• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hasan Aksay
Hasan Aksay
TÜM YAZILARI

Roger Köppel ve halk oylamamız

27 Mart 2017
A


Hasan Aksay İletişim: ,

Normal olan bizim son derece kısmi bir zaruretin, yani oyların dağılarak, milli iradenin sağlıklı olarak ifade imkanını kaybetmemesi, tozlaşma ve kaos doğurma tehlikesini önlemek için yerine getirmek zorunda kaldığımız bir halk oylamasının, değil yabancılar; oy verme sorumluluğu taşıyanlardan başka kimseyi ilgilendirmeyeceğini zannettiğimiz bir zamanda; AB’yi deliye çevirecek derecede çileden çıkarması; ABD ve İngiltere’nin, Türk uçaklarını içeren, İslam ülkelerine yönelik çok sınırlı ekonomik bir ambargo keşfine zorlanması, düşünülmesi gereken bir problem olmaktan ziyade, sahibi için tedavisi gerekli bir öfke alerjisi olarak görülebilse de, çeşitli anlaşmalarla dostluğumuz bulunan ülkeler olarak ele almamız ve çare üretmemiz gereken bir hadisedir.

Fakat İsviçre’nin 1933’ten beri yayınlanan ve halen 51.000 satan, haftalık, Die Weltvoche önemli bir dergisinin sahibi, Başyazarı ve Federal Meclis’in SVP’den milletvekili Roger Köppel’in, Cumhurbaşkanımız ve Türklere peşin hükümlerle yapılan saldırılara itidale çağırıp vicdanı tamamen saf dışı bırakmamak konusunda ki dikkatinin, Roger’den ibaret kalmayacak, önemli bir insani fıtrattan kaynaklanması ve bu fıtri ve insani gücü harekete geçirebilecek bir imkan olmasından dolayı, bu referandumun bir taraftan Türkiye, diğer taraftan, İslam dünyası, dolayısıyla bütün dünya için giderek daha çok önem kazanacak bir başlangıç ve dikkat çekme olayı olarak görmek ümitlenmek ve gayretimizi artırmaya çağıran gür sesli güzel bir davetiye olarak kabul etmemiz gerekmektedir.      

Bugün Türkiye’ye karşı, terör örgütlerini kurup, eğitip, besleyen ve koruyan sömürgeci ülkeler olduğu gibi; dün de Osmanlı Cihan devletini içten yıkan fitnenin hastalığını taşıyıp aşılayan,Jön Türkler ve İttihat Terakki yapısını eğiten, yetiştiren, kuran aynı derin güçler değil midir? İslamofobik ve PEGİDA hedeflerinde FETö kurgusunun  özünde, İslam düşmanlığından ve ümmet vahdetine güç ve imkan kazandırmamaktan başka ne vardır?

 Şimdi Avrupa’daki terör ve darbeci dostluğunu, yeni bir dostluk olarak görenler, sömürgecilerin bize, yani devletimize karşı bakışlarının değiştiğini zannetmesi yanılgıdır. Değişen tavır ve görüntüdür. Şimdi de Türkiye, kalkınmaktan vaz geçer, “Tank yapmak bizim neyimize, biz domates yetiştirelim, Rusya’ya on bin kamyon domates satıp, o parayla İsrail’e tankları tamir ettirmenin başarısıyla övünürüz. “İnsansız hava aracını da vermezlerse vermesinler, biz yapacak değiliz ya” dersek, ertesi gün, Recep Tayyip Erdoğan’ın heykellerini dikmemiz gereken dünya çapında çok büyük, eşsiz bir devlet adamına sahip olduğumuzu, sadece biz anlamakla kalmayız, bütün dünya olmasa da bütün güç odakları anlar veya anlar gibi bir hoş olur.

Batı’nın bakış, ilişki ve dostluklarında fazla bir değişiklik yok. Dün de İslam düşmanlığını ön şart koşuyordu. Bugün de. Dün Jön Türklerle, İttihat Terakki dostu idi. Bugün de gerçek dostluklarının darbeciler ve teröristlerle olduğunu anlamakta biz geç kalmışsak? Gerçeği dillendirmemek Batı’nın çıkarına idi. Dillendirmedi. Ama anlamamakta ısrar eden kendimizdik.

Soğuk savaşın arkasından 1991 NATO toplantısında açık ve net olarak, “Artık düşman İslam” demediler mi? Aynı söylem korosuna biz de katılmadık mı? Sömürgeci, “Başörtüsü düşmanımız” deyince, “Biz senden beter düşmanız” diyenler, hangi koroda görevli idi? 

Görevimizi yapar halk oylamasında, “EVET!!!!” oylarını ne kadar yükseltirsek, vicdanımızla beraber yaşamaya, kalkınmamızı sürdürerek devam ederiz inşallah!.. Görünen o ki kilitli kapılar açılacak. Zamanı gelmişti de, karşı taraf, “Biraz daha” demeyi kâr sayıyordu. Umarım yanlış yapmazlar. Yaparlarsa kendileri bizden zararlı çıkar. Hem de, kaybedecekleri çok çeşitleri var. 

Roger de, Türklere ve Erdoğan’a karşı daha dengeli olmaya çağırıyor. Avrupalılar da, yöneticilerinin Türkiye’ye ve Bakanlarımıza karşı takındıkları çirkin cinnet tavrı üzerinde henüz düşünme zamanı bulamadılar. Düşünecekler. 

Batı düşünme fırsatı bulunca, Batıcı olarak değil, kendi hüviyetimizle oturup, konuşup, anlaşacağız. Globalleşen dünyada, adaletle ilişkilerden başka türlü bir ilişkinin devletler arasında yarınlara taşınabilmesine imkanı kalmayacağı görünür hale gelmiştir. Akıl bu geçişi kanlı değil kansız başarmayı öğütler. 

Eşkıyanın ömrünün kısalığı, kaba kuvvetin çıkmazlarını anlatan ibretlerle doludur. Özellikle globalleşme çağında savaş ve sömürü yolu, milletlerin kabullenemeyeceği çıkmaz sokaktır. İslam, barış dinidir. Saldıran taraf olmaz. Savaştan kaçan taraf da hiç olmamıştır ve olamaz. 

Allah’tan bütün insanlık için adil, huzurlu bir barış diliyoruz ve bu referanduma tepki gösterenlerin, tepki sebeplerinin akıl dışılığına baktıkça da, Referandumun tahminlerin üzerinde güzel neticeler doğuracağına bir kere daha inanıyoruz.   

Hamd Allah’a!

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23