• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hasan Karakaya
Hasan Karakaya
TÜM YAZILARI

Yalan, tezvirat, iftira... Paralelcilerde ne ararsan var!

23 Kasım 2014
A


Hasan Karakaya İletişim: [email protected]

Bir “hata” bulduklarını zannedip, “Sazan” gibi üstüne atladılar ve günlerdir evire-çevire yayınlıyorlar!..

Neymiş?.. 

Güya, “Fikret Bila’nın haberine göre”(!) Başbakan Ahmet Davutoğlu demiş ki; “Sivas’taki Madımak olayı meydana geldiğinde DYP ve MHP iktidardaydı!”

Bu sözden hareketle diyorlar ki;

“Başkanlık koltuğunda oturan bir insan, o dönemde DYP ve SHP’nin iktidarda olduğunu bilmez mi?”

Bununla da yetinmeyip; Prof. Özcan Yeniçeri başta olmak üzere, “birçok MHP kurmayı”nı ekrana çıkarıp, “Davutoğlu’na veryansın” ettiriyorlar: “Madımak olaylarının sorumluluğunu da MHP’ye yıkan bu zat, nasıl Başbakanlık koltuğunda oturuyor?.. Davutoğlu, MHP ile uğraşacağına, gitsin cehaletini gidersin!”

O HADİSENİN ASLI

Paralelcilerin kanalı Samanyolu Haber’den bahsediyorum... Bir gün değil, iki gün değil, tam 3 gündür, “Davutoğlu’nun gafı”(!)nı taşıyorlar ekrana!..

“MHP’li sazanları” da geçiriyorlar kameranın karşısına, sürekli Davutoğlu’nu dövdürüyorlar!..

Sabrettim ama gına geldi!..

Hani; olayı bilmesem, kulaklarımla duymasam, diyeceğim ki; “Bu kadar da hata yapılmaz!.. Davutoğlu gibi zeki bir insan, böylesine hata yapar mı?

Ama, biliyorum...

Kulaklarımla duydum...

Efendim, olay şu:

18 Kasım Salı günü, Filipinler’den dönerken, Başbakan Ahmet Davutoğlu, beraberinde bulunan biz “10 gazeteci”yi yanına davet etti... 

Hem “ziyaret”leriyle ilgili bilgi verdi, hem de “soru”larımızı cevaplandırdı...

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, kendisine; “Sen önce Kahramanmaraş’ın ve Madımak’ın hesabını ver!” dediğini söyleyen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “1979’daki Maraş olayları esnasında CHP iktidarda idi, Bülent Ecevit de Başbakan’dı!..

Madımak’ta ise;

DYP ve SHP iktidardaydı... Erdal İnönü de Başbakan Yardımcısı’ydı!

Söyleyin Allah aşkına;

CHP, DYP ve SHP dönemlerinde cereyan etmiş olaylarla bizim ne alâkamız olabilir?.. Sorumlusu olmadığımız bir olayda, neyin hesabını vereceğiz?”

Sayın Davutoğlu; o konuşmada, aynen bu ve benzeri ifadeler kullandı... Yani, ağzından “MHP”nin “M”si bile çıkmadı!..

O halde, “Fikret Bila’nın haber metni”ne “MHP” ifadesi nasıl girdi?..

Bunun bir tek izahı var:

“Yanlışlıkla!”

Evet, evet, yanlışlıkla!..

Büyük bir ihtimalle “yorgunluk, uykusuzluk ve dalgınlık”la, bilgisayar tuşundaki “S” harfi yerine “M” harfine basılmış!..

Yani; SHP olmuş MHP!..

Ne yazık ki;

Milliyet’in “Düzeltme Servisi” de, bu yanlışlığı atlamış, görememiş!.. Haber metni, geldiği gibi girmiş gazeteye!..

Yoksa, “yılların deneyimli bir gazetecisi” olan Fikret Bila’nın, böyle bir hata yapması mümkün değil!..

Kaldı ki; uçakta yaptığımız o sohbetin benzeri metni, Akit de dahil, diğer gazetelerde de yayınlandı!.. 

Hiçbirinde “MHP” ifadesi yoktu...

Hepsinde, “DYP-SHP iktidarı”ndan söz ediliyordu... Tabiî, İnönü’nün de “Başbakan Yardımcılığı”ndan!..

Uzun lâfın kısası;

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ağzından, kesinlikle “MHP” ifadesi çıkmadı!..

Hadi, farz edelim ki, çıktı!..

Be adamlar; bir Başbakan, hem “DYP-MHP iktidarda idi” deyip, hem de “İnönü Başbakan Yardımcısı’ydı” der mi?

O zaman sormazlar mıydı;

“İnönü ne zaman MHP Genel Başkanı, Dolayısıyla Başbakan Yardımcısı oldu?”

“Davutoğlu’na çakma şehveti”ne kapılanlar, bunu düşünmekten,  sormaktan bile aciz!..

