• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hüseyin Öztürk
Hüseyin Öztürk
TÜM YAZILARI

Dolmabahçe İftarındaki Şükür Gözyaşları

28 Haziran 2016
A


Hüseyin Öztürk İletişim: [email protected]

Ağlamak insani bir haslettir ve ağlayabilen insanların üç türlü gözyaşı vardır.

Birincisi, “acı ve kayıplar”, ikincisi “mutluluk gözyaşları”, üçüncüsü de “hamd ve şükür gözyaşlarıdır”.

Esas olan da üçüncüsüdür. Bu gözyaşı bazen dışarı bazen de insanın içine dökülür. Şükür gözyaşları, tefekkür ve tevekkülün nişanıdır.

İşte geçtiğimiz Perşembe günü, Dolmabahçe Sarayı’nın bahçesindeki iftar sofrası, “mutluluk gözyaşlarıyla”, “şükür gözyaşlarının” aktığı bir sofra oldu.

İftar sofrasına geri döneceğim ama öncelikle şu bilgileri paylaşmak istiyorum.

¥

İstanbul’da bulunan Osmanlı dönemi saray ve kasırları, Topkapı Sarayı hariç, “Milli Saraylar” adı altında TBMM başkanlığına aittir.

TBMM Başkanı İsmail Kahraman, saray ve kasırları, milletin evi olarak bilir ve “TBMM nasıl milletin meclisi ise saray ve kasırlar da milletin evidir” der.

İşte bu anlayış çerçevesinde Dolmabahçe Sarayı’nın bahçesinde, 550 davetliye bir iftar yemeği ikram edildi.

Davetliler, 1924 yılından bu yana Dolmabahçe’de ilk defa ezan ve Kur’an-ı Kerim okunduğuna, mescidinde ve bahçesinde namaz kılındığına şahit oldular.

O anlarda “şükür gözyaşlarının” bir kısmı dışarı bir kısmı içeri aktı. Ayrıca davetlilerin pek çoğu ilk defa saraya gelmişlerdi.

Açıktan ve içten; dualar edildi, şükür ve hamdler gülen yüzlere; “geçmişin hüznü”, “şimdinin mutluluğu ve “geleceğe güven” olarak yansımıştı.

TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın iftar sonrası yaptığı konuşma, bu yansımanın dile gelmesiydi. Misafirlerin dikkatle takip ettiği ifadelerden kısa bir özet sunalım.

¥

“İnsanın medenileşmesi ve medeniyet kurması, maneviyat söz konusu olmadan mümkün değildir.

İnsan demek, ahlak demektir. Estetik, sanat, medeniyet, adab-ı muaşeret ve topyekûn kültür demektir.

Bu sebeple insan demek; toplum, tarih, gelenek, görenek, örf, adet ve aile demektir. İnsanın insan olarak üstünlüğü de salt maddi varlığıyla ilişkili değildir, asıl önemli olan maneviyatıdır, ahlakıdır, moral değerleridir.

İşte bu çerçevede, kültürümüzün can damarlarından olan Ramazan-ı Şerifi en canlı bir biçimde yaşamak ve yaşanmasına vesile olmak, tarihimize ve milli kimliğimize karşı borcumuzdur.

İnsan bencil ve tüketen bir varlıktan ziyade, ruhi olgunluğa ulaşması gereken bir varlıktır. İnsan, sadece zekâ ve akıldan ibaret değil, esas vicdan ve gönül sahibi olmalıdır.

Kendi kültürel ve manevi değerlerimizi; hürmetle, dikkatle ve ihtimamla korumamız ve geliştirmemiz gerekmektedir.

“Millet-Devlet” kaynaşmasını ve bütünlüğünü sağlamak için de bu şarttır. Milletsiz devlet olmadığı gibi millette maneviyatsız varlığını sürdüremez.

Böylece asıl büyük ve görkemli medeniyet harikası halkalarından birisinin, oruç ve Ramazan ayı olduğunu ifade etmek istiyorum.

Ramazan ayının manevi ikliminde; dostluk, kardeşlik, hoşgörü ve anlayış kültürümüzün pekiştirilmesi dileğiyle, Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerimize olsun”.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23