• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ayhan Demir
Ayhan Demir
TÜM YAZILARI

Yunus Emre Enstitüsü

05 Mayıs 2021
A


Ayhan Demir İletişim: [email protected]

Birinci Cihan Harbi’nin sonunda hem coğrafî, hem de fikri bütünlüğümüzü kaybetmiştik. Neredeyse bir yüzyılı böyle geçirdik. Ancak 1990’lı yıllarda milli azmimiz ve hafızamız yeniden uyanışa geçti. Kardeşlerimizi ve ecdad yadigârı emanetleri hatırladık. 

Türkiye Cumhuriyeti, bu süreçte, etrafındaki kuşatmayı ortadan kaldırmak için ciddi hamleler yaptı. Rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın öncülük ettiği, D-8 hamlesi buna dâhildir. TİKA’nın çabaları, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın çalışmaları, Kızılay, AFAD ve İHH gibi yardım kuruluşlarımızın fedakârlıkları, bu yaklaşımın birer tezahürdür.

Hayır, Yunus Emre Enstitüsü’nü unutmadım. Aksine, bu uzunca girişin ardından, tam da varmak istediğim yerdeyim.

Nereye varmak istiyorum? Şuraya…

Kavuşmak ve yakınlaşmak sadece duble yollar, taş binalar ve yardımlar üzerinden olabilecek bir şey değildir. Kalıcı ve münbit bir zemin oluşturmak adına maddiyatın yanına maneviyatı ve fikriyatı koymalıydık.

Almanların Goethe Enstitüsü’nü, İspanyolların Cervantes Enstitüsü’nü, Fransızların Fransız Kültür Merkezi ve İngilizlerin British Council’i gördükçe, yıllarca kendimize şunu sorduk: Neden Türkiye’nin kültür merkezleri yok?

Aranan cevap, 2009 yılında bulundu. Bizim de uluslararası bir kültür merkezimiz oldu: Yunus Emre Enstitüsü.

Türk kültür merkezleri için Yunus Emre isminin tercih edilmesi, oldukça isabetlidir. Çünkü Yunus Emre, Türkiye’nin en önemli ismidir. Bizi biz yapmıştır. Türkçe’nin ve Türk milletinin başlangıcı, onunladır.

Süleyman Çobanoğlu ise şöyle söyler: “Türkçe, Yunus Emre’nin huzurunda diz çökerek Müslüman olmuş bir dildir. Hem dinimizi, hem vatanımızı kuran Yunus Emre’dir.” (İtibar, Mart 2012)

İsmet Özel için de bu böyledir. Nitekim 25 Mayıs 2009 tarihli dersinde, Yunus Emre ile ilgili şu tespiti yapmıştır: “Türk şiiri Yunus Emre’yle başladı.”

Türkler ve Kürtler; sağcılar ve solcular; Yunus Emre’nin değeri konusunda hemfikirdir. Dünya görüşü ne olursa olsun, herkes, Yunus Emre’nin etrafında toplanır. Çok arzu ettiğimiz, sıklıkla dile getirdiğimiz “milli mutabakat” bahsinde de en öndedir.

Uzatmayalım ama devam edelim.

Bugün, Yunus Emre Enstitüsü’nün, kırktan fazla ülkede, elliden fazla merkezi bulunuyor. İspanya’dan Japonya’ya, Rusya’dan Güney Afrika’ya. 

Yunus Emre Enstitüsü, Türkçe eğitimin yanı sıra, bulunduğu ülkelerin eğitim kurumlarıyla iş birlikleri yaparak Türkoloji bölümlerini ve Türkçe öğretimi destekliyor. 

Yunus Emre Enstitüsü, sadece Türkçe konuşmayı değil, Türkçe düşünmeyi de öğretiyor. Kültür ve sanatlarımızı tanıtmak için faaliyetler düzenliyor, ulusal veya uluslararası etkinliklere katılıyor. 

Yunus Emre Enstitüsü, yurtdışında, ilk olarak Bosna Hersek’te faaliyete geçti. Halen Saraybosna’nın yanı sıra Mostar ve Foynitsa’da faaliyetlerini sürdürüyor. 

Bitmedi: Belgrad’dan İşkodra’ya, Prizren’den Üsküb’e, Zagreb’ten Podgoritsa’ya, Tiran’dan Priştina’ya varıncaya kadar tüm Balkanlar. Elbette, bunun da bir anlamı var: Yiğit, düştüğü yerden kalkar.

Rahmetli Aliya İzetbegoviç şöyle söylüyor: “Hatırlama, ilerlemiş medenî halklar ile geri kalmış ilkel halkları birbirinden ayıran bir ölçüttür. Medenî halkların anıları vardır. Önemli olaylarını hatırlayan halklar, tarih dediğimiz şeye sahip olurlar.”

Yunus Emre Enstitüsü, gittiği yerlerde; hem dilimizi, hem de kültür sanat ve tarihimizi hatırlatıyor, canlandırıyor. Mesela, Saraybosna merkezi bünyesinde birçok eser yayınlandı. 

Mesela, Bosna Hersek fethedilmeden önce bu topraklara giden erenlerden bir tanesi olan Ayvaz Dede’yi bir çizgi roman ile yeniden hatırlattı: “Bosna’nın ruhani kurucusu: Ayvaz Dede (Duhovni graditelj Bosne: Ajvaz-Dedo).”

Balkanların fethedilmesinden önce bölgede seyahat ederek İslâm’ı tebliğ eden bir başka derviş olan Sarı Saltuk da unutulmamış. Prof. Dr. Necati Demir ve Doç. Dr. Necmettin Turinay’ın konuyla ilgili makaleleri bir araya getirilip, yayınlanmış: “Sarı Saltuk ve Bosna Hersek (Sari Saltuk i Bosna i Hercegovina).”

Birlikte göğüs göğüse mücadele ettiğimiz Çanakkale Savaşı da ihmal edilmemiş. Tarihi belgeler ve gerçekler temelinde beş bölümden oluşan bir çizgi roman yayınlanmış: “Çanakkale Destanı (Ep o Canakkaleu).”

Osmanlı’nın hoşgörü, sevgi ve barış anlayışının en önemli sembollerinden biri olan ve 28 Mayıs 1463 yılına ait önemli bir belge olarak Foynitsa’daki Fransisken Manastırı’nda sergilenen Fatih Sultan Mehmed’in Ahidnâme’si de kitaplaştırılmış: “Çok Dinli Bosna Hersek’te İnanç Özgürlüğü: Ahidnâme Mesajları (Poruke Ahdname: Sloboda vjere u multireligiskoj Bosni i Hercegovini).”

Bizi kâğıt (harita) üzerinde ayıranlara verilebilecek en güzel cevap yeniden kâğıt (kitap) üzerinde birleşmektedir. Edebiyat birbirimizle yeniden kaynaşmak adına tutunulacak kuvvetli bir dal ve sağlam bir zemindir. Bunun bilinciyle, 1895-1942 yılları arasındaki döneme ait, Türk edebiyatçılarının roman, hikâye, şiir ve tiyatro eserlerinden seçmeler yapılmış. Neticede ortaya oldukça hacimli bir eser çıkmış: “Bosna Hersek Süreli Yayınlarında Türk Edebiyatı (Turska Knjizevnost u BosanskoHercegovackoj Periodici).”

Elbette bu ve benzeri örnekleri çoğaltmak mümkün ama bize ayrılan yer sınırlı. Ben Saraybosna dedim, siz Berlin, Lahor, Pekin, Rabat veya Beyrut anlayın.

Şunu anlatmaya çalışıyorum: Çok şükür, devlet ve millet olarak, birçok maddi imkâna sahibiz. Ne var ki, yıllarca, işin edebiyatını yapmaktan edebiyatın, kültür ve sanatın işini yapmaya vakit bulamadık. Bırakın birbirimizin hikâyelerini, şiirlerini ve destanlarını okumayı, hal hatır sormak için bile başka milletlerin, Batılıların dillerini kullandık. 

Yunus Emre Enstitüsü, yeniden birbirimizi dinlemek, anlamak ve istediğimiz yere varabilmek adına çok büyük bir imkândır. Emeği geçenlerden, bugünlere getirenlerden Allah razı olsun. 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Hüseyin Başaran

Ne güzel anlatmışsınız. Kaleminize sağlık kardeşim.

Yunus Emre Enstitüsü

Yüksek İslam Enstitüsü okudum birden başlığı, eskiden vardı bu okullar, müslüman yetiştirirlerdi, şimdi kapandı, teoloji okulları açıldı yerlerine; ...... yetiştiyorlar oralarda; cemil kıç gibi mesela..
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23