“Davutoğlu’na saldırmak”için bir fırsat yakaladılar ya, çak çakabildiğin kadar!..

İnanın, siyaset bu kadar ayağa düşmemiş, bu kadar ucuzlamamıştı!..

Bunun adı, “basitlik”tir!..

Bunun adı, “ucuzluk”tur!..

Bunun adı, “kolaycılık”tır!..

Yapmayın Allah aşkına;

“Muhalefet” kavramını bu kadar da ayağa düşürmeyin!..

Genel Başkanınız Devlet Bey ve bazı MHP kurmayları; “Paralel yapı, parti içine sızmaya çalıştı... Durum fark edildi ve kadrolaşma engellendi... Ondan sonra da kaset komploları devreye girdi” dediği halde, “Paralel tuzak”lara “sazan” gibi atlayıp, Paralel ekranlarında “demeç fışkırtma” kuyruğuna girmeniz yakışıyor mu size?..

Ayıp!.. Ayıp!..

Koca koca adamlarsınız!..

Sizin bu yaptığınızı, “7 yaşındaki çocuklar” bile yapmaz!..

Bir “piyon” olarak kullanıldığınız, bir “dolgu malzemesi” olarak ekranlara çıkarıldığınız hiç aklınıza gelmedi mi?..

Yakıştı mı Özcan Bey?..

Davutoğlu’na vuracaksanız, Hükümet’e çakacaksanız; yine vurun, yine çakın!..

Ama, sizin de “altınızı oymaya” çalışan “Paralel Medya”da dolgu malzemesi olarak kullanılmak,  hem “ufuksuzluk”tur, hem “komiklik”tir!..

Kısacası, yakıştıramadım!..

PARALEL’İ HÂLÂ TANIMADINIZ MI?

Keşke, “Fikret Bila’nın haberine göre...” dediklerinde, hemen Fikret Bila’yı arayıp; “Başbakan böyle mi konuştu” diye sorsaydınız... Bila diyecekti ki; “Başbakan, kesinlikle MHP ile ilgili bir söz sarf etmedi!”

Ama, “demeç şehveti”ne kapılıp, aslını-astarını öğrenmeden “Paralel’in tuzağı”na düştünüz ve “balıklama” atladınız “yalan”a!..

Oysa, siz de gayet iyi bilirsiniz ki; bu “Paralelci”ler, sürekli “Yavuz hırsız” taktiği uygulayıp, “ev sahibi”ni bastırırlar!..

Bunlar, “Hoca’ları”nın “otorite” kabul ettiği “Yahudi’lerin taktiğini” de sürekli kullanırlar!.. Hem “Cami avlusunda Müslüman döver”ler hem “İmdaat!.. Müslümanlar beni dövüyor” diye cayırtı kopartırlar!..

Sorarım size; “Mehmet Özmen” olayı da mı uyandırmadı sizi?.. Gördünüz işte; Akit Muhabiri Mehmet Özmen’i TÜYAP Kitap Fuarı’nda hem tokatlayıp gömleğini yırttılar, hem de, “Biz dövmedik, o, kendini dövdürmeye gelmiş!” dediler!..

“Otorite”ye tapan adamlar, hiç onun taktiğini uygulamaz mı?

Görmediniz mi;

Nasıl bir “psikolojik çöküntü” içinde olduklarını?.. Nasıl bir “ruhsal travma” yaşadıklarının farkına varmadınız mı?..

Görmediniz mi; çember daralıp da köşeye sıkıştıkça “canavar”a dönüşüp “pençe”lerini gösterdiklerini?..

“Yalan”ları, “çarpıtma”ları, “saptırma”ları, “iftira”ları, “küfür”leri, “hakaret”leri kendilerine “mübah” görüp, “her türlü iğrençliği” yapabileceklerini görmediniz mi?..

Yoksa siz; hâlâ “hoşgörü palavraları”na mı inanıyorsunuz?.. Siz, onlarla “diyalog” kurabileceğinizi mi sanıyorsunuz?..

Bilmiyor musunuz ki;

Onlar için “dost” yoktur!..

Onlar, “kullanacakları malzeme, kullanacakları adam” ararlar!.. Kullanıp da, işleri bittiğinde, o adama “itibar suikastı” yapıp, “buruşturup” çöpe atarlar!..

DIŞLANDIKÇA ÇILDIRIYORLAR!

Hele düşünün bir... Düne kadar yere-göğe sığdıramadıkları, “bize altın devrimizi yaşattı” dedikleri AK Parti ve Tayyip Erdoğan’a, bugün nasıl “salya-sümük” saldırıyorlar!..

Düne kadar, Erdoğan; onlar için de “dünya lideri”ydi... Ama bugün; “Yahudi borazanı BBC’nin ağzı”yla saldırıyorlar Erdoğan’a ve onun “yalnızlaştığını” iddia ediyorlar!.. Çünkü, Erdoğan’dan onlara, artık “mama” yok!.. Mamaları kırıldıkça, şirretleşiyorlar!..

