”.

 Bu ifade de doğru olmakla birlikte, II. Abdülhamid hakkında yapılan oturumları takip edenlerle, sergiyi gezenlerin çok büyük bölümü, “tarihle ilgilenmekten ziyade bilgilenmek üzere” konuşmaları ayakta izlediler.

İşte bu programın düzenlenmesi ve candan ilgi görmesi, tabii ki yukarıda sözünü ettiğimiz zihni spazmlı küçük bir kesimi de rahatsız etmedi değil.

Hâlbuki azıcık insanlıktan nasibini almış olsalar yahut nasıl bir memlekette yaşadıklarının farkında olsalar, milletin büyük ekseriyetinin bağrına bastığı ve rahmet okuduğu bir Padişaha, böylesine edep ve hayâ dışı laf etmezler.

Yeri gelmişken şunu da hatırlatmalıyız.

II. Abdülhamid Han veya diğer Padişahlar birer insanüstü varlık değillerdir. Onlar da insandır. Elbet hataları vardır ve yapmışlardır.

Ayrıca esas olan Abdülhamid’in şahsının kutsanması değildir. Yalnız Ulu Hakan; kadri bilinmemiş, iftiraya uğramış, tarihi şahsiyetlerin başında gelmektedir. 

Esas gaye onun sahiplendiği ve taşıdığı bin yıllık insan ve İslam merkezli medeniyetin anlatılması, anlaşılması ve günümüze nasıl uyarlanabileceğidir.

İşte spazmlı zihinlerin düşmanlığı da bu kısmadır.

623 yıllık koca bir devleti batılılara peşkeş çeken İttihat ve Terakkiciler de onun şahsından ziyade sahip çıktığı medeniyete düşmanlık etmişlerdir. Geçelim.

Mümkün mertebe programı takip ettim ve görüşüp konuşabildiğim herkesten duyduğum şuydu;

“Bu yetmez, gelecek yıl daha büyük bir organizasyonla kutlanmalı”.

Evet değişmez bir kural vardır.

Kişilerin de toplumların da devletlerin de geçmişleri, istisnasız arkalarından gelir. Ne silinebilir ne yok sayılabilir ne de düşman olunabilir.

Bu anlamda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin milletimizin tarihine sahip çıkması, meclisimize büyük bir itibar ve güven sağlamıştır.  

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23