• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Burak Karen
Burak Karen
TÜM YAZILARI

Sivil siyaset mi şiddet mi?

25 Nisan 2015
A


Burak Karen İletişim: [email protected]

7 Haziran seçimleri yaklaştıkça, siyasette heyecan artıyor. Başta siyasi güç olan Ak Parti’nin seçimleri kazanıp kazanmayacağı değil, yüzde kaçla iktidara geleceği gündemin önde gelen maddelerinden biri.

Bütün siyaseti ham bir milliyetçi üslup üzerine kurulu olan, “çözüm süreci” muhalifliği dışında vizyon sunmakta zorlanan MHP ve medya desteğiyle değil ancak seçmen desteğiyle iktidar olunabildiğini anlayamayan CHP’den çok HDP’nin ne yapacağı da bir başka merak konusu. 

CHP artık rağbet görmeyen kabuğunu kırmaya çalışarak, HDP de “Kürt partisi” olmayı aşmaya çalışarak “Türkiyeleşme” eksenine oturma arayışındalar. 

Kürt siyasi hareketi ilk kez Türkiye’ye seslenebilme cesareti ve cesameti gösteriyor. Bu, Türkiye demokrasisinin geldiği noktanın göstergesi ve çözüm sürecinin önemli bir sonucudur.

40 yıllık silahlı, 20 yıllık külahlı etnik aidiyet temelli Kürt siyasi hareketinin ülke geneline açılması, memleket meselelerine çözüm üreten bir siyasi yapıya dönüşmesi, Türkiye için ciddi bir kazanım olur.

HDP’nin parti olarak seçime girmesi uluslararası bir proje olsa dabir cesaret ve siyasi kimlik kazanım açısından önemliydi fakat HDP’nin kitle partisi olmak gibi bir amacı yok.

HDP, Kürt siyasetini çatışmalı dönemin kutuplaştırıcı etkisinden kurtarmayı amaçlayan, “silahlar sussun, fikirler konuşsun” fikrinden doğan demokratik bir proje görünümündeydi. 

HDP’nin Türkiye’nin demokratikleşmesine ve PKK sorununun çözümüne katkı sunması umuluyordu fakat HDP, Kürt CHP’si olarak statükocu blokun ittifakı haline gelmeyi tercih etti. 

HDP “Türkiye’nin partisi” olmak hedefiyle yola çıktı, fakat söylemlerine baktığımızda PKK vizyonunu legal siyasete taşıyarak silahlı bir hareketin sivil siyasetteki sözcülüğüne soyunan, Erdoğan karşıtlığına takılmış bir avuç “Beyaz Türk”ün partisi gibi hareket eden ya da Gülen Örgütünün sözcüsü olmayı ilke edinmiş bir parti konumuna büründü.

HDP’yi şirin, sevecen göstermek uğruna Doğan grubu, Türkiye’nin ulusalcıları, paralelciler, sermaye çevreleri, istikrardan, güçlü iktidardan rahatsız olanlar, uluslararası çevreler enerji harcıyorlar.

Sürekli takiyye yapan, doğuda savaş, batıda demokrasi pazarlayan, taktik güden, Çözüm Süreci’ni işine geldiği gibi kullanan, Kandil’in güdümünden çıkamayan, ülkedeki azgın azınlığın denetiminde bir parti olan HDP’nin Türkiye siyasetindeki gerçek karşılığı Yeni Türkiye için bir tehdit, bir Truva atına dönüşümdür.

PKK ve şiddetle ilişkisini kesmeyen, CHP ile statükoculuk yarışına girip bir Kürt CHP’si haline gelen, seçmeninin beklentilerine sırt çevirerek beyaz Türklerin emrine giren HDP’nin Meclis’e girmesi çok şey değiştirmez.

HDP, demokratik değişim ve gelişim hayaliyle yanan Kürtlerden oy alıp, bunu kişisel menfaatlere yatıran bir aymazlık içinde.

HDP’nin parti olarak seçime sokulma sebebi Türkiye’nin siyasi istikrarının önünü kesmek, AK Parti’nin anayasa değişikliği yapacak bir çoğunlukla parlamentoda temsilini engellemektir.

HDP’nin barajı aşması ya da aşmaması Türkiye’nin yarınlarının şekillenmesinde önemli kilometre taşları.

HDP barajı aşarsa beklentileri cevap bulabilecek fakat baraj aşılamazsa bu defa da Türkiye’nin istikrarını, huzurunu bozmak için Kürt toplumu mecliste temsil edilmiyor diye yaygaralar koparacaklar. Uluslararası çevreler ve ülkedeki iş birlikçileri Türkiye’nin önünü, yolunu kesmek için her yolu deniyorlar. 

HDP’nin barajı geçmemesi, dolayısıyla Parlamentoda temsil imkânı bulamaması Türkiye için dolayısıyla Ak Parti için yeni sıkıntıların vizyona sokulmasının fitilini ateşler.

Ak Parti, en azından 335 milletvekili çıkararak Türkiye’yi başkanlık sistemine götürecek bir anayasa değişikliği yapmayı istiyor. Burada da HDP’nin barajı geçip geçememesi kilit rol oynuyor. 

HDP de hedef kitlenin sınırları Cihangir solcuları, tuzu kuru Beyaz Türkler, Gezi kalabalığı, AK Parti karşıtları, CHP’den umudunu kesmiş laikler ve sol Aleviler olarak çizilmiş.

HDP’nin tek amacı, barajı aşıp, Çözüm sürecini kararlılıkla devam ettiren Ak Parti’ye Mecliste yeni anayasa yapacak çoğunluğu vermemek. 

HDP’nin barajı aşarsa, Ak Parti’nin milletvekili sayısı azalır, dolayısıyla Ak Parti’nin meclisteki gücü zayıflar bu da beraberinde yeni anayasanın ve Başkanlığın önünü keser.

HDP’nin barajı aşamaması ise parlamentoda temsil edilmeyen bir “Kürt siyasi hareketi” görüntüsü oluşur.

HDP’nin barajı aşması için oyunu artırması gerekiyor, bu da daha çok CHP’den umudunu kesmiş laikler ve sol Aleviler oy alması ile mümkün. Bu da CHP’yi zayıflatır. 

Hem CHP’nin zayıfladığı hem de HDP’nin barajı aşamadığı durum ise Ak Parti’nin işine gelir. Bu durum Ak Parti’nin 400 vekille yeni anayasa yapacak çoğunluğu elde etmesi anlamındadır.

HDP Ak Parti’ye oy veren Kürtlerden de oy almayı amaçlamakta. Fakat HDP adaylarının, Ak Parti’ye oy veren Kürtleri cezbedecek nitelikte olmaması, militan sol isimlerini listelere taşınması bu ihtimali sıfırlıyor.

Demirtaş toplumun kavga eden, sataşan ve savaşan siyasileri yok saydığını artık görmeli. Halk artık kucaklayan, gülümseyen, misyonu ve vizyonu yüksek, dünya ile bütünleşen, uşaklık değil liderlik yapacak liderlere kucak açıyor, sempati duyuyor. 

Kendinden, gelecekten ve projelerinden bahsederek gündem oluşturan siyasiler rağbet görüyor artık. 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23