Ak Parti yapsın, ahali yatsın, yav he he!
Devlet Bahçeli ferasetli biri olmasına rağmen henüz halka tam inememiş ya da çıkamamış! Hiç mi danışmanı yok aceba? Hani demokrasi paketi ile kömür-makarna paketini bir tutması nasıl bir komedidir. Hiç mi bir Allah’ın kulu Bahçeli’ye “Sayın Başbuğum, sen kömür-makarna dedikçe garibanları aşağılıyorsun ve bu millet bunu hiç sevmiyor” diye fısıldamıyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nu ise eleştirmeyeceğim. Yazık adamcağız zaten yiyeceği darbeyi yemiş! Lütfen benden onu eleştirmemi beklemeyin, hayır hayır yapamam, n’ayır, n’olamaz, bunu benden istemeyin! Düşene bir de ben vuramam. Belediye Başkanlığına aday olup da “kendine” oy veremeyen bir insana bunu yapamam, yapamam, yapamam dedim uleeeenn!!! Ben bu oy’unu bozarım, benim adım Cemil, tutarım zaptı! İşte Kılıçdaroğlu sevenler, böyle başa böyle tarak yakışır! Seveni de vardır şimdi onun!
Ülkücü arkadaşlar “Andınız”ın kaldırılmasını protesto etmiş. Bakın bu da onların hakkıdır. Dilerlerse her gün çocuklarına evden çıkmadan bu andı okutabilirler. İroni değil, gerçekten bu böyle. Bir başkası da “Fatiha” okutarak gönderir. Ancak devlet illa şunu bağıra bağıra okuyacaksın diyemez. Dayatmanın son bulması hayırlı oldu. Şimdi dileyen okutsun, dileyen okutmasın!
Biz neden kendi ülkemizde, üstelik başımızda ahalinin bizzat “evet” oyu basarak seçtikleri olduğu halde insanın hakkı olanı derhal veremiyoruz? Yav tamam he he! Anladık, sabredeceğiz de bekleyeceğiz de! İşte burada yanılıyorsun kıymetlim, yanılıyorsun yoldaşım! Tam tersine “beklemeyeceğiz” Derhal talep edeceğiz. Biz milletçe talep ettikçe elimizle seçtiklerimiz buna bigane kalmayacak. “Her şeyi Ak Parti düşünsün” mantığı elimizi zayıflatan bir yara! Tamam, Başbakan bugün Türkiye’nin gördüğü en iyi liderlerden biri olabilir, fakat Tayyip Bey de gücünü önce Allah’tan sonra milletten alıyor. Millet güçlü bir sesle talep etmediği için işler yavaş ilerliyor. “Aman katırlar ürkmesin, çok kıymetli fincanlarımız kırılır” diyen insanlar tam 16 yıl boyunca Allah’ın emrini askıya aldırmış olmanın vebalini nasıl ödeyecek? “Hükümete zarar gelmesin diye susuyoruz” diyen kardeşlerim! Tam tersine siz sustukça hükümetin eli zayıflıyor. Bu sefer birileri onlara “Bak vatandaştan talep yok” diyor. Seçme hakkı kadar seçtiğini yönlendirmek ve talep etmek de haktır!
Allah’ın emri yerine amir’inin emrini dinleyip “Ben emir kuluyum, ne yapayım!?” diyenler! Allah sizi insanlara değil, kendine “kul” olun diye yarattı. Ahirette amir, muktedir yok! Aynı hizadayız ona göre.
Türkçe ezan “aslına” döndüğü gün “Tamam özgürleştik!” deyip gevşeyenler oldu. Netice: Adnan Menderes’in idamı! Bugün de başörtü serbest oldu diye “iş bitti” sanmayın. Birileri diş bilemeye devam ediyor. Velhasılı “Bir daha darbe olmaz” gevşemesine düşmeyelim! Bu kadar net! Bir de bana kızıyorlar ya “Olur mu kardeşim bu ortamda ne darbesi!?” derken safları dağıtıyoruz. Bulutsuz havada arkandan şimşek çaktırırlarsa görürsün!
“Andınız” dayatması son buldu, iyi takip ve analiz edin. Tevhid-i Tedrisat da kalkacak, tekke ve zaviye kanunu yenilenecek. “Bunlar bizi böler mi?” Hayır, tam aksine büyütür! Türkiye’nin büyümesini istemeyen zihniyet, toplumu hep bölünme ile korkuttu. Korktukça ezildik ve küçüldük! Türkiye bölünecek diyenler “büyüyen” Türkiye’yi görmüyor. Sözlerim partilerden münezzehtir! Tabii ki bir şeyler yenilenirken bunun toplumun yapısına uygun olmasına da dikkat etmek gerekir.
Bakın Mardin’de kıymetli dostum Memursen Başkanı Mustafa Aydın, “Süryani Patrikliği’nin merkezi yeniden Mardin olsun” diyor. Buna sonuna dek katılıyorum. Türkiye “merkez” oldukça büyüyecektir. Bu ülkenin hristiyan, musevi yurttaşlarından korkmuyorum. Onların hem ülkemize hem de dünyaya “değer” katacağına inanıyorum. Bu “İslami” bir değer olmayacaktır; fakat İslam’a ve müslümanlara “hizmet” olacaktır. Burayı ıskalamayalım. Hiçbir fikirden, ideolojiden, Kemalistten, siyasetçiden, zalimden çekinmiyorum da zoru görünce zalimle aynı argümanları kullanan “korkak” dostlar(!)’ın şerrinden Allah’a sığınıyorum!