• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hüseyin Öztürk
Hüseyin Öztürk
TÜM YAZILARI

Boz güvercinin vedası

01 Eylül 2016
A


Hüseyin Öztürk İletişim: [email protected]

Önceki gün sabah henüz güneş doğmadan az evveldi.

Rızıkları için insanoğlundan daha ilkin güne başlayan kuşlar içerisinde güvercinler birinci sırayı alsa gerek.

Böyle olduklarını, her sabah ve akşamüzeri bizim balkonun köşesini kendilerine su içme mekânı olarak belirleyen sessiz ve ürkek komşularımız güvercinlerden anlamaktayız.

Güneş doğmadan ve batmadan onların suyunu hazır etmek gerekir. Yıllardır birbirimize küsmeden, darılmadan, komşuluğumuz böyle sürüp gitmektedir.

Sessiz ve ürkek halleri, bizi esas duruşta bekletir. En küçük bir ses veya hareket karşısında hemen paniklemeleri, sularını içmeden gitmelerine sebep olmaktadır çünkü.

Oysa çeşitli cami önlerinde veya meydanlardaki güvercinler, bize gelip gidenler kadar ürkek değillerdir.

Demek ki, insanlar gibi güvercinler de gürültüye ve kargaşaya alışabiliyorlar. Belki de yaşamak için katlanmak zorundalar.

Bizim balkon komşularımız caddelerden geçen ambulans sesinden, korna sesinden, mısırcının “süt mısır” avazından veya 1980’li yıllardan kalan dolmuşların beton delme makineleri gibi ses çıkararak gidip gelişlerinden de ürkerler.

Velhasıl, ev ahalisi olarak birbirimize karşı nazik olamadığımız kadar güvercin dostlarımıza karşı pek nazik olur ve her hallerine dikkat ederiz.

Mesela sözlerim veya hareketlerimden dolayı bir kusurum olunca, hanım güvercinleri hatırlatır. “Güvercinlere karşı nasıl davrandığımızı unutmayalım” der.

Önceki gün sabah henüz güneş doğmadan az evveldi.

Yine güvercinlerin sularına bakmak için çıktığımızda, boz güvercinlerden birisi ağır aksak yürümekteydi.

Daha önce de böyle güvercinlere denk geliyorduk ama bir süre sonra sağlıklarına kavuşuyor ve mesailerine devam ediyorlardı.

Yalnız bu seferkinin durumu biraz vahimdi galiba. Çünkü başında iki ayrı güvercin nöbet tutuyordu.

Çaresizlik içinde kalınması ve insanın ne yapacağını bilememesi çok zordur. İlk anda nöbetçi güvercinler gibi bakmaktan öte bir şey yapamadık.

Her sabah ve akşam su içmek için başını suya uzatan boz güvercin, bu sefer başını göğe dikip, sağa sola döndürerek, adeta imdat isteyen haliyle yürek burkuyordu.

Biraz yanına yaklaşıp; “neyi var neyi yok” diye bakalım istedik ama görünen bir şey yoktu. Sadece hareketleri kısıtlanmış, sürekli başını göğe doğru uzatmaktaydı.

Bir müddet sonra başında bekleyen nöbetçi güvercinler uzaklaştılar. Aklımdan; “Galiba boz güvercin veda edecek, nöbetçiler umudunu kesti ve gittiler” diye geçti.

Bir şey yapamamanın acısı içerisinde ben de içeri geçtim ve o halini daha fazla izleyemedim. Yüreğim kaldırmadı.

Artık ne pencereden ne de kapıdan bakabiliyordum. Hanımdan rica ettim, “Ben bakamıyorum, sen bakabilir misin” dedim.

Bakıp geldi ve acı ile yutkunarak bir şey diyemeden yanımdan uzaklaştı. Anlaşılan boz güvercinin bu dünyadaki vadesi dolmuştu.

Bundan sonrasını yazamıyorum.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23