Diyorlar ki; “Düne kadar, televizyonlarımıza konuk yağardı... Ama bugün, konuk bulmakta zorlanıyoruz... Çağırıyoruz, bir bahane uydurup, gelmiyorlar!”

Görüyorsunuz ya;

Asıl “dışlanan”, asıl “yalnızlaşan” kendileri!.. İyi de, “boşalan” televizyon ekranlarını doldurmak ve onlara “dolgu malzemesi” olmak, MHP’li kurmaylara mı kaldı?..

Okumadınız mı Mehmet Barlas’ın önceki günkü Sabah’taki yazısını?..

Diyordu ki; “BBC’nin Fethullahçı muhabirlerinden biri de (Mark Lowen) dün ‘Erdoğan’ın Yeni Türkiye’si uluslararası alanda yalnızlığa (izolation) itiliyor’ içerikli bir haber yapmıştı.

(...) Türkiye’nin 2 milyona yakın mülteci-göçmene kapılarını açtığı şu sırada ‘Yalnızlaşması’ değil, ‘Kalabalıklaşma’sı daha önemli ve öncelikli bir haber konusu değil midir?

Suriyeli, Iraklı göçmenleri yoğunlukla ağırlayan illerde yaşayan zaman zaman ‘Biraz yalnızlaşsak’ demiyorlar mıdır acaba?

Türkiye bu muhabirin ve onu yönlendiren yerli kifayetsiz muhterislerin iddia ettikleri gibi yalnızlığa itilmiş olsa, Erdoğan ve Davutoğlu’nu arada bir anavatanda görürdük... Ama hiç yerlerinde durmuyorlar. Sürekli bir yabancı başkentte görüyoruz onları... Ankara da, adeta uluslararası bir uğrak noktası gibi değil mi?

Neyse... Ha Samanyolu TV, ha BBC... Ha Pensilvanya, ha Londra... Neo-Kolonyalizm demek ki böyle yansıdı BBC yayıncılığına...”

Dedim ya; keşke Barlas’ı okusaydınız!..

ŞEYTANIMSI KOMPLO!

Siz bilmiyor musunuz ki;

Bunlar “Şeytanımsı bir komplo” peşindeler!.. Hem “Çözüm Süreci”ni engellemek, hem de Hükümeti, “IŞİD’in destekçisi” gibi gösterip; Erdoğan ve Davutoğlu’nu “Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılatmak” istiyorlar!..

Bunları bilmiyor, görmüyorsanız niye siyaset yapıyorsunuz Özcan Bey?..

Tekrar ediyorum:

Başbakan Ahmet Davutoğlu, uçakta yaptığımız o sohbette, kesinlikle “MHP’den” söz etmedi!.. Ama, “fitne ve fesat”tan başka bir şey bilmeyen bu “Paralelci”ler, ne yazık ki, sizi de tongaya düşürdü!..

Uyanın artık, uyanın!..

Benden söylemesi!..

************************************************************

Genelkurmay, yaktığı yeşil ışığı fiiliyata geçiremez mi?

Son günlerde, çok sayıda “mail” almaya başladım... Son derece “nazik” ifadelerle başlayan “elektronik mektup”larda, bir “mescid talebi” dile getiriliyor.

Mailler, “Donanma”dan geliyor...

Diyorlar ki;

“Şu anda, Deniz Kuvvetleri’nin Türkiye’deki hiçbir karargâh, alay, tabur, bölük, kurum, fabrika, tersane, gemi, müze, havaalanı ve sosyal tesislerinde, ibadetimizi yapabileceğimiz mescid bulunmamaktadır!.. İbadetlerimizi, gizli-saklı, ücra bir köşede yapmak zorunda kalıyoruz.”

Yine diyorlar ki: “Cumhurbaşkanlığı’na, Başbakanlık’a, Milli Savunma Bakanlığı’na, Genelkurmay’a ve Meclis Dilekçe Komisyonu’na müracaatlarımızı yaptık...

Genelkurmay, mescid talebimize yeşil ışık yakmış, bu haber ulusal basında da yer almıştı.

Ama, aradan 5 ay geçmesine rağmen, mağduriyetimiz giderilmedi... Lütfen, yardımlarınızı bekliyoruz.”

Ben, nihayetinde bir “elçi”yim... “Elçiye zeval olmaz” diyerek de, bu talebi “ilgili”lere iletiyorum... Öyle umuyorum ki; mescid talebine “yeşil ışık” yakan Genelkurmay, bunu “fiiliyata” da geçirecek ve Genelkurmay’da, Kara Kuvvetleri’nde, Jandarma’da olduğu gibi, “Deniz Kuvvetleri”nde de “mescidler” açılmasına imkân sağlayacaktır!..

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23