Bayram ve fitne
Milletimizin, İslam dünyasının, ümmetin Ramazan bayramını tebrik eder, Allah’ın hidayet, rahmet ve bereketiyle, insanlığı güven, huzur ve saadete kavuşturmasını niyaz ederim.
İnsan sevgi ve saygısının yitirildiği, adı konmamış, maskeli bir dünya savaşı içindeyiz. Sebebin, temelde edep ve ahlak düşmanlığı olduğu görülüyor. Düşmanlık nedeni ahlak olunca, ister istemez, makul bir sebep bulunmasa da somut netice İslam oluyor.
Ahlak ve örtü karşıtlığı derken, İslam’a yönelik saldırıların böylesine alenileşip, marifet haline gelmesi, tarih boyu hiçbir zaman bu kadar yaygınlaşmadı. Lut kavmiyle, muayyen bir bölgede azgınlık kazansa da nihayet bir kavimle sınırlıydı.
İslam dünyasına karşı somutlaşan ahlak, iman karşıtlığı, tarih boyu İslam dünyasının sevgi ve muhabbetini kazanan Türkiye’nin, yeniden tarihine ve ölümsüz değerlerine, insan ve mazlum sevgisine odaklanması, ahlak ve İslam düşmanlığı somutlaşarak, fitne, yalan, iftira, çarpıtmalarla, darbe ve darbe zeminini sıcak tutma hıyanetleriyle, Türkiye’yi ana hedef haline getirmiş, bu garip ve maskeli savaşın asıl hedefi haline getirmeye çalışılıyor.
Bu derece çetin bir savaşın ana hedefi olmamıza rağmen Allah’a hamdolsun, geri adım atmadan, ülke kalkınmasından itibara kadar her konuda Allah’ın nusretiyle tahmin edilemeyen, başarılara koşuyoruz. Kalkınma, “İki mi, üç mü?” derken beşi yakalıyoruz. “Allah Müslümanlara yardım etmez diyenler, yalnız kafirlerdir”.
Kalkınma hamlelerinde birçok devletin önünde koşuyor ve yeter görmüyoruz. Bunlarla kalmıyor, dünya mazlumlarına en fazla yardım eden devlet ve millet olarak öne çıkıyoruz. Daha dün denecek kadar yakın zamanda, milletin sesi kısıkken, sesi çıkan bazı kimseler, “Tankını İsrail’e tamir ettirmekle” yüksek sesle övünür; “IMF’den borç almakla” sevinirken, şimdi savaş içinde, IMF’ye borç veren; tankını uçağını yapan millet ve devletiz. Gelişmiş 20 devlet arasına girdik. Başa doğru ilerliyoruz.
Güzel şeyler oluyor. Allah’a hamdolsun. Fakat büyük bir yangının ve savaşın içinde ve hedefinde olduğumuzu unutmamak, birlik ve dikkatimizi kaybetmemeliyiz.
Afganistan, Irak, Suriye, Yemen, Sudan, Afrika baştan başa olmak üzere İslam diyarları yakılıyor. Henüz yanmayan varsa, o da yansın isteniyor. Elhamdülillah birlik beraberlik ve başarılarımızla aldırmıyoruz ama geçen asrı, yokluk ve çaresizlikten kaybettik. Son çeyrek asırda otuz bin şehit verdik. Daha ne olsun? Adı konmamış olsa da bu savaştır.
Dışarda düşman hasedle kuklacı; içerde gaflet, hıyanetle kukla olmuş, “GEZİ” diye, tencere, tava çalarak, bayram yapar gibi, bir anda tüm ülkede yangın çıkarıp felaket tellallığı yapıyor. 15 Temmuz’da hainler, “Mevsim geldi” deyip, cinayet işliyor. Elhamdülillah ki imanlı milletimiz var.
Türkiye’ye karşı adı konmamış, örtülü bir dünya savaşı bu. Mızrağı, çuvala gizlemek isteyenler, “Örtülü darbe” diye kılıf arıyor. Destekli teröristlerle gizlenmeye çalışılan bu adsız savaş, şeytani bir savaştır. Er meydanı da, insanlık da yoktur. “Stratejik dostuz” der. Sırtından vurur. “Adalet” der, adalete karşı sopayla yürür. Millet, ister, sevinir. Onlar, “Yol, köprü, hava alanı, hızlı tren, ne hizmet yapılıyorsa” karşı çıkar, yas tutar.
Millet olmazsa devlet; devlet olmazsa millet güçsüz kalır. Devlet, milletin; millet, gecesini gündüze katarak ülkeyi kalkındıran devletin kıymetini bilmeli. Bunun ilk şartı vahdet ve karşı çıkıp meydanı fitneye bırakmamaktır.
Müslüman olarak, bayram hakkımız. Bayrama liyakat derecesini yükseltmek fitneye karşı diri ve uyanık olmaktır.
Müslümanı lütfuyla kardeş kılan, vahdet içinde diri ve uyanık tutan Allah’a hamd olsun!