• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hasan Aksay
Hasan Aksay
TÜM YAZILARI

Menderes, “milletin gözüne baka baka yalan” demişti

02 Nisan 2017
A


Hasan Aksay İletişim: ,

Yanlış sokağa; yanlış semte; yanlış otobana girmek arasında elbette fark var. Şehir doğru, diğer bir ifadeyle yol tarif eden samimiyse, yol göstermek için gayretin yolcuyu şaşırtmak değilse, zaten sokağı değil, şehri kaybettirecek kadar ters bir istikamet göstermeye kalkacak yanlış olmaz. Edirne’de mahalle soran kimseyi, Haydarpaşa garından Ankara trenine bindirme gayretine girmek doğrudan aldatmak, hepten yanıltmaktır. 

Böyle bir yanıltma gayreti; sadece muhataplarını yanıltmaktan ibaret olmaz. Çıkar için muhatabın istismarı da vardır ve bu ayrı bir önem taşır. Unutulmaz bir örnekle bu istismar olayını sözde bırakmayıp somutlaştıralım:

Taksim Gezi Darbe teşebbüsü.

Sinekten yağ çıkarmak cinsinden, İstanbul Ana Kent Belediye meclisinin bütün partilerin ittifakla karar aldığı Taksim Meydanını yeniden tanzim alanına çadır kurma keyfinden, birden bire ülkeyi sele verecek şekilde büyütülmüştü. Kemal Kılıçdaroğlu, “Kadıköy İskele meydanında miting yapacağım” diye CHP’lileri topladı. Toplandı ama miting yalanmış. “Gezi olaylarına destek için Boğaziçi Köprüsünden Taksim’e yürüyeceğiz” emrini verdi. 

Baştan doğruyu söylese, o kalabalığı bulamayacağını düşünerek mi yalan söylemişti? Yemeğe davet edip, inşaata tuğla taşıtmaya imece yapmak türü insan aldatma mı? Yalan ayıp olmayınca, Kılıçdaroğlu, “Miting yok. Taksim’e Gezi’ye destek için yürüyoruz” deyip, mitingciyi, darbeye imececi yapıyordu. Yeteneğiyle övünebilirdi! Ama Taksimdekiler, bu baskından pek hoşlanmamış; sanki ortada bir başarı vardı da el koyma diye mırıldanmışlardı.. 

“Yiyici yiyiciyi sevmez” diye, darbenin sahipliğini elden kaçırmak istemeyenler, hoşlanmadı ama, köprüyü aşanlar da geri dönecek değildi, “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” derlerse de, yalanın peşine düşenler olunca, yalancı da sabahtan akşama kadar, yıllarca yalana devam ediyor. Yazık değil mi bu yalancılara? Teröristin, “En geç yarım saatte adam öldüren Karantuna zehirli böcekleri ticareti” gibi peşin patronları vardır elbet. Baksana yalan cephesinin Coşkun’u coşmuş, ihtisasını faş ederek, “Yalan söyleyen yalanına devam etmeli” diyor.

 Bu iş, CHP’de Kılıçdaroğlu ile başlamadığına göre Kılıçdaroğlu ile de bitmeyecek. Yarım asrı biraz aştı. Rahmetli Menderes, TBMM kürsüsünden, “Siz milletin gözüne baka baka yalan söylüyorsunuz” demişti. 1960 Darbesine destek uğruna yalan kampanyaları yapıldı. İz bıraktı. “Düşük, kuyruk” oklarının yara izi hâlâ vatanperver mazlumun bağrında.. 

TBMM, elbette farklı bir yer, farklı bir makam. Orada cereyan eden hadisenin hafızalarda yeri daha uzun. Unutulsa, zabıtlar unutmaz. Milletvekili Merve Kavakçı’nın milletvekilliğini, keyfi olarak, zulüm olsun, güç gösterimiz olsun diye, CHP milletvekillerinin hep birden ayağa kalkarak, el çırparak, “Dışarı!.. dışarı!..” diye bağırışları nasıl unutulur? Allah’a şükür bizim milletimiz balık hafızalı değil, olamaz. Balık hafızalı olan çıkarcılardır. İnsan, iyiliği de, iftirayı da, intikam için değil, ibret için kaydetmekle sorumludur. Mü’min, “Aynı akrep deliğinde iki kere zehirlenmez.” Aynı yalan ve iftiralarla yolunu kaybetmemek zorundadır..

CHP, referandum olmasın diye, TBMM’de sabahlara kadar kavga çıkararak, kürsü sökerek, “Rejim değişiyor” diye adeta feryat etti. CHP, rejim değişikliği ile sistem değişikliğinin bilmez mi? Bilmez olur mu? Bile bile yanlış istikamet, yanlış yol gösterdiği her geçen gün bilmeyen de biliyor. 

“Cumhurbaşkanı tek adam oluyor. Diktatör. Bu kadar yetki, evliyayı dahi şaşırtır” propagandası yalan üzerine oturuyor. Çünkü eski Cumhurbaşkanları daha yetkili. Tek farkı, başbakana emredip yaptırıyor. Şimdi yetkiler sınırlandı ve sorumlu oldu. “Kaç bakan olacağı bile belli değil” diyor. Bir ticari umum müdüre dahi hizmet sahası sınırlanır mı? Şimdi sınırlı mı? 

Bugüne kadar CHP’nin itiraz etmediği 12 Cumhurbaşkanından yarıdan fazlası tek adam olarak meclise geldi. Zorlayan meydanda da değil. Gizli bir el gibi, gizli de değil. Milletvekili oylayacak başka yol var mı? Manasız söz mü olur? Bu iddia yalandan da öte bir anlamsızlık!

CHP, bu zulümlerin hangisine itiraz etti? Yok.Alkış tuttu. Oysa Sınırkent ve Aslanköy, köylülerine ne zulümler yaptı. Kurucu meclisler CHP’li idi. Anayasa komisyonu 2 sene çalıştı. Ak Parti, “Kabul ettiğiniz maddeleri kanunlaştıralım” dedi ret ettiniz. Siz, “Türkiye, ayağa kalkacak hali kalmayıncaya kadar olduğu yerde kalsın hiçbir şey yapamasın mı” istiyorsunuz?

Bu kanunu, hükümet, kesinlikle yetkisini artırmak için istemiyor. Çünkü artan yetki yok. Kısıtlanan yetki ve eklenen sorumluluk var. Bu kanun, hamle kanunu!

Bütün İslamofobikler, İslam düşmanları, referandumu ret etmek için siyaset, medya ve toplum kuruluşlarıyla gayretteler. Hamle dursun için!

Cumhurbaşkanı, hükümet, Ak Parti, MHP ve millet ve İslam alemi de büyük gayretteler. Referanduma “EVET!” densin için! 

Bu gayretin ana nedeni güçlü bir istikrardır. Bütün mazlumlara ve İslam dünyasına el uzatmakla kendini sorumlu gören Türkiye son derece güçlü, hızlı bir kalkınma ihtiyacındadır. Bu istikrar imkanının sade içerde değil dışarda da görülüp bilinmesine ihtiyaç vardır. Aksi takdirde yatırım gelmez. Yatırım gelmezse çok yüksek faizle kalkınma zaruret olur. Milletin emeği faize gider!..

Bu referandumda ret propagandası ilk defa bütün İslam düşmanları, faiz lobileri ve Türkiye istikrarını kaybetmeli, kalkınamamalı diyenlerin açıktan ittifakıyla yürütülmesi de bu ekonomik ve siyasi çemberin devamını sağlamak içindir. 

Evvelki seçimde bazı partililer, HDP’ye oy vererek, dışarıya, “Türkiye’de istikrar pamuk ipliğine bağlı görüntüsü vermek istediler. O başarılarının ümidiyledir ki hep birden saldırıyorlar. Fazla zarar verememişlerdi ama, hızdan ve zamandan verdirdikleri kayıp, ümitleri oldu. Allah’ın izniyle bu kere fena olacaklar.

Hamd Allah’a!

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23