• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ayhan Demir
Ayhan Demir
TÜM YAZILARI

Kudüs’e gitmek

19 Mayıs 2021
A


Ayhan Demir İletişim: [email protected]

Bugüne kadar Kudüs’e hiç gitmedim. Filistin topraklarını, dünya gözüyle görmedim. Kendimce haklı nedenlerim vardı. Gençliğimde, “O mübarek beldeye, Siyonist İsrail damgalı bir pasaportla girmeyeceğim” diye kendime söz vermiştim.

Son dönemde, bunla, tamamen benim dışımda gelişen, ekonomik sebepler de eklendi. Döviz kurlarının katlanarak artması vesaire.

Her biri, elbette müstakil bir yazı konusu. Ama bu yazının değil. 

Devam edelim.

Bilirsiniz, mutlaka duymuşsunuzdur; “Orda bir köy var uzakta” isimli şiiri.

Bilmeyenler, duymayanlar için bu şiirden bir dörtlüğü paylaşalım: “Orda bir köy var, uzakta / O köy bizim köyümüzdür. / Gezmesek de, tozmasak da / O köy bizim köyümüzdür.”

Bu şiir, Ahmet Kutsi Tecer tarafından kaleme alınmıştır. İsminde yer alan Kutsi ifadesi, doğum yerinin Kudüs olması sebebiyledir.

Ahmet Kutsi Tecer, bu şiiri, Geyve ilçesine bağlı Sarıgazi köyü için yazmıştır. Ben ise bunu, bu şiirde bahsi geçen köyü, Kuds-ü Şerif olarak anlıyorum, okuyorum.

Bugüne kadar gitmesek, gidemesek de…

Kudüs, bizim için besin değeri yüksek bir şehirdir. Bir çekim merkezidir.

Yüzlerce yıl İslam’ın sancaktarlığını yapan bu millet, hem Filistin’in kaybedilmesini içine sindirememiş, hem de Hazreti Ömer’in alıp da Müslümanlara emanet ettiği Kudüs’ü koruyamamanın mahcubiyetini yaşamıştır.

Müslüman Türk milletinin birer ferdi olan bizler için, İstanbul ile Kudüs’ün, Müslüman Türk ile Filistinli Arap’ın bir farkı yoktur. Kudüs’ün kaderi İstanbul’un kaderinden, Gazze’nin kaderi Ankara’nın kaderinden ayrı değildir. Bu sebeple, her fırsatta, Anadolu’nun savunması Azerbaycan’dan, Bosna’dan, Kudüs’ten başlar diyoruz.

Doğrusunu isterseniz: Zihnen ve kalben bana, Kudüs Bomonti’den, Gazze Nişantaşı’ndan daha yakın geliyor. Bodrum ve Marmaris uzaktır, fakat Yafa ve Hayfa hemen şurasıdır. Etiler’e gitmem, fakat Nablus ve Halil-i Rahman’a gitmek isterim.

Bizler, gitmek istediğimiz bir yere gidemezsek, oranın buraya gelmesine gayret ederiz. Kurulan kültür merkezlerinin, sokağımızın, parkımızın, caddemizin, isimleri Kudüs veya Aksa ismini taşıyor.

Birileri ilk kıblemiz olan Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı yok etmeye, unutturmaya çalışabilir. Ama bakın, neredeyse her ilde bir ya da iki tane Kudüs veya Aksa Camii var. 

Yine, Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksa, Mekke ve Medine’den sonra evlerimize konuk ettiğimiz en önemli mekânlardır.

Bitmedi: Türkiye’deki solcular da, sağcılar da Filistin meselesini canı gönülden destekliyor. Filistin ile ilgili düzenlenen her mitinge, her dünya görüşünden binlerce insan katılıyor. Bir Filistinli haksızlığa maruz kaldığı zaman, milletimiz, o haksızlığı kendine de yapılmış sayıyoruz. 

Aramızda, işte böyle bir yakınlık, birlik ve beraberlik var.

Hal böyle iken: Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri, İsrail’i kınamak veya itidal çağrısı yapmakla yetinmemelidir. 

Aksini savunanlar şunlara da cevap vermeliler: Filistinliler, haklarını siyasi yollardan aradılar da ne oldu? Siyonistler daha da azgınlaşmadı mı? Toprak kayıpları artarak devam etmedi mi? Çocuklar ve hatta bebekler bile şehit edilmedi mi? Bütün bu zulümler halen devam etmiyor mu?

Filistinliler ve Siyonist İsrail arasında olan bitenlerde, “taraf” diye bir şey yoktur. Varsa bile, şu şekilde vardır: Katil ve kurbanı...

Katil yani işgalci İsrail, Filistinlileri vuruyor, öldürüyor ve topraklarını işgal ediyor. Öyle ki, Filistin halkına yönelik katliamlar artık soykırım boyutuna ulaştı. Hedefleri, Müslümanları o topraklardan tamamen yok etmek. Ancak İsrail’in hesap etmediği bir şey var: Verilen her şehit, İslam’ın Filistin topraklarındaki yerini pekiştiriyor. Şehit sayısı arttıkça, Kudüs daha çok bizim oluyor.

İşgalci İsrail’in Filistinlilere uyguladığı devlet terörünün hiçbir mazereti olamaz. Bunun adı, dağdan gelip bağdakini kovmaktır. Buna rağmen dünyaya haber olarak servis edilen, gözü yaşlı Filistinliler değil, ağlayıp sızlayan Yahudiler. Yahudiler mağdur olarak gösterilmektedir. 

İsrail ve Batı dünyası, olan bitenlere rağmen hiç utanmadan, Hamas’a “düşmanca hareketlerini” kesmesi yönünde çağrıda bulunuyor. Hıristiyan ve Yahudi dünyasına göre, bölgedeki gerilimin, savaşın, akan kanın tek sorumlusu Hamas!

Özetle: Saldıran taraf İsrail, düşmanca tutum sergileyen İsrail, bir halkın toprağını işgal eden İsrail; fakat “düşmanca hareketler”de bulunan Müslüman Filistin halkı! 

Şurası artık çok net: Ortada Müslüman Filistin halkına karşı adaletsiz ve düşmanca bir tutum var.

Batı dünyası olan biteni seyretmekle yetinirken, her gün onlarca Müslüman Filistinli evlerinden oluyor, İsrail kurşunlarıyla yaralanıyor veya şehit düşüyor. 

Siyonist İsrail’i bu cinayetleri işlemeye teşvik eden ve cesaretlendiren, Amerika ve Batı dünyasının verdiği destek değil, İslam dünyasının eylemsizliğidir. 

İsrail, şu ana kadar gerçek bir devletle karşılaşmamıştır. Karşılaştığı gün, kuşkusuz, bütün yaptıklarının cezasını çekecektir. İsrail sorununu ortadan kaldırmaya öncülük edebilecek yegâne ülke Türkiye’dir. Bu sorumluluk, daha fazla ertelenemez, ertelememelidir.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Kerim Aytekin

Samimi bir şekilde yazılmış bu yazı için Allah sizden razı olsun. Filistin ve Kudüs'teki vahşet hepimizin yüreğini parçalıyor. Allah İsrail'i yerin dibine batırsın. Filistinli kardeşlerimizin Allah yardımcısı olsun. Mehmetçik Kudüs'e mutlaka gitmeli. Bu vahşet başka türlü bitmez.

Okur

Diyanet işleri başkanı elinde kılıçla öne düşsün biz de arkasından gidelim
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23