• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Faruk Köse
Faruk Köse
TÜM YAZILARI

Akit-Zaman farkı ve Gülen Cemaati’nin hataları

16 Mart 2015
A


Faruk Köse İletişim: [email protected]

“Akit” ile “Zaman” gazeteleri arasındaki temel fark şu: Akit “farklı düşüncelerin ifade edilmesi”ne imkân veriyor, ancak Zaman’da bunu göremiyoruz. Yayınlar ortada. Zaman’da mesela “Hükümet’i olumlulayan herhangi bir yazı veya haber” görebiliyor musunuz?

Akit’in bugünkü “yayın politikası” malûmunuz. Bendenizin ise, kimi zaman “gazetenin yayın politikasından farklı yazılar”ım oluyor. Ama bir şekilde bu yazılar Akit sayfalarında yer bulabiliyor. “Hükümet yanlısı” bir yayın politikası izleyen Akit, benim “Hükümet’in icraatlarına yönelik” bazı eleştirilerime yer verebiliyor.

Ancak düşünüyorum da, eğer Zaman’da yazsaydım da Fethullah Hoca’nın bir sözünü veya çalışmasını, cemaatinin bir faaliyetini eleştiren yazı yazsaydım, o yazı Zaman’da yer bulamazdı. Yine, sanki hiç iyi bir şey yapmıyormuş gibi, örneğin Erdoğan’ın lehine tek satır göremezsiniz. Oysa husumet hakkı ihyaya mani olursa, adalet duygusu yok olmuş demektir.

İşte Akit ile Zaman arasındaki en önemli fark bu. Birinde başka fikirlere de ifade imkânı veren “özgürlükçü” bir anlayış, diğerinde sadece kendi çerçevesini seslendiren katı bir sınırlama...

Nitekim siz hiç, Zaman’da Cemaate veya Gülen’e toz konduran bir yayın gördünüz mü? Bu cemaat veya lideri hiç mi hata yapmıyor, “ismet” sıfatı mı var? Elbette hayır! Ama o hatalar yok sayılıyor, görmezden geliniyor. Ama “yandaş” veya “havuz medyası”ndan denilen Akit’te Hükümet’in icraatlarına dair eleştiri getiren yazılara da yer veriliyor.

Bana diyorlar ki; “Hükümet’i eleştiriyorsun, ama ‘paralelciler’i hiç eleştirmiyorsun; sen de onlardansın.”

“Paralel” veya “AkTrol” tanımlamalarını tasvip etmediğimi belirterek şunu ifade edeyim: Benim duruşum belli. Herkes gibi yollarımızın kesiştiği dönemler olsa da, hiçbir zaman Gülen cemaatine mensup olmadım. AK Parti fanatiği de değilim. Benim duruşum şu: Her doğrunun yanında, her yanlışın karşısında olmak... Hak nerede ise ona taraf olmak... Adaleti ikame etmeye çalışmak... Ne kadar hatalı da olsa, müslümanları defterden silmemek... Çünkü ben, “o”cu, “bu”cu, “şu”cu değilim; sadece müslümanım! “Müslümanların vahdeti”ni savunuyorum.

Hata yapabilirim, ancak niyetim de, yöneldiğim yol da bu. Hatalarımı önüme koyan olursa teşekkür eder, düzeltirim. Aksi halde, benim için hakkın hatırı her hatırın önündedir. Bundan dolayı, bana âyan olmayan hususlarda birinin yanında olup diğerine sataşmam. Birini suçlayan belgesini ortaya koyar, ben de suçlarım. Ancak hiç kimseyi, bana âyan olmadıkça, birileri suçluyor diye suçlu saymam.

“Hükümet’i eleştirme” meselesine gelirsek... Hiçbir zaman Hükümet’i eleştirmedim. Aslında hiçbir zaman, “İslam dairesi”nde gördüğüm hiç kimseyi eleştirmedim. Yaptığım eleştiri, “kişi”lere veya “kurum”lara yönelik değil, “iş”lere, “icraat”lar, “söz”lere, “hal”lere, “davranış”lara yönelik. Yani Hükümet’i değil de, daha iyisinin yapılmasına katkı maksadıyla, Hükümet’in bana hatalı görünen bir icraatı olmuşsa, onu eleştirdim. Ya da falanca kişiyi değil de, o kişinin hatalı gördüğüm bir sözünü, eylemini eleştirdim. Hiçbir zaman “toptancı bir yaklaşım”la Hükümet’i veya başka oluşumları ve şahısları tümüyle eleştirmiş değilim. Sadece “iş”, “eylem”, “söz” veya “icraat” bazlı eleştirilerim oldu. Benim ilkem bu. Nitekim Yeni Akit’te 18.09.2011 tarihli ilk yazımda şu sözü vermiştim:

“Elbette ‘hak ve hakikat ölçüleri’ne riayeti esas alacağım. Kimseye olan husumetim beni adaletten ayırmayacak ve haksız ithamlarda bulunduramayacak, kimseye olan muhabbetim de ona karşı haketmediği toleransı göstermemi sağlayamayacak.”

Bu kapsamda, “Hükümete dair eleştirilerin var da, niçin paralelcilere dair eleştirin yok?” sualine cevap vermek istiyorum.

Hükümet icracı. Ülkeye dair ne varsa Hükümet’in elinden geçiyor. “İşlem hacmi” ve “gündem belirleme oranı” Gülen cemaatiyle kıyaslanamayacak kadar çok ve tüm toplumu, tüm ülkeyi bağlıyor. İşte, gündemde daha çok ve daha etkin yeri olduğu için, haliyle Hükümet’in icraatları veya Hükümet üyelerinin sözleri daha çok yazı konusu oluyor. Yoksa “karşıtlık” olsun, “muhalefet” olsun, “eleştiri” olsun derdinde değilim.

Aynı şekilde, bir zamanlar faaliyetleri gündemi çokça işgal eden Gülen Cemaati hakkında da hatalı gördüğüm hususları, “hiç kimse eleştirmezken ben eleştiriyordum.” Arşivlere bakabilirsiniz. Bugün de, yeri geldiğinde Cemaatin hatalarını her platformda söylüyorum. Birkaçını sizlerle paylaşayım.

Gayrimüslimi hoş gördükleri kadar müslümanı hoş görmediler. Müslümanlara güven vermediler, yaklaşmadılar, mesafeli durdular. “Ümmetçi” bir tutumdan ziyade “cemaatçi” bir tutum takındılar. Kendi cemaatlerinden olan liyakatsız birini, başka cemaatlerden olan liyakatlilere tercih ettiler; kendilerine alan açmak için başka müslümanları tasfiye ettikleri oldu. Kendi hatalarını görmezden geldiler, hatalarını ikrar edip düzeltme yoluna gitmediler. Rakip gördüklerinin doğrularını da görmezden geldiler. Kâfirlerle çeşitli gerekçelerle hiçbir zaman çatışmazlarken, menfaatleri öyle gerektirdiğinde müslümanlarla kavgaya tutuşmaktan çekinmediler. İslami söylem bakımından “ılımlı” bir anlayışı seslendirdiler; İslam’a dair bazı temel hakikatleri gizlediler, yokmuş gibi davrandılar; hakkı ketmettiler. 28 Şubat cuntasına gösterdikleri toleransı AK Parti Hükümetine göstermediler. “Küresel dengeler”i gözetme adına, “yerel dengeler”in bozulmasına aldırmadılar...

Şunu bilir ve söylerim ki: Adalet ve hakperestlik, sadece kendimize yontan bir mekanizma değildir.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23