• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hacı Yakışıklı
Hacı Yakışıklı
TÜM YAZILARI

Demirtaş’a saz ver çalsın, silah ver sıksın!

25 Temmuz 2015
A


Hacı Yakışıklı İletişim: [email protected]

Canlı bomba pimi çekmeden ODTÜ’de pankart hazır; yürüyecek militanvari elemanlar, atılacak sloganlar, sosyal medya başlıkları, BBC-CNN haberleri, “ekmek almaya gidiyorlardı” hikâyesi çoktan hazır! Ve bomba patlar! Bizim topraklarımızda patlar, bizim coğrafyanın çocuğu pimi çeker, bizim coğrafyanın çocuklarını öldürür, bizim coğrafyada siyaset yapanlar bu ölülerin üstüne basar!

Elbette sonuca eskisi kadar kolay ulaşamıyorlar! Dökülen kanların sorgusu yapılıyor artık. Siyasi emellerle işlenen cinayetin mahalline ilk evvel modernleşmiş katil zanlıları geliyor. Onlar istemese de Türkiye büyüyecek! “DAEŞ soslu” 28 Şubat hayalleri uzun sürmeyecek.

Erken seçim geliyor, görünen köy kılavuz istemez! Necmettin Erbakan’ın “kanlı mı olacak kansız mı olacak” sözünü teğet geçtiğimiz şu günlerde siyasi bir mizansenle karşı karşıyayız! Birileri “kanlı” olsun istiyor. Geriye sarıp 1980’e dönseydik Necdet Özel darbe yapar ve Cumhurbaşkanı olurdu. Aradan 26 yıl geçti, zihniyetler değişti, TSK milletin ordusu olma yoluna girdi. Hilmi Özkök ve Necdet Özel bu yolun taşlarını döşeyen birer emekçidir!

7 Haziran seçimleri beklenenden hayırlı sonuçlar verdi. 26 vekille tabir-i caizse kükreyen şovenistler, eldeki 80 vekile rağmen süt dökmüş civcive döndüler; kedi bile değil o kadar yani!

“Yeniden seçim yapıldığında sonuçlar aynı olursa ne olacak?” diyenlerin endişeleri ile “Ak Parti tek başına iktidara gelene kadar seçim mi yapalım?” diyenlerin dalgalı öngörülerini dikkate almak lazım.

Keskinleşen siyaset koalisyona izin vermedi; madem öyle, yeniden seçim yapılacak. Sonuç aynı çıkarsa son kez koalisyon çalışmaları yapılır. Yine netice çıkmazsa sistem değişikliği kaçınılmaz olur!

Peki, neden bunca hengâmeye, erken seçim ve koalisyon senaryolarına rağmen Türkiye’de hissedilir bir kriz çıkmıyor? Çünkü Türkiye’de fiilen Başkanlık Sistemi var; bu olmasaydı şimdi hepimiz PKK-Devlet çatışmasını üst düzeyde yaşıyor, her gün zam haberleriyle güne uyanıyor, “Genç subaylar rahatsız” manşetlerini atan gazeteleri okuyor, Uğur Dündar’ın sunuculuğunda İslam’ın nasıl da korkunç bir karalamaya tabi tutulduğunu seyrediyor olurduk!

Uygarlığımızın kodları Anadolu Usulü Başkanlık Sistemi’nde yatıyor. Biliyorum birçoğunuz Başkanlık deyince federalizm, Amerikancılık falan anlıyor. Çünkü öyle dayatıldı. Şöyle diyelim o vakit; getirilen bir seçim ve yönetim sistemiyle Türkiye refah ve adalet konusunda ABD ve AB’yi geçecek olsa ne dersiniz! İşte buna Başkanlık diyoruz, siz de Büyük Anadolu Uygarlığı deyin, sonuç aynı kapıya çıkacak.

Çözüm süreci Suruç sonrası tam bir nefret sürecine dönüştürüldü. Oysa bu süreç PKK için hatta sadece Kürtler için yapılmadı. “Çözüm” dediğiniz şey ayağımızdaki prangaların kırılmasıydı. Bu süreç artık böyle işleyemez, bu bir gerçek! PKK bu boşlukta bazı kapasitelerini artırmış olabilir, ancak insanî destek kapasitesi dibe vurdu. Suruç patlamasının sebeplerinden biri budur.

HDP, teröre karşı ortak deklarasyona imza atamaz! Selahattin Demirtaş’a bu konuda emir gelmesi lazım! Onun eline saz verirseniz çalar, silah verirseniz sıkar! Arınç’ın ‘Neden HDP’liler Suruç eyleminde yoktu?’ sorusuna ‘Merak etme hepimiz öleceğiz’ diye cevap veren Demirtaş, ölenlerle dalga geçti! Bunun üstüne söz söylemek bile kifâyetsiz!

Tüm gelişmeler karşısında Türk-Kürt kavmiyetselliğini suçlamak hata! Türkiye’yi uzun seneler nasıl ki Türkler yönetmediyse Kürtler de yönetmedi! HDP veya Demirtaş derken Kürtleri kastetmiyoruz, 2015 yılının terör statükocularını eleştiriyoruz! Bizim için Kürt ırkçısının Türk ırkçısından farkı yok! Mesele damardaki kan değil! 

Demeden edemeyeceğim son söz: Türkiyeliler olarak 1800’lerden beri sürekli savunmada durmak, bir dev’in çengelli iğneyle bağlanması gibi; seçim sisteminin yanında strateji ve gerekirse ortaklar da değişmeli!

“MİZAH-KORKU FİLMLERİ VE İSLAMİYET”

Sinemada 1970-2000 arası İslam dini “mizah-komedi” unsuru kullanılarak karalanıp durdu! Şeyhler, imamlar hep “karanlık, gaddar, çıkarcı ve uyuşuk” kişiler olarak gösterildi! 2000’den bugüne ise aynı durum “korku filmleri” üzerinden yapılıyor. Allah’ın ayeti okunurken cinler, şeytanlar ortaya çıkıp insanları parçalıyor! Bu bir algı yönetimidir! Bunlar dinimizin üzerinden kirli ellerini çekmiyorsa, gerekli yasal düzenlemeler yapılıp “İslam’a küfür etme özgürlüğü(!)” engellenmelidir! Kimse bizim yaşam tarzımız üzerinden kendi sapık ruh dünyasını yansıtmasın! Avrupa kriterleri mi? 1995’de bu kriterler Bosna Hersek’e neden uğramadı diyelim ve menfur çenelerini kapatalım!

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23