• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Burak Karen
Burak Karen
TÜM YAZILARI

Gölgeleriyle savaşan Don Kişotlar

30 Ocak 2016
A


Burak Karen İletişim: [email protected]

Tarihi baştanbaşa günah galerisi, utanç dolu rezaletlerle şekillenmiş olan CHP’de yine kazan kaynıyor. Krizin olduğu her alanda mutlaka CHP var.

Türkiye’yi babasının çiftliği zanneden bir avuç putlu ve de mutlu azınlık Atatürkçülüğü ideolojik kavgalarının malzemesi olarak kullanmaya devam ediyor.

Meclis’teki odalarından Atatürk resmini indirenler, yani Atatürkçü geçinenler ile Atatürkçülükten geçinenler arasında başlayan rant kavgası parti disiplin kuruluna kadar gitti.

Atatürkçülük maskesi altına insanların dinine, inancına, kültürüne hakaret eden hasta ruhlu insanlar birbirine düştü. Ne garip değil mi?

Onlar ki, cumhuriyet döneminde yabancılardan daha fazla kendi insanımıza, irfanımıza, tarihimize zarar veren sabıkalılardır.

Onlar ki, Atatürk’e karşı isyan etmiş bir eşkıya torunu olan Kemal Kılıçdaroğlu’nu Atatürk’ün kurucusu olduğu partinin genel başkanı yapıp, Türkiye’nin en büyük sorunu haline getiren aymazlardır.

Onlar ki, millete cephe alan, sivil iradeyi bir türlü hazmedemeyen “bu ülke bizden sorulurdu, milli irade de neydi” diye helak olan garibanlardır.

Kendi keyiflerini kanun yerine koyarak, devlet dairelerinden Atatürk’ün fotoğraflarını indiren, paraların ve posta pullarının üzerinden Atatürk resmini kaldırıp, yerine İnönü’nün resimlerini basan yine aynı zihniyet değil miydi?

Bu zihniyetin arka planı da, ön planı da çirkinliklerle doludur. Bu zihin haritasının içi de dışı da batakhanedir.

Türkiye’de halkla aralarında her daim bir iktidar mücadelesi bulunan bu “azgın azınlık” güruh Atatürk istismarı ile yeniden öne çıkmaya, gündem oluşturmaya çalışıyor.    

Bir tarafta halkın âdetine, örfüne, inancına yabancı, her türlü icraatlarına Atatürk maskesi takarak onu bir silah olarak kullanıp, her türlü kirli tezgâhları kuranlar.

Diğer tarafta Mustafa Kemal’i insanüstü hale getiren efsanelerden kopararak bizim işimize şimdi daha az yarıyorsun deyip Aleviliğini ön plana çıkarıp resmi çöp kutusuna atan Atatürk istismarcıları.

Bir tarafta tüm kazanımların merkezine Atatürk’ü yerleştirmekte bonkör davranıp, onunla ilgili gerçeklerin ortaya çıkmasında son derece cimri davranan hasta ruhlu putperestler.

Diğer tarafta yeri gelince demokrasi, yeri gelince darbe, yeri gelince tek parti diktatoryası ve faşist bir düzen ve yeri gelince acımasız, merhamet fakiri bir diktatör bozuntusu.

Bir tarafta Atatürk’ü dolaylı yollardan soykırım yapmakla suçlayan, Dersim isyanında Atatürk’ün emriyle öldürülen teröristler için “insanlık dramı” diyebilen, Atatürk düşmanı isyankâr bir aşiretin intikam komandosu olan ecnebi Kemal.  

Diğer tarafta Atatürkçülük maskesi altında Atatürk’le makam ve anlam bulan fakat içindeki çocuğun sesini dinleyip onunla ilgili oluşturulan giz bulutlarının anlamını yitirdiğini hissedip çöp kutusuna atan yerli Don Kişotlar.

İnönü’den itibaren Atatürk’ü kalkan yaparak toplumu kamplara ayrıştıran, çıkarlarını kutsal halkı da aptal, güdülecek sürü olarak gören bu hilekârların oynadığı oyun Mustafa Kemal’in yapıp ettiklerini tarihsel gerçeklere sadık kalarak sorgulayabilme fırsatını topluma verir mi?

Asırlarca dünyaya hükmedip İslam medeniyeti ile tanıştıran Osmanlı’yı yok sayıp tarihimizi 1923’ten başlatıp geçmişini inkâr eden, dini milli değerlerimizle kavgalı olup hayatımızı zorla şekillendirmeye çalışan despot bir yönetim ya da yolumuzu kesen bir eşkıya olan “Beyaz Türk”lerin ihanetlerine dur diyebilecek miyiz? 

Milletimiz için bazen tedavisiz kara bir dert, bazen önüne geleni yutan uğursuz bir hortum, bazen de insanımızın tepesine inen demir bir yumruk, sürgün ya da katliam olan, kendi tarihimize yakınlaşma arzumuz karşısında set olan Kemalistlerin bu oyunları sayesinde yakıcı olan gizemlere dokunabilecek miyiz?

Resmi algıda Atatürk’le anlam bulan giz bulutları anlamını yitirecek mi?

Ulaşılması imkânsız olmayan bilgi ve belgelere dokunabilecek, yazacak ve konuşabilecek miyiz?

Cezaevi, işkence ya da daha fazlasına hazırlıklı olmak gerekliliği ortadan kalkacak mı?

Bireysel farklılıkların, kişi hak ve özgürlüklerinin, uluslararası rekabet ve küresel değerlerin öne çıkarıldığı ve yüceltildiği bir ortamda CHP, tek parti zihniyeti ve onun uygulamalarıyla yüzleşebilecek mi? 

Kemalizm’i referans almayan hiçbir düşünceyi meşru kabul etmeyen ve toplumun manevi dinamikleri ile bir türlü barışık olamayan bu zihniyet ve kutsalları ayrıştırılmalı ve toplumla kaynaştırılmalıdır.

Çünkü güzel ülkem ne zaman silkinip ayağa kalkmaya, kendine gelmeye, kendisi olmaya çalışsa, Hz. İbrahim’in ateşini söndürmeye giden karıncayı yolundan alıkoymaya çalışan şeytan gibi Kemalizm ve kullanıcıları yolumuzun üstünde deli Dumrul gibi dikiliyor.

Kafatasıyla horoz dövüştüren ring siyasetçilerinin, vesayeti fosiline kadar savunan dondurulmuş beyinlerin yaptıkları kronik kendi gölgesiyle savaş gibi algılanabilecek bir davranıştır.

Toplum üzerinde “siyasi ve ideolojik egemenlik kurma” adına paranoyal kuşkuları, vehimleri, uydurulmuş korkuları sonucu ellerinden giden kişisel imtiyazları geri almak için siyasi çığırtkanlık yapıp bir kavram kargaşası ve terim perişanlığı yaşanmasına neden olan Atatürkçülerin siyasi hileleri kendi ayaklarına dolanır mı dersiniz?

